Fiziksel ve duygusal bir destek alanı: Psiko-onkoloji

"Psiko-onkoloji alanı ülkemizde görece yeni bir alan olarak karşımıza çıkmaktadır. Psiko-onkoloji kanser hastalığının teşhis ve tedavi süreçlerinin tümünde, bireylerde ortaya çıkması muhtemel duygusal değişimleri ve davranış örüntüleri ile ilgilenmektedir." Sümeyye Sürenoğlu yazdı.

Fiziksel ve duygusal bir destek alanı: Psiko-onkoloji

Ümitsizlik, yalnızlaşma, ölüm korkusu, umut, kaygı, uzuv kaybı varsa kaybın yası, öfke en yoğun olarak görülen zorlayıcı duygulardır. Bu noktada onkoloji hastalarıyla tüm bu duyguları taşıyabilmeleri amacıyla psikolojik destek vermek üzere çalışılmaktadır. Aynı zamanda kanser hastalığının cilvesi olarak kişi ölümle ve beraberinde ölüm korkusuyla ani ve inkâr edilemeyecek düzeyde yüzleşmektedir.

             Her hücrenin ruhu vardır,

Ruh çökerse beden daha çabuk çöker,

Beden beyin, ruh ayrılmaz bir bütündür.

Psiko-onkoloji alanı ülkemizde görece yeni bir alan olarak karşımıza çıkmaktadır. Psiko-onkoloji kanser hastalığının teşhis ve tedavi süreçlerinin tümünde, bireylerde ortaya çıkması muhtemel duygusal değişimleri ve davranış örüntüleri ile ilgilenmektedir. Onkoloji hastalığı ortaya çıktığında aslında hasta ve hasta yakınlarında görülen psikolojik etkiler farklılaşabilmektedir. Kanser tedavisinin genel olarak uzun soluklu bir yolculuk olması, tedavi süreci içerisinde çeşitli zorluklarla karşılaşma ihtimalinin varlığı, kanser hastası olan bireyde ve yakınlarında zorlanılan duyguların oluşmasını kaçınılmaz kılmaktadır. Kanser hastası ve yakınlarının psikolojik desteğe ihtiyaç duyduğu alanlar taşıdıkları duygusal yükler bakımından ayrışabilmektedir.

Onkoloji hastasını zorlayan durumlar

Onkoloji tanısının konulmasının ardından kişileri uzun soluklu bir tedavi süreci beklemektedir. Süreç kişiden kişiye değişmekle birlikte kanser tedavisi kişinin hayat içerisindeki işlevselliğini, yakın ilişkilerindeki alışkanlıklarını, yeme düzenini, cinsel hayatını, işlerindeki fonksiyonunu fark edilir şekilde değiştirmektedir. Kişiler hem hastalığın üzerlerinde bıraktığı umut ve umutsuzluk arasında gidip gelirken hem de yaşamlarında oluşan değişimlerle baş etmek durumunda kalırlar. Sürecin en başından başlayarak hastalığın kabul edilmesi, kabul edildikten sonra ortaya çıkan duyguların kabullenilmesi oldukça önemlidir.

Ümitsizlik, yalnızlaşma, ölüm korkusu, umut, kaygı, uzuv kaybı varsa kaybın yası, öfke en yoğun olarak görülen zorlayıcı duygulardır. Bu nokta da onkoloji hastalarıyla tüm bu duyguları taşıyabilmeleri amacıyla psikolojik destek vermek üzere çalışılmaktadır. Aynı zamanda kanser hastalığının cilvesi olarak kişi ölümle ve beraberinde ölüm korkusuyla ani ve inkâr edilemeyecek düzeyde yüzleşmektedir.

Kişi kendi ölüm ihtimalinin yakınlığı ile yüzleştiğinde hayatındaki önceliklerini, yaptıklarını yapamadıklarını tekrar gözden geçirir. Yakınları ile daha derin ilişkiler kurmaya, sahip oldukları şeyler için şükretmeye ve gerçekleştirmek istedikleri ne varsa onları yapmak için daha cesur davranmaya başlamak isteyebilir çünkü hiçbir şey için geç değildir. Bu noktada ise değiştirmek istediği her ne varsa onları anlamak ve yerine ne koymaya ihtiyaç duyduğunu keşfetmek için onkoloji psikologları ile çalışılmaktadır.

Onkoloji hasta yakınlarını zorlayan durumlar ve duygular

Sevdikleri, değer verdikleri birinin kanser hastalığına yakalandığını öğrenen kişiler kendilerini; hüzün, öfke, mutsuzluk, korku gibi duygularını yaşamak ve hastaya destek olmak için güçlü durmaya çalışmak arasında gidip gelirken bulurlar. Kendilerine üzgün olma hakkını vermekte zorlanırlar çünkü hiç fark etmeden sevdikleri kişiye kendini iyi hissettirmek ve üzülmemesini sağlamak gibi bir görev edinirler. Fark etmeden edindikleri bu görev hasta yakınları için oldukça zorlayıcıdır çünkü psikolojik dünyalarında olanlara sırtlarını dönmek zorunda gibi hissederler. Bu noktada onkoloji hastaları ve yakınları ile çalışan psikologlar, hem hasta yakınlarını hissettikleri duyguları yaşayabilmeleri için destekler hem de tüm bu duygularla hastanın ihtiyaçlarını göz ardı etmeden ilişki kurabilmeleri için psikoterapi desteği verirler.

Bir minnettarlık egzersizi

Bu noktada pozitif psikoloji önderi olan Martin Seligman’ın bir uygulamasını paylaşmakta fayda var. Hayatınızda yer alan, fakat ona karşı minnettarlığınızı belki de hissettiğiniz şekilde hiç ifade etmediğiniz, hâlâ ifade etme şansınızın olduğu, hayatta olan birini düşünün. Şimdi ömrünüzden sadece 10 dakikanızı ayırın ve bu kişiye bir takdir, minnettarlık mektubu yazın. Sonraki adımda ise o kişiyi ziyaret edip bu mektubunuzu ona okuyabilirsiniz.

Söylenmemiş, yapılmamış hiçbir şey için geç değil sadece zamanı şimdi gelmiştir, ne dersiniz?

Sümeyye Sürenoğlu

Hüma Dergisi, Sayı: 9

YORUM EKLE