Hutbede Sezai Beyden okumuş azar yemiş!

Şair Şakir Kurtulmuş, 1970'lerde imam hatip talebesiyken bir Cuma hutbesinde nasıl Üstad Sezai Karakoç'un Çağrılan isimli muhteşem yazısını okuduğunu anlatıyor..

Hutbede Sezai Beyden okumuş azar yemiş!

Cuma günleri camilerimizde okunan hutbelere dikkat eder misiniz? Resmi literatüre bağlı olarak okunan hutbelerin etkinliği, işlevi konusunda hiç düşündüğünüz oldu mu? Gelin biraz bu konuda kafa yoralım. İmamlarımızın irad ettiği hutbelerde sizi heyecanlandıran, düşünce dinamizmini harekete geçiren, sizi siz olmaya çağıran, gençlerin kalbini İslam’a ısındıran bir yankı, bir ses neredeyse bulamazsınız.

Kendilerine vaaz edilen metinleri okumaktan başka bir kaygısı olmayan imamlarımız, ellerindeki metnin izin verdiği kadarıyla size ya kurtuluş günleriyle ilgili, ya Yeşilay, Kızılay gibi sosyal aktivitelerle ilgili bir konuşma yapacak ya da günlük yaşantıyla ilgili oturup kalkma, yeme içme ya da muaşeret kurallarıyla ilgili bir konuşma yapacaktır. Bu konuşmayı yaparken de muhtemelen zihnini meşgul eden borçlarıyla ilgili izleyeceği yolu, geçim sıkıntısıyla ilgili sorunlarını düşünecektir.

Burada geçtiğimiz günlerde Melih Koşucu’nun Hasan Ataç Hoca ile ilgili bir haberi yer aldı. Haberde hutbelerin muhteviyatı ile ilgili görüşleri yanında, Hasan Ataç Hoca’nın hutbede Sezai Karakoç’un yazılarından bir bölüm okuduğunu ve cemaatin bu durumdan memnun kaldığını ifade eden cümleleri okuyunca birden heyecanlandım. Yıllar önce bu duyguyu bizzat yaşamış olmaktan dolayı çok heyecanlandım.

Hutbede Sezai Karakoç’un “Çağrılan” adlı yazısını okudumSezai Karakoç, Sütun

1975 ya da 1976 yılıydı sanıyorum; Eskişehir İmam Hatip’te son sınıf öğrencisiyiz. Lise yıllarında Sezai Karakoç’un kitaplarını yeni tanımışız ve harıl harıl okuyoruz. Keza Edebiyat dergisi ve yayınlarını aynı heyecanla izliyor ve okuyoruz. Okuldan çıkar çıkmaz Yediler’deki kitabevimize koşuyor, o gün gelen yeni bir dergi ya da kitap varsa alıp heyecanla okumaya başlıyoruz. Diğer meslek okullarında olduğu gibi imam hatiplerde de staj uygulaması vardı. Biz de son sınıf öğrencileri periyodik olarak Eskişehir ilçelerine giderek oradaki camilerde bu uygulamaları gerçekleştiriyorduk.

Bir Cuma bizim sıramız geldiğinde Mihalıççık ilçesine gittik ve bize de hutbe okuma görevi tevdi edilmişti. Okul idarecilerinin nezaretinde yapılan bu görev sırasında bizlere “şu metni okuyun” diye bir yönlendirme yapılmadığı için hepimiz serbest bir şekilde istediğimiz metni hazırlayıp okuyorduk. Biz de o Cuma günü Sezai Bey’in Sütun kitabındaki “Çağrılan” yazısını kağıda yazarak hutbede okuduk. Cami imamı bizden iki dönem önce mezun olmuş bir arkadaşımızdı. Namazdan sonra cemaatle birlikte bizleri tebrik ettiler, imam arkadaşımız metni nereden aldığımızı sordu ve “bundan böyle ben de bu tür metinler hazırlayacağım inşallah” diyerek bütün bir samimiyet ve heyecanını ortaya koydu.

Camide yaptığımız görevi izlemeye gelen okul müdürümüz ise büyük tepki göstererek “nasıl böyle bir konuşma yaparsınız” diye bizi azarladı. Nereden nereye? O yıllarda imam hatiplerdeki eğitim sorumlularının hali buydu. Okuduğumuz kitaplara karışıyorlar, dergilerimizi okula sokmuyorlardı. Biz de ısrarla Diriliş ve Edebiyat dergisinin her yeni çıkan sayısını okula götürüp arkadaşlara dağıtıyorduk.

cuma hutbeİslam toplumunun sorunlarının konuşulduğu bir yerdir minberler

Bugün imam hatiplerde görev yapan arkadaşlarımız var, onların çok daha iyi konumda olduklarını, dergilerimizi, kitaplarımızı izlediklerini, öğrencilere tavsiye ettiklerini, kültür ortamının gelişmesi için özverili çalışmalar yaptıklarını biliyor, seviniyoruz. Ancak bu çabaların yeterli çabalar olmadığının da bilinmesinde fayda var diye düşünüyorum.

Yaşadığımız hayatı İslam’a göre şekillendiremiyoruz. Müslüman toplulukların bir tahakküm altında yaşıyor olması acıdır. Bu baskın tahakkümden kurtuluş için ahlakî, vicdanî sorumluluk bilinciyle zihnî özgürlüklerin sağlanmış olması elzemdir. İslam toplumunun daha ilk yıllarında tevhid inancının yaygınlaştırılması konusunda Hz. Peygamberin çabaları, çileleridir yolumuzu aydınlatan. Efendimizin (sav) hutbelerinde dinin yeni gönderilen ayetlerinin vaazı ile birlikte, Müslümanların günlük hayatta karşılaştıkları sosyal meselelerini konuştukları da bilinmektedir. İslam toplumunun sorunlarının konuşulduğu bir yerdir minberler… Hatiplerimizin minberdeki bu konuşmaları, ilahi vahyin anlamını idrak etmeye, yeni bir bilinçle özgürlükleri ve anlayışları yenilemeye yönelik olmalıdır.

Yazımızı Sezai Karakoç’un söz konusu yazısından güzel bir cümleyle bitirelim: “Çağırmasını bilirsen gelecektir. Doğuyu batıyı bilen gelecektir.”

Vesselam.

Şakir Kurtulmuş yazdı

YORUM EKLE
YORUMLAR
Mehmet Çınar
Mehmet Çınar - 11 yıl Önce

Ayhan bey'in önerisine katılıyorum.Güzel bir öneri.Çevremizde tanıdığımız imamlarımıza bu öneriyi severek taşımalıyız.Doğrusu cuma hutbesinde Sezai Karakoç'un o güzel yazılarından birisini dinlemek,bunu düşünmek bile insana haz veriyor.

Ayhan Yılmaz
Ayhan Yılmaz - 11 yıl Önce

ŞakirKurtulmuŞ'un bu yazısı büyüklerimizin gençlik yıllarında gerçekten idealistçe yaşadıklarını gösteriyor bize.Bu hatırlatmadan çıkarak gelin yeni bir başlangıç yapalım.Hepimiz çevremizdeki bir veya bir kaç imam arkadaşımıza ulaşıp,böyle bir çalışmaya katılmalarını sağlayalım.Hutbelerde Sezai Karakoç'un yazılarından seçkileri dinlemek ne kadar güzel olur.