İlkokula giden çocuklar, atkısını sıkı sıkı bağlamış anasınıfı öğrencileri, yaşlılar, gençler, telefonlar, otobüsler, çizgi filmler, takvim yaprakları, gözlükler, saatine bakanlar, eldiven takanlar, otobüse binenler, otobüsten inenler… Bir gün içerisinde neler gördüğümüzü bir dakikalığına gözünüzün önüne getirin. Bu bir dakika içerisinde bile onlarca kişi ya da nesne sayabiliyoruz değil mi? Şimdi ben istiyorum ki gördüğümüz her şeyin nasılsa bir gün hesabını vereceğiz ya, bol bol güzele bakalım ki gözümüzün nuru artsın.
Güzele bol bol bakın
Güzele bakacağız, gözümüzün nuru artacak, bunu Efendimiz söylüyor. Ama güzelden anladığımız bu noktada çok önemli. Efendimiz Hz. Ali’ye öyle güzel şeylerden bahsediyor ki onlara baktıkça gözünüz nurlanıyor, nurlanıyor, nurlanıyor.
Gözleriniz nurlansın
Efendimiz Hz. Ali’ye nasihatlerinde beş şeye bakmanın gözün nurunu arttırdığını buyuruyor. “Ey Ali!”, diyor, “Beş şeye bakmak gözün nurunu arttırır.” Bir şeye bakacaksınız ve gözünüzün nuru artacak, bu nasıl bir güzelliktir böyle. Bu nasıl bir müjdedir.
Nurlandıran güzellikler
Kabe-i Muazzama’ya bakınca gözleriniz nurlanacak mesela. Kur’an-ı Kerim’e bakınca da... Kur’an’a bakmaktan bahsedince aklıma annemin küçükken dediği, “Kızım Kur’an’ı olabildiğince çok oku. Çok okuyamıyorsan gözünün önünde bir yere koy ki huzur versin sana. Hem çok bakarsan Kutsal’a, güzelleşirsin.” sözleri geldi. Bir bildiği varmış bunları söylerken annemin. Annemizi babamızı çok seviyoruz ya, doya doya bakalım onların yüzüne de gözlerimiz nurlansın.
Âlimlerin yüzlerine bakalım sonra içimiz açılsın. Nasıl bir akarsuyun kenarına atmak ister isek kendimizi temiz hissetmek ve huzurlu bir nefes almak için, akarsuya da huzuru hissedene kadar bakalım. Efendimiz gözlerimizin nurunun artmasını istemiş, nasıl olacağını da söylemiş, e nurlanmak da bize düşüyor.
Ben bunları yazarken bile içime nasıl bir dinginlik geldi anlatamam. Yazarken böyleyse yaşarken nasıldır, bunu da yaşayıp görelim.
Emine Şimşek