Herhangi bir kimse, Medine’nin ilk öğretmeni, Uhud şehidi Mus’ab b. Umeyr’in yetiştiği Darul Erkamı bilmeden; Rasûlullah (s.a.s.)'in mescidinde sadece ibadet ve ilimle meşgul olan Ebu Hureyre’nin yetiştiği Ehl-i Suffe'yi tanımadan; Küttablar’da Kur'an sedasını ruhuna nakşetmeden; Beytül Hikme’de kendi değerleri üzerine basarak diğer milletlerin kaynaklarını tercüme etmeden; Nizamiye Medreselerinde Nizamül-Mülk, İmam Gazali olup Şii-Bâtınî dâi propagandistlerle kalem savaşına girmeden; Fatımilerin düşüşünden sonra Eyyubilerin kurduğu Sünni eğitim merkezlerinde ilmi ile amil, ümmet düşüncesine sahip, Kudüs sevdalı, düşen İslam bayrağının tekrar kaldırılması uykularına yatan Nurettin Zengi, Selahaddin-i Eyyubi gibi dertlenmeden; bir insan, çocukları şerden sakındırmak ve hayra sevk etmek niyetiyle kurulan sıbyan mekteblerinin amin alayında eğitime ilk adımını atan çocuğun sevincine ortak olmadan; Fatih medreselerinde Fahreddin Razi’nin Hâvi’sinin, İbn Sina’nın Kânun’unun muhtevasını öğrenmeden, Sahnı Seman medreselerinde ruhlardaki ilhamın coşması ve imanların gürül gürül akması neticesinde kaleme yürüyen sevda mürekkebinden İsm-i Celal ve Efendimizin isminin yazıldığı ebru sanatının inceliklerine vakıf olmadan, Süleymaniye medreselerinde Ebu’s-Suud Efendi’nin, Zenbilli Eli Efendilerin dividindeki mürekkep kokusunu hissetmeden; Kufe’den, Basra’dan, Bağdat’dan, Semerkand’dan, Mısır’dan, İstanbul’dan dünyaya yayılan İslam ilim, kültür ve sanat eserlerini Fuat Sezgin Hocanın çalışmalarından takip etmeden; Biruni, İbn Haldun, Ali Kuşçu, Uluğ Bey, Farabi, Makrizi ve Gazali... daha ismini söylemeye vaktin elvermediği âlimlerimizin ilminin şahlanışını yaşamadan, imam hatibin ne olduğunu anlayamaz!..
Anladığı anda ise yaşı, makamı ve cinsiyeti ne olursa olsun imam hatip davasını bırakamaz. Çünkü bu okulların temelinde ihlas, samimiyet, fedakarlık ve helal kazancın bağışları vardır. Anadolu insanının her bir ferdi, imam hatipleri sadece bir okul olarak görmemiş, aynı zamanda Müslümanların Osmanlı sonrası yaşadığı ve şiddeti artarak devam eden sıkıntılara karşı bir sığınak, nesillerinin Allah ve Rasul aşkı ile yetiştirilmesinde bir kaynak, geleceğin büyük Türkiye’sinin mimarlarını yetiştiren bir ocak olarak görmüşlerdir.
Yakılan ateş yeni gönüllerle buluşmaya devam ediyor
80’lerinde olmasına rağmen Ebu Eyyub el-Ensari’yi Hicaz’dan çıkaran muhabbet/müjde, yüzyılımızda da Celal Hoca ismi ile şöhret bulan, yaş olarak 70’e merdiven dayamış Celaleddin Ökten ile tekrar ortaya çıkmıştır. Bu muhabbet, Ebu Eyyub el-Ensari’yi İstanbul’un manevi Fatih’i yaparken, 20 yaşında bir delikanlı heyecanı içerisinde çabalayan Celal Hoca’yı imam hatiplerin kuruluşuna öncülük yapan konuma çıkarmıştır. Aynı yıllarda samimi Müslümanlar tarafından İstanbul’da kurulan İlim Yayma Cemiyeti de, bu muhabbet ateşini daha da artıracak ve 'fetih şehri’nde imam hatip seferberliğine girişecektir.
Bu muhabbet ateşinin yakılmasının ardından, bu kor dalga dalga Anadolu şehirlerine de yayılacaktır. Nitekim, Hacı Veyiszade Mustafa Efendi bu ateşi Konya’da harlayacaktır. Şehrinde imam hatip okulunun açılması için dükkan dükkan gezecek ve bina için gerekli masrafı ayaklarına kara sular inse de toplayacak ve okulun açılışına öncülük edecektir. Aynı zamanda okulun öğretmenlerinden birisi olarak bu sefer de heyecan içinde gönül binalarını inşaya uğraşacaktır. Hacı Veyiszade Mustafa Efendi’nin inşa ettiği bu gönüllerden sadece bir tanesidir Hayrettin Karaman. Hocasından aldığı bu muhabbeti, Hayrettin Hoca da hâlâ sürdürmeye devam edecektir.
Bu muhabbet ateşinin ve imam hatip sevdasının gönüllere işlenmesinde diğer bir örnek şahsiyet Ahmet Muhtar Büyükçınar’dır. İstanbul İmam Hatip’te öğretmenlik yaparken üç sene yaz döneminde üçer aylık kamplarla yüzlerce imam hatiplinin ilim, irfan ve mücadele ruhu ile yetiştirilmesinde çok önemli faaliyetler gerçekleştirecektir. Bu gençler, bugün ülkenin en önde gelen profesör, bürokrat ve siyasetçileri olarak imam hatip davasını sürdürmekte, yakılan ateşi yeni gönüllerle buluşturmaya devam etmektedirler.
İmam hatip davası bir ruh, aşk, muhabbet kaynağıdır
Bize ayrılan bu satırlara isimlerini yazmakla bitiremeyeceğimiz nice muhabbet erleri müdür, öğretmen veya akademisyen olarak imam hatip davasını güçleri nispetince bizlere kadar ulaştırmış ve sırtlarımıza mukaddes görevi bırakmışlardır. Devir, gemileri yakarak yeni imam hatip ortaokul ve liselerinde okuyan gönülleri harlama vaktidir. İdarecisinden öğretmenine, okul aile birliği başkanından hademesine, velisinden öğrencisine seferberlik içinde olma vaktidir. Şayet bu seferberliğe iştirak etmez isek, Allah’ın hesabından sonra unutmayalım ki, bütün zorluklara rağmen, makam derdi taşımadan varlarını yoklarına katarak mücadele eden başta Celal Hoca olmak üzere, Hacı Veyiszade Mustafa Efendi, Ahmet Muhtar Büyükçınar, Hayrettin Karaman ve Mahir İz bizden hesap soracaktır. Dahası, kurban bayramlarında namazın hemen akabinde imam hatip okullarının inşaatına destek sağlamak için ev ev dolaşarak deri toplayan körpe dimağların, şehir şehir, ilçe ilçe gezerek para toplayan vefalı Anadolu insanının, çocukların barınması için yurtlar inşa eden İlim Yayma gönüllülerinin kıyamet günü ellerinin iki yakamızda olacağını unutmayalım.
Bu duygu ve düşüncelerle, idarecilerimiz, bir üst makama çıkma hedefini değil, imam hatip neslini ilim, irfan ve ahlak olarak bir üst makama çıkarma derdini gütmelidir. Öğretmenlerimiz, derslerine kuru memur zihniyeti ile değil, Nurettin Topçu’nun “40 yıllık öğretmenim, hiçbir derse abdestsiz gitmedim” hassasiyeti ve ibadet şuuruyla girmelidir. Velilerimiz, çocuklarının sadece diploma sahibi olmasını değil, ülkemizin geleceğinin teminatı olacaklarını düşünerek yatırımlarını yapmalıdır. Biz mezunlar ise, imam hatip davasının, İslam dünyasının 21. yüzyılda düştüğü yerden kalkmasını temin edecek ateş, ruh, aşk ve muhabbet kaynağı olduğunu unutmamalıdır.
O yüzden geliniz, aramızda Celal Hocaların fedakarlığını, Hacı Veyiszadelerin ihlas ve samimiyetini, Büyükçınarların ilimle yoğrulan özverisini, Karamanların imam hatip sevdasına adanan bir ömür cehdini yeniden kuşanalım. Unutmayalım ki, ismini zikrettiğimiz isimlerin imam hatiplerin arasından yeniden çıkmasını sağlayacak yegane yol bu kuşanmışlık ve adanmışlıktan geçmektedir. Ve son olarak, teyakkuzda olalım ki, şayet bunu yapmazsak yani şu anki halimizin kadir kıymetini bilmezsek, yeni 28 Şubatlar ile bu nimetlerin tekrar elimizden gitmesi kaçınılmaz bir gerçektir.
Ne büyük bahtiyarlık, bu imam hatip sevdasını ve davasını kuşananlara. Selam olsun onlara...
Abdulkadir Macit yazdı
Abdülkadir Macit kardeşimizi üç imam hatipli öğrenci babası olarak tebrik ediyorum.Son derece açık ve manidar bir yazı olmuş. Filim şeridi gibi geçti gözümüzün önünden bir kutlu yolculuğun hikayesi. Geçtiğimiz yıllarda sırf üniversiteler de bir kaç puan daha fazla almak için çocuklarını imam hatiplerden çeken arkadaşlarımızı düşünüyorum da acaba şu yazıyı bu tercihlerinden önce okusalardı fikirleri değişir miydi? diye düşünmeden edemiyorum. Elinizden sağlık, gönlünüzden ilham eksik olmasın...