“Kırılsın içimdeki putlar
Defolsun tağutlar
Pılını pırtısını toplasın
Kafa tutan Nemrutlar
İbrahimi ateşe atarken aslan kesilmişti
Azere kafa tutarken kaplan kesilmişti
Ve sonra bir topal sineğe yenilmişti
Vura vura kafasına kafatası delinmişti…”
Kendimi bildim bileli sürüyor hilal ile kavgası Siyonizmin. Haber bültenlerinde, gazete kupürlerinde, radyo yayınlarında Filistinli çocukların kadınların çığlıkları haykırıyor dünyaya. Vicdanı olan zulme kafa tutan çıkıyor karşılarına insanlık namına.
Ne şarkılar söylemedik Aksa için, ne şiirler yazmadık özgürlük adına. Ne ağıtlar yakmadık şehitler uğruna. Bir davamız bir kavgamız vardı ilayı kelimetullah adına.
Öksüzlüğün ne demek olduğunu üstü başı kirli, karnı sırtına yapışmış saç baş dağınık çocukların bükük boyunlarından biliriz. Kimsesizliğini çaresizlikle çarpıp "anne" diye haykıran buğulu bakışları yürek sızlatır.
Aksa da öksüz kendimi bildim bileli. 1947 de çöktü zebani omuzlarına. Dinden, diyanetten, merhametten, adaletten bihaber azılı azgın azgınlık kuduruyor yıllardır.
Dile kolay yetmiş yılı aştı bu zulüm. Canından kanından vatanından edilen Filistinlilerin ahı büküyor belimizi, bağlıyor kolumuzu elimizi.
Aklıma Kabe'yi yıkmaya gelen Ebrehe ve ebabil kuşlarınin attığı ufak taşlarla hezimete uğrayışı geliyor. Aksa'nın sahibi onu koruyacaktır inancım bakidir.
Aliya İzzet Begoviç "Tarihi Allah yapar, insanlar nerede duracağını seçer" der. Nerede kimin yanında hangi düşüncede ya da eylemde olduğumuz önemlidir. Karakterimizden imanımıza, ahlakımıza ve adalet duygumuza varıncaya kadar hepsi duruşumuzu belirler.
Eskiden marş dinlerdik, marş söylerdik, yumruk sıkardık zalime karşı. Ondandı cesaretimiz, azametimiz. Dik duruşumuz ve adaletimiz.
“Kavgam karanlığa güneş adına” der başlar, “sen söyle her şeyi bilen /bu ne Müslüman davranışıdır /safta duruken omuzun değse/sıkılmaktan yakınır” diyerek özeleştiri yapardık. Sonra “müminler İslam’a karşı durana/biraz öfkelenip kafayı taksa/esir mi olurdu Mescid-i Aksa” dizeleriyle Aksa'nın durumundan kendimizi sorumlu kılardık.
Şimdi marşlar demode, ezgiler eski kafalı, ilahiler çağa aykırı sayılınca elimizde bilinçten arındırılmış eserler kaldı. “Sanat toplum içindir” sanatın kendisine kaydı. Aksa'yı bize hatırlatan izler kalmadı gündelik hayatımızda. Bir masum kanı dökülünce ya da insanların evleri zorla yıkılınca haber yapılırsa ancak hatırlayabiliyoruz.
Hayatımızın ekseni kaydı belli ki. Yanılmışlığımız yalnızlığa itti Aksa'yı. Hal böyle olunca içerde her yenilgisinde Aksa'ya saldırdı boz ayı.
Sorumluyuz beyler, bayanlar. Sıcacık evimizde envai çeşitle donatılmış sofralarımızda, işimizde, gücümüzde yaptığımız bir ibadeti lutfetmiş gibi sunarken Yaradan’a, canı pahasına Allah’ın evine sahip çıkan her yaştan Filistinli'nin ahı yakar dünyayı, yutar bizi.
“Filistin bir turnosol kâğıdı.
İnancın mihenk taşı.
Öksüz yetim çocukların
Yüreğine akan gözyaşı.”
Sümeyye Şahin
Duygu yüklü yazınızı okudum Sümeyye Hanım. Bir zamanlar öğretmenin olmamı en büyük şans olarak duyumsadım. Sen hep böyle, yazmaya devam et. Kalemine, yüreğine sağlık.