Hem kâinâtı hem varlık gayemiz kulluğu bi-hakkın îfâ için lüzumlu olan ulûmu “Oku” buyuran ilâhî vahyin ve “ilim öğrenmek her müslümana farzdır” nebevî teklîfinin muhatapları olan Müslümanlar nezdinde tarih boyu gerek dînî ve gerekse pozitif ilimlerin tedris edildiği müesseselerin varlığı olmazsa olmazdır. Asr-ı Saadet'te suffe ashabı; Abbasiler devrinde Beytü’l-Hikme; Büyük Selçuklu zamanında nizamiye medreseleri; Osmanlı’da daru’l-hadis, sahn-ı seman ve benzerleri bu müesseselerden ilk akla gelenler.
Cumhuriyetin ilanından sonraki süreçte Türkiye özelinde ise Daru’l-Fünûn, imam ve hatip mektepleri de yine bir önceki listeye dahil edilebilir. 30 ve 40’lı yıllarda sekteye uğrasa da hemen sonrasında açılan ilahiyat fakülteleri ve imam hatip okullarıyla Türkiye’de yeni bir süreç başlamış oldu. Yeni başlayan bu süreçte İslâmî ilimlerin tedris edildiği eğitim kurumları sadece ilahiyat fakülteleri ve imam hatip okulları ile sınırlı kalmadı elbet. 70’lerin ortalarında yeni bir ilmî müessese arz-ı endam etti. Diyanet İşleri Başkanlığı'na bağlı ve ilk olarak İstanbul’da açılan ihtisas kursu, nâm-ı diğer “Haseki”.
İslamî ilimler ileri seviyede tedris edilmekte
Diyanet İşleri Başkanlığı, başta Kur'an-ı Kerim olmak üzere tefsir, hadis, fıkıh gibi alanlarda, temel dini kaynaklara doğrudan başvurma yeteneğine sahip nitelikli elemanlar yetiştirmek amacıyla ihtisas eğitim merkezleri açma kararı alır. İlk olarak Haseki Eğitim Merkezi İhtisas bölümü 20 Ocak 1976 yılında "Haseki Eğitim Merkezi" adıyla Fatih ilçesi Haseki semtindeki Haseki Sultan Külliyesi'nde eğitim-öğretime başlar. 30 Mart 1976’da eğitim merkezinin diğer ana bölümü olan "Aşere Takrip" kursu başlatılır. Bu eğitim merkezinin ihtisas kısmında başta Arapça olmak üzere fıkıh, tefsir, hadis, kelam ve benzeri İslamî ilimler ileri seviyede tedris edilmektedir. Merkezin ihtisas kısmından mezun olanlar müftî, vâiz ve benzeri görevlerde istihdâm edilirler. İlçe müftîsi olabilmek için iki seçenek vardır: Ya ihtisas mezunu olmak veya İslami ilimlerden birinde doktora derecesine sahip olmak. Bu görev sadece bir başlangıçtır elbette. Mezunlar sonraki süreçte il müftîliği, müfettişlik, eğitim görevliliği gibi görevlere gelebilmekteler. Ayrıca yoğun bir bilgi birikimi gerektiren Din İşleri Yüksek Kurul üye ve uzmanlığında bulunanların çoğunun ihtisas mezunu olduğunu da özellikle hatırlatmam gerekir.
Aşere Takrip kısmında ise Kuran-ı Kerim’in mütevatir ve meşhur on kıraati öğretilir ve kurrâ hafızlar buralardan mezun olur. Ayrıca ifade etmeliyim ki aşere bölümünden mezun olanlara resmî başarı belgesinin yanısıra, silsilesinde pekçok kıymetli âlimin yer aldığı ve nihayetinde Hz. Peygamber’e kadar uzanan kıraat-ı aşere icazetnamesi de verilmektedir. Aşere mezuniyeti Mushafları İnceleme Kurulu üyeliği, kıraat eğitim görevliliği ve selâtin camilerde imam-hatiplik gibi önemli görevler için ön şart veya tercih sebebidir.
İstanbul Haseki Eğitim Merkezi 1989 yılına kadar yalnızdır. 1989’da Konya Selçuk Eğitim Merkezi açılır. Konya, Haseki’nin omuzlarındaki bu ağır yükü paylaşmış olsa da verilen eğitime gösterilen rağbet ve daha fazla sayıda Diyanet personelinin söz konusu eğitime olan ihtiyacı 1994’te Trabzon Akçaabat Darıca, 1996 yılında Erzurum Ömer Nasuhi Bilmen, 2002 yılında Kayseri, 2009 yılında ise Rize Müftü Yusuf Karali eğitim merkezlerinin açılışına vesile olur. Ancak İstanbul’un Fatih ilçesi Haseki semtindeki Haseki Sultan Külliyesi'nde eğitime başlayan ve Haseki ismini alan eğitim merkezi öyle iştihar eder ki, diğer illerde açılan eğitim merkezleri içinde kuruldukları şehir ya da bağlı bulundukları kuruma nispet edilmekten çok “Haseki” olarak tanınırlar. Öyle ki İstanbul dışındaki bir eğitim merkezinde eğitim alsanız da Diyanet dışından herhangi bir kimseye “Haseki’de okuyorum” demediğiniz müddetçe sizin İslamî ilimler eğitimi aldığınızı ve mezuniyet sonrası müftî ya da vâiz olarak atanacağınızı anlatamayabilirsiniz.
Bu ilim merkezlerinde sadece Diyanet personeli eğitim alabilmektedir. Elbette tüm Diyanet personeli bu eğitimi alma mecburiyetinde değil. İhtisas kursuna katılmak isteyen ilim talibi Diyanet personelinin dînî yüksek öğrenim mezunu olma ve önce yazılı, sonra mülakat şeklinde yapılan sınavlarda başarı göstermeleri gerekmektedir. İhtisasın hazırlık bölümünde dinî ilimlerin anahtarı olan Arapça öncelikli olarak öğretilmektedir. Daha sonra başlayan Temel İslam Bilimleri Eğitim Programı ise yaklaşık iki yıllık bir süreç. Bu kısımda ise Kur'an-ı Kerim Güzel Okuma, Meal, Tefsir, Hadis, Fıkıh, Akaid-Kelam ve Tasavvuf dersleri takip edilmekte. Basit ve hızlıca saydığımız bu dersler aynı hız ve basitlikte tedris edilmiyor elbette. Çünkü Arapça hazırlıkta Emsile, Bina, Maksud, Avamil, İzhar gibi klasik eserlerin yanısıra İbn Hişam’ın Katru’n-Nedâ’sı; Tefsir’de tarih ve usul sonrası İbn Kesir başta olmak üzere Nesefî’nin Medârik’i ve Zemahşerî’nin Keşşâf’ının yanı sıra Kurtubî, Tusî, Maturidî, Râzi, Ebussuud ve İbn Aşur ve benzeri birçok müfessire ait tefsirler gözden geçirilmekte; Hadis’te tarih ve usul akabinde Münzirî’nin Müslim Muhtasarı ve Muvatta, Sahih-i Buhari, Ebu Davud ve Tirmizi’nin sünenlerinden muhtelif bablar mütalaa edilir. Fıkıh maddesinde ise medhal ve usul-ı fıkıhla başlanır. Sonrasında ibadetlerden feraize, küllî kaidelerden modern meselelere kadar tüm konular Merğınânî’nin Hidaye’si, İbn Rüşd’ün Bidâye’si, Mevsılî’nin Muhtâr’ı, Ali Haydar Efendi’nin Dürer’i ve benzeri metinler eşliğinde müzakere edilir. Kelam’da Ebu Hanife’nin bazı şerhleriyle Fıkh-ı Ekber’i; Tasavvuf derslerinde ise eski yeni pek çok eserin yanı sıra Serrâc’ın el-Lumâ’sı ve olmazsa olmaz Kuşeyrî’nin Risale’sinin lezzeti tadılmaktadır. Okunanlar, yardımcı kaynaklar, gözden geçirilenler veya haberdar olunması istenen klasik ve modern eserler inanın burada saydıklarımızdan daha fazla.
Değerli isimler ders verdi, hocalık yaptı
İhtisas kurslarında okunanlar kadar dersleri gerek kadrolu ve gerekse misafir eğitim görevlisi olarak okutanlar da anılmaya değer. İstanbul’da kuruluşundan günümüze pek çok değerli isim tedris faaliyetinde görev almıştır. İhtisas kısmında muhaddis Emin Saraç, merhum Ahmed Muhtar Büyükçınar, merhum Ali Yakup Cenkçiler, merhum Abdullah Edip Güvenen hocaefendilerin yanısıra hocaların hocası Mehmet Savaş, “Türkiye Müftîsi” Halil Gönenç, halen Din İşleri Yüksek Kurulu başkanı olan Hüseyin Kayapınar ve daha pekçok değerli isim ders vermiştir. Aşere bölümünde ise M. Raşit Aşıkkutlu, Abdurrahman Gürses, Mahmut Sarıca, Mehmet Sevinç ve Ramazan Pakdil gibi hafız-ı kurrâlar hocalık yapmıştır.
Konya’da Nureddin Boyacılar, Erzurum’da Râzî tefsiri mütercimlerinden ve halihazırdaki pekçok ilahiyat profesörünün hocası muhterem Cafer Sadık Doğru, emekli müftî Yunus Kaya, Din İşleri Yüksek Kurulu emekli üyelerinden Yaşar İşcan ve ismini sayamadığımız pek çok hocamız bu ilim yuvalarında eğitim vermiş ve vermeye devam etmekteler. Her ne kadar tek tek isimlerini zikredemesek de saydığımız bu eskimez isimlerin yanısıra ihtisas kurslarının genç hocaları da takdire şayan donanımdalar. Hocalarımız arasında hem klasik hem modern usülde eğitim almış olan ve hem İslamî ilimler icazetine hem de akademik unvana sahip olanların sayısı azımsanamayacak sayıda.
İhtisasların sıralı metinleri ve hocaları böyle olunca mezunları da bir iki cümleyle de olsa zikre şayan olmalı değil mi? Zaten hoca yetiştirme konusunda ihtisas kursları hem ülkemizdeki diğer eğitim kurumlarına hem de kendine fazlasıyla yeten bir kurum. Zira mezunlardan bir kısmı yine ihtisaslarda eğitim görevliliği yapmaya başlıyorlar. Ayrıca başlangıçtan günümüze kadar ihtisasın ilk mezunları, mütekaddimun halihazırda ya bir üniversitede profesör veya büyük bir ilimizde fetva makamında. Müteahhirundan olanlar ise ya üniversitelerde akademik olarak farklı unvanlarda öğretim üyesi ya da Diyanet nezdinde Din İşleri Yüksek Kurulu'nda üye - uzman, müfettiş, müftî, eğitim görevlisi, vâiz ve benzeri görevlerde hizmete devam etmekteler.
2011 yılına kadar “eğitim merkezi” olarak anılan ihtisaslar, bu tarihten itibaren dînî yüksek ihtisas merkezlerine dönüştürülür. 2014 yılında da bu kıymetli ilim merkezlerine biri Diyarbakır’da bir diğeri İzmir’de açılan iki ihtisas merkezi daha katılır. Halihazırda söz konusu sekiz dini yüksek ihtisas merkezinde yaklaşık bin 200 kişi eğitime devam etmekte.
İhtisaslarda, diğer ifadeyle Hasekilerde eğitim alabilmek için sağlanması gerekli şartlar ve bu merkezlerde benimsenen eğitim metodu halen İslamî ilimler alanında faaliyet gösteren tüm kurumlar için “numune-i imtisal”dir desek mübalağa etmiş olmayız.
Ahmet Yasin Küçüktiryaki yazdı