Hidayet söylemi gitti, 'birey' geldi!

İslamcı romanın oluşumu ve dönemleri arasındaki farkları ele alan kitaptan bahsetmek isteriz.

Hidayet söylemi gitti, 'birey' geldi!

Sanat, toplumun kendini ifade etme biçimlerinden birisi olarak karşımıza çıkmakta. Kuşkusuz roman da kendini ifade etmenin en önemli araçlarından biri. Roman, insanların çoğu tarafından belli bir zaman ve mekândan bağımsız olarak kurgulanmış bir ürün olarak görülür. Ahmed Günbay YıldızBu algının gerçeklik payının düşük olmasının yanında aslında çoğu yazınsal eser yazıldığı dönem ve mekândan bağımsız olarak değerlendirilmemeli. Bu ilişkinin varlığı, bir eserin yazınsal temelinin hangi kaygılar altında oluştuğu sorusunu aklımıza getirmekte.

Edebiyat ideolojinin hizmetinde

Edebî bir eser kimi zaman dönemin iktisadî durumu hakkında bilgi verirken kimi zaman da o dönemde yaşanan siyasal çekişmeleri gözler önüne sermekte. Victor Hugo’nun Doksan Üç İhtilali kuşkusuz buna verilebilecek iyi bir örnek. İktidarın gücünü ve haklılığını belirten eserlerin yanında iktidarla mücadele içerisinde bulunan grupların duygu, düşünce ve hislerini ifade eden romanların varlığı, mücadelenin farklı alanlar kanalıyla da devam ettiğini gösterir. Mücadelenin bu farklı alanı, edebiyat ve ideolojilerin birbirleriyle olan sıkı bağlılığını da gösterir.

Halime TorosŞiirde modernleşme

Osmanlı İmparatorluğu’nun ‘gerileme’ denilerek tanımlanan döneminde, varlığın devam ettirilebilmesi ve devamlılığın sağlanmasının neticesinde eskisi gibi güçlü duruma gelme, dönemin önde gelenlerinin üzerinde durduğu bir mesele olarak karşımıza çıkmakta. “Varlığın devamının sağlanması” olarak nitelendirilen durum “modernleşme” olarak adlandırılan yöntem ile sağlanmaya çalışılmış. İlk olarak askerî ve siyasî anlamda atılan adımların ardından şiir temeline dayanan bir modernleşme de edebiyatta kendini göstermiş. Farklı alanlarda gelişen bu modernleşme çabalarının birbirinden bağımsız değil, bilakis birbirini tamamlayan ve destekleyen bir özelliğe sahip olduğu, dönemin aydınlarının önemle vurguladığı bir husus.

İslamcı edebiyat nasıl doğdu? Ahmet Kekeç

Tüm bu modernleşme çabalarının devamı ve ürünü olma niteliğine sahip olan cumhuriyetin ilanı ile ortaya çıkan edebî eserlerin birçoğunda toplumun batılılaşması ve var olan kadronun sahiplendiği bir takım değerlerin haklılığı vurgulanmış. Lakin hiçbir zaman ve hiçbir yerde var olan yönetim dizgesine karşı bir ‘karşı oluşum’un çıkmaması imkânsız. Uzun dönem cumhuriyetin değerlerinin savunulduğu edebî eserlerden sonra siyasî ve sonrasında kültürel değişmelere maruz kalan toplumun geleneğini temsil eden düşünceler var olana tepki olarak canlanmaya başlamış. İslamcı edebiyat tam da bu noktada varlığını oluşturmaya başlamış. Var olana tepkinin yanı sıra, eserler içerisinde, olması gerekenin nitelikleri de işlenmiş ve sunulmuştur.

Kenan Çayır80’lerin İslamcı romanı

Bu çerçevede değerlendirilen romanları, Kenan Çayır, Türkiye’de İslamcılık ve İslami Edebiyat: Toplu Hidayet Söyleminden Yeni Bireysel Müslümanlıklara kitabında “epik” ve “kolektif” kelimeleriyle niteler. Kenan Çayır, “İslamcı romanlar kolektiftir.” demekte. Kolektiftir çünkü “biz” ve “onlar” söylemine dayalı “biz” diliyle konuşulmaktadır. Epiktir. Çünkü “epik bir geçmişe” yani Asr-ı Saadet’e dayalı gerçekliği dillendirir. “Günü ve yarını mutlak bir gerçeklik üzerine kurmak.” Bu temelde toplumu ve insanları dönüştürme çabası içerisinde bulunan bu romanlar topluluğu zamandan ve mekândan bağımsızlaştırarak bir yönde değiştirme çabasındadır. Bu durum “insan” olarak “ben”in, bulunulan zaman ve mekân içerisinde oluşumuna da engel olmakta. Engelleri kırıp oluşum içerisine giren insanların ise dayatılan belli kalıplar neticesinde hareket eden “biz”lerce nasıl dışlandığı Mızraksız İlmihal kitabında karşımıza çıkmıştır. Bu durum genel olarak 80’li yılların İslamcı roman özelliklerini oluşturmakta.Kenan Çayır

90’larla gelen değişim

90’lı yıllardaki İslamcı edebiyatın diğer dönemlerden farkı şu şekilde karşımıza çıkıyor: Bireylerin modern dünya içerisinde bir yerinin bulunması, bunun yanında kimliğinin ana özelliğinin “İslam” olması ve bu ikisinin yaşanılan olaylar ile karşı karşıya gelmesi bir takım gerilimlerin oluşmasına sebebiyet vermektedir. Bu gerilimin varlığı dönemin İslamcı roman kahramanlarını iç hesaplaşmaya götürüyor. Bu yüzdendir ki Kenan Çayır bu romanlar için “öz-eleştirel” nitelemesinde bulunuyor. Karakterler, görünüş itibari ile var olan cemaat ile belli bir uyum içerisinde gözükse de kendilerinin bulunduğu yerden ötürü içlerindeki rahatsızlık topluluktan kopmaya götürüyor. Ardından ‘80 sonrası söylemde bulunan “biz”den ayrılıp sorgulama neticesinde “ben”in oluşumu veyahut “ben”in varlığı ile ilgilenirler.

Yazar çalışmasını Mızraksız İlmihal, Müslüman Kadının Adı Var, Boşluk, Halkaların Ezgisi ve Yağmurdan Sonra gibi romanlardan yaptığı tahlillerden yola çıkarak ortaya çıkarmış. Kitapta yazar, İslamcı edebiyatın oluşumunu, daha sonra bu edebiyatın genel özelliklerini, hangi değişim neticesinde 80 sonrası ve 90 sonrası olarak bir ayrımın yaptığını açıklamış.

Türkiye’de İslamcılık ve İslami Edebiyat: Toplu Hidayet Söyleminden Yeni Bireysel Müslümanlıklara, Kenan Çayır, İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları.

Taner Sabancı değindi

sbnctaner[et]hotmail.com

YORUM EKLE
YORUMLAR
aziz hasan
aziz hasan - 13 yıl Önce

Gelmeyecek miydi yani.. Cemaat cemaat diyen de, münzevi bir hayat yaşamıyor mu.. Kasabalara, nahiyelere ordan köylere mi gidelim ne yapalım.. Ne istiyorsunuz. Rahat bırakın herkes ne yaparsa yapsın. Hz Yusuf hz. İbrahim, yok hz. kanaviçe.. Ben sıkıldım artık. Denize gitmek niye kötü bişey olsun ki.. Niye kötü bişey yani. Referandum günü denize girecem. İtirazı olan var mı. Bu siteyi de ömür boyu protesto ediyorum. Yazıklar olsun hepinize. İsmet Özel hepinizin varlık sebebi..utanmazlar.

beytullah emrah
beytullah emrah - 13 yıl Önce

bu konuda ahmet sait akçay'ın bellekteki huriler kitabı da ilgi çekici bir çalışma sayılabilir...

Mehmet Sait Çakar
Mehmet Sait Çakar - 13 yıl Önce

Kenan Çayır ne yazsa okunur. Özellikle üslubu şahanedir. Konuştuğunda da böyledir.

banner36