Fuat Sezgin’in “yasaklı” kitapları

Malum olduğu üzere uzunca bir süredir Fuat Sezgin’in Almanya’daki kitaplarını taşıması konusunda sürüp giden bir anlaşmazlık mevcut. Alman hükümetinin kitaplara tedbir koyduğuna dair haberi ilk olarak biz Nisan-2017’de buradan duyurmuştuk. Ardından bazı gelişmeler yaşanan bu konuda hâlâ belirsizlik devam ediyor. Konuyu etraflıca bir şekilde anlamak adına, Elif Zehra Kandemir’in Perspektif dergisinin Mart sayısında yayınlanan bu yazısı oldukça kıymetli. Kandemir, olayın arka planı, gelişmeler ve halihazırdaki durum hakkında güzel bir değerlendirme sunuyor. Umarız en kısa zamanda bu anlaşmazlık Fuat Sezgin lehine çözümlenir de Gülhane’deki kütüphane kısa sürede açılır ve Hoca çalışmalarına devam eder.

Asıl hedef fetva mekanizması

Geçtiğimiz hafta gündemi en çok meşgul eden mevzulardan biri hiç şüphesiz fetva mevzusuydu. Nureddin Yıldız’a ait çeşitli video kayıtları üzerinden bir karalama kampanyasına dönüşen “eleştirilere” takip edebildiğimiz kadarıyla güzel bir cevap Murat Bardakçı’dan geldi. Bardakçı köşesinden kısaca, (Fatih Altaylı ve aynı kafanın diğer bedenlerine) “Bilmiyorsunuz, susun!” dedi ve esas hedef alınanın, Yıldız’ın söyledikleri değil fetva mekanizması olduğunu belirtti. Yani mesele bağcıyı dövmek, üzüm yemek değil. Yani hayatı hassasiyet üzere yaşamayı gözetenleri anlamamaları dillerine vuran bu kifayetsiz muhterislerin bu topraklara yabancılığı devam ediyor, bütün azgınlıkları ile hem de.

Pakdil diye Özdenören’i gören medya

Yabancılık demişken, geçtiğimiz günlerde “yine kurban hacca denk geldi” garabeti tadındaki haber CNN’den geldi. 28 Şubat gecesi, Nuri Pakdil’in hastaneye kaldırıldığı haberini Rasim Özdenören fotoğrafı ile servis ettiler. Bu hususta başka bir şey söylemeye gerek yok. “Ve ondan anlayamayan bir şey anlamaz bizden.”

Merak edenler için Nuri Pakdil’in sağlık durumunun iyi olduğunu, rutin bir kontrol sebebiyle hastaneye gittiğini de belirtmiş olalım.

Ketebe Yayınevi yayın faaliyetine başladı

Uzun zamandır hazırlıklarına dair haberler kulağımıza çalınıyordu ve sonunda Ketebe Yayınevi merhaba diyor. Albayrak grubunun yayınevi olan Ketebe sıkı bir giriş yapıyor. İsmail Kılıçarslan, Serdar Tuncer, Süleyman Hayri Bolay, Mete Çamdereli, Aykut Ertuğrul, Mustafa Armağan ve daha birçok ismin kitapları martın ikinci haftasından itibaren okuyucu ile buluşacak. Umarız Ketebe yeni bir soluk katar yayın dünyamıza, nitekim bu umudu şimdiden veriyor.

Hece Öykü'de Selahattin Demirtaş 'güzellemesi'

Hece Öykü dergisinde Selahattin Demirtaş'ın öykü kitabı değerlendirildi geçtiğimiz ay. Buna twitterda Yunus Emre Özsaray işaret etti. Seher isimli kitap Hürriyet gazetesi tarafından da yılın kitabı gibi bir ödüle layık görülmüştü. Hece'den beklemediğimiz bir hareketti bu. Maalesef Hece'nin kamuoyuna yaptığı açıklama da çok şey söyleyerek nasıl hiç bir şey söylenmeyebilir, ona örnek teşkil ediyor. Terör azmettiricisi bir adamın, Büyük Doğu, Diriliş, Edebiyat ve Mavera dergilerinin geleneğinden olduğunu söyleyen bir dergide, zemmedilmek haricinde yeri olamaz. Ancak dergideki yazıda, "sanatçı, kanatları zalimlerce kırılmış bir garip Demirtaş" güzellemesi var.

Ayrıca "yazı yazarın sorumluluğundadır" demek ne demektir? GYY ve Editör ne iş yapıyor? Derginin anafikrini, omurgasını bu ikisi belirlemez mi? Bunlar da cevap bekleyen sorular...

3. Arapça Kitap Günleri başladı

Kitaplardan devam edelim: 3. Arapça Kitap Günleri başladı ve 11 Mart’a kadar devam edecek. Bağlarbaşı Kültür Merkezi’nde 22 ülkeden 55 yayınevinin konuk edildiği fuarı TYB İstanbul Şubesi, Hâlidî Maarif İlim ve Kültür Derneği ile Haşimî Yayınevi düzenliyor. Ayrıca fuar çerçevesince “Geçmişin İhyası, Geleceğin İnşası İçin Medreselerimiz” başlığı altında çeşitli etkinlikler de düzenlenecek. Etkinlik takvimine buradan erişebilirsiniz.

M. Murtaza Özeren