BİR AMAÇ MI, ARAÇ MI?
Dünya Sağlık Örgütü, 71 yıl önce tüzüğünde sağlığın tanımını yapmış ve değiştirmemiştir: Sağlık, yalnızca hastalık veya sakatlığın olmaması durumu değil, fiziksel, sosyal ve ruhsal refah durumudur.
Sağlığın teşviki ve geliştirilmesi bağlamında sağlık, soyut bir durumdan çok fonksiyonel terimlerle anlatılabilir. Bir sonuca ulaşma aracı olarak sağlığın, insanların bireysel, sosyal ve ekonomik anlamda verimli bir yaşam sürmesine izin veren bir kaynak olduğu düşünülmektedir. Yani sağlık günlük yaşam için bir kaynaktır, hayatın amacı değildir. Sosyal ve kişisel kaynakları ve fiziksel kapasiteyi öne çıkaran pozitif bir kavramdır. Sonuç olarak “Sağlıklı birey” terimimiz hem bedenen hem insanlarla olan iletişim hem de psikolojik olarak sıhhatte olmayı kapsar.
Sağlık ve mutluluğu birleştiren Arapça kökenli “Sıhhat” kelimesi derdimizi daha iyi anlatabilir. Hz. Âdem’den (aleyhis Selam) bu yana sıhhat üzerine çeşitli çalışmalar yapılmıştır. Hatta müstakil olarak “Tıp” ilmi geliştirilmiştir. Arapçadan gelen “Tıp” kelimesinin manası, hastalıkları iyileştirmek, hafifletmektir. Bedeni ve nefsi tedavi etmek, temel anlamıdır. İbn-i Sina der ki: “Tıp, insan sağlığını korumak ve sağlığın bozulmasını engellemek için sağlık ve hastalık açısından insan bedeninin hâllerini bildiren bir ilimdir.”
TEDAVİ TEVEKKÜLSÜZLÜK MÜDÜR?
Vücut ve ruh sağlığına sahip olmak, her şeyden önce gelir. Resulullah (Sallallahu aleyhi Vesellem) , “Sizden hanginiz canı ve malı emniyet içinde, vücudu sıhhat ve afiyette, günlük azığı da yanında olduğu hâlde sabahlarsa sanki bütün dünya kendisine verilmiş gibidir.”[1] demiştir. Sağlık, sıhhat, insana verilen en değerli nimetlerden ve ihsanların en genişi olduğu için sağlık kurallarına riayet etmeli sağlığımızı korumalı, sağlığa zarar verenlerden kaçınmalıyız. Sıhhati korumak için bütün tedbirleri almak, en başta gelen görevlerimiz arasındadır. Zira kıyamet gününde, vücudumuzu koruyup korumadığımızdan da hesaba çekileceğiz. Fakat çoğu kez bir nimeti kaybetmeden onun kıymetini bilemeyiz. Hasta olmadan önce sağlığın kıymetini bilemeyişimiz de bunun önemli örneklerinden biridir.
Vücudumuzdaki küçücük bir hastalık bile bizi birçok işi yapmaktan alıkoyar. İşte bu sebeple Peygamber Efendimiz (Sallallahu aleyhi Vesellem) birçok defa, özellikle sıhhat nimetinin kıymetini bilme konusunda ümmetini uyarmıştır. Ayrıca Resulullah (Sallallahu aleyhi Vesellem) , sağlık sıkıntısı çektiğinde tedavi olmuştur, ailesinden ve ashabından hasta olan kimselere tedavi olmalarını emrederek rehberlik etmiştir. Böylece bizlere tedavi olmanın da Allah’a tevekkül edişimizin bir parçası olduğunu göstermiştir.
Resulullah’ın (Sallallahu aleyhi Vesellem) , tıp ve sağlık konusundaki sözleri, fiilleri ve anlattıklarının yanı sıra, bu konuda sahabe ve tabiuna aktardığı çeşitli hadisleri içeren ilime “Tıbbı Nebevi” ismi verilmektedir. “Tıbbı Nebevi”, ister sağlığını korumaya ister tedaviye yönelik olsun Kur’an’da ve sahih hadislerde tıpla ilgili olarak zikredilen her şeydir. Bu ilim, bazı âlimlerimizin yazdığı kitaplarda toplanmıştır. Efendimiz (Sallallahu aleyhi Vesellem) , insanların sağlık sorununu ciddiye alarak, içinde yaşadıkları coğrafyaya ve o zamanın Araplarının tıp ilmine göre çeşitli önerilerde bulunuyordu. Asıl teşviki, tedavi olmak ve tedaviyi aramaktır. Zira Peygamberimiz (Sallallahu aleyhi Vesellem) , “Her hastalığın bir devası vardır. “Hastalığın devasına isabet edildiği zaman, Allah’ın izniyle iyi olur.”[2] buyurmuşlardır. Bu sözü ile hem hasta hem de doktor, hastalığın devasını aramak için ümitlenir. Pozitif duygularla hastalığa yaklaşmanın sağlığın olumlu yönde ilerlemesinde etkili olduğunu da anlatan bu söz, zamanında tıp ilmini geliştirmek için de büyük önem arz eder.
EMANET İHMAL KABUL ETMEZ
İslâm’ın sıhhate verdiği önemi Resulullah’ın (Sallallahu aleyhi Vesellem) şu hadisinde açık bir şekilde görebiliriz: “İki nimet vardır ki insanların çoğu bunları değerlendirmekte aldanmıştır: Sıhhat ve boş vakit.”[3] Sıhhatimizi kaybetmeden evvel korumak için çabalamamız gerektiği bir gerçektir. Eğer kendimiz için bir şey yapmak istiyorsak bu konuyu yarına dahi ertelememeliyiz. Çünkü bu beyan, Müslümanın gayret ve canlılık içinde olması gerektiğini de gösterir. Evimiz, yiyeceklerimiz, kıyafetlerimiz, diş fırçamız nasıl bize emanet edildiyse vücudumuz da Allah’ın emanetidir. Emanete en güzel şekilde bakmak da hâliyle amaçlarımızdan birisidir. Beden emaneti, ihmal kabul etmez. Rabb’imizin muazzam olarak yarattığı her bir hücrenin şükrü, hücrelerimizin sağlığı için attığımız adımlarda saklıdır. İnsanoğlu sahip olduğunun kıymetini, kaybedince anlar. Sağlık da bunların en önemlilerindendir: “Hastalanmadan önce sağlığının, ölüm gelmeden önce de hayatının kıymetini bil!”[4]
HASTALIK GELMEDEN ÖNCE KORUYUCULUK!
İbn Kayyim el-Cevziyye sağlığı şu şekilde tanımlamıştır: “Sağlığın esası, bedenin direnç ve dayanıklılığını korumak, sağlığı bozucu şeylerden uzak durmak ve zararlı maddeyi vücuttan çıkarmaktır. Doktorların da tedavide esas aldıkları bu üç husustur.”
Bu tanımın ilk iki maddesinde sağlıkta koruyuculuk belirtilmiştir. Koruyucu tıp, koruyucu hekimlik, koruyucu sağlık hizmetleri gibi kavramlar binlerce yıldır insanoğlunun hayatında yer edinmiştir. Hastalığa yakalanmadan sağlıklı kalabilmek esas olarak alınmıştır. Koruyucu hekimliği, Amerikan Koruyucu Hekimlik Koleji, “Belli bir topluluğun sağlık ve refahını arttırmak ve korumak, hastalık, sakatlık ve zamansız ölümü önlemek için başlıca uğraşın toplumun sağlığını göz önünde tutan becerileri kullanmak olan bir hekimlik türünde uzmanlık sahibi olmak” olarak tanımlamıştır. Koruyucu sağlık hizmetleri de birincil koruyuculuk, hastalık ya da yaralanmanın önlenmesi; ikincil koruyuculuk, erken tanı ve tedavi; üçüncül koruyuculuk, komplikasyonları, kötüye gidişi engellenme ve rehabilitasyon olarak sınıflandırılmıştır.
Koruyuculuk, günlük hayatta yaşam alışkanlıklarının iyiye gitmesi yanında sağlığı da getirir. Yaşam tarzındaki çalışma, uyku, beslenme, fiziksel aktivite, ibadet, hobiler, temizlik, radyasyona kalma süresi gibi alışkanlıkları düzenlemekten geçer. Sağlığın teşviki ve geliştirilmesi için de sadece insanların yaptığı kişisel değişiklikler yeterli gelmez. Bu sürece politik ve sosyal müdahale de gereklidir. Bu yüzden ülke ve dünya genelinde çeşitli sözleşmelerle bu müdahaleler eyleme geçirilir. Ülkemizde “Sağlık Bakanlığı”, dünyada da ülkemizin de üye olduğu “Dünya Sağlık Örgütü” çeşitli düzenlemeler yapar. Bir bebeğin ilk 6 ayda sadece anne sütü tüketimi ile ilgili eğitim ve uygulamaların olduğu “Anne Sütünün Teşviki ve Bebek Dostu Sağlık Kuruluşları Programı” bunun bir örneğidir. Sağlığın korunmasında en temel basamak, kişinin kendi sağlığını koruması yönünde olmalıdır. Bu bağlamda en başta bahsettiğimiz gibi yaşam tarzı alışkanlıklarını düzenlemek gereklidir. Peygamber Efendimizin (Sallallahu aleyhi Vesellem) sünnetinde de koruyucu tıbba dair yaşam tarzımıza dahil etmemiz gereken değerli önlemler mevcuttur. Örneğin; beden ve ağız temizliği, güzel koku sürülmesi, tırnakların kesilmesi, yemekten önce ve sonra ellerin yıkanması, temiz ve faydalı yiyeceklerin yenilmesi, yiyecek içecek kaplarının temiz olması, aşırı yeme ve içmeden sakınmak, yeme içmenin yatarak ya da ayakta yapılmaması, necasetten kaçınılması, aşırı uykudan sakınılması, gündüz ihtiyaçları gidererek geceleri dinlenilmesi gibi sağlıkla ilgili birçok tavsiye Hadis-i Şerif’lerde mevcuttur. Hastalık ya da sıhhat hepsi Allah’tandır. Tedavi de Allah’ın kaderindendir. Tedavi olmak zorunludur. Ebu’d Derda (Radiyallahu Anh) rivayet ediyor: “Resulullah (Sallallahu aleyhi Vesellem) buyurdular ki: “Allah Teâlâ hastalığı da ilacı da indirmiştir. Ve her hastalığa bir ilaç var etmiştir. Öyleyse tedavi olun. Ancak haram olan şeyle tedavi olmayın.’”
Yani Rabb’imiz bizi herhangi bir hastalık ile imtihan ettiğinde, tedavi peşinde olmalıyız. Halk olarak bize verilen sağlık hizmetlerini değerlendirmeli sağlık profesyonelleri olarak da sağlık hizmetlerini geliştirmek üzerine hedeflerimiz olmalıdır.
SAĞLIK OKUR YAZARLIĞI
Kişinin kendi sağlığını korumasının önceliği ve gerekliliğinden bahsetmiştik. Bunun sağlık okur yazarlılığını arttırmakla gerçekleştirilebileceği bulunmuştur. Dünya Sağlık Örgütü sağlık okur yazarlılığını, “Sağlığın korunması ve sürdürülmesi için bireyin sağlık bilgisine ulaşma, anlama ve kullanma becerisi” olarak tanımlamıştır. Okur yazarlılık ile insanların sağlık durumlarıyla ilgili olarak günlük yaşamlarında kararlar alabilmesi, yaşam kalitelerini arttırmak/sürdürmek için sağlıklarını geliştirebilmesi amaçlanmıştır. Aynı zamanda hastalıkları önleme amacıyla gerekli sağlık bilgisine erişebilme, anlayabilme, değer biçebilme ve bilgiyi kullanabilmeyi sağlayacak bilgi, motivasyon ve yeterlilik sağlayabilmek hedeflenmiştir. Bu durum sadece okuma-yazma becerileri değil; sağlıklı davranışlar, ilaçların doğru kullanımı, sağlık hizmetlerinden nasıl yararlanacağını bilmek, aydınlatılmış onam formlarını anlamak ve imzalamak, öz bakım ve hastalık yönetimi hakkında kararlar verebilmek, evdeki tıbbi cihazları doğru kullanabilmek, hasta bakımı veren rolünü üstelenebilmek gibi sağlık bilgilerini kavrama ve değerlendirme yetisini de içermektedir. Hayatın içinde sağlıkla ilgili ne varsa okur yazarlılıkla daha iyi bir seviyeye getirilebilir. Bu noktada dikkat edilmesi gereken husus ise erişilen bilginin, alanında profesyonel kişiler tarafından hazırlanmış olmasıdır. Bu sebeple okurun kaynak seçerken o alandaki profesyoneli seçmesi elzem bir noktadır.
İbadetlerin, hayatın, verimliliğin devamlılığı için tedavi ve sağlığın/sıhhatin hayatımızda büyük bir yer tuttuğunu hatta belki de tamamını kapsadığını beraberce inceledik. Bu bağlamda dergide size aktardığımız yazıların hayatımızı kapsayan ve anlattığımız değerlere hizmet verebilmesini istiyoruz. Sağlık okur yazarlığına pratik, anlaşılır, güncel bilgilerle katkımız olmasını ümit ediyor ve Rabb’imizden niyaz ediyoruz.