Merhum Emin Saraç Hocam’la 1976 senesi tanıştık. 76/82 arası hocamızın derslerine devam etmeye çalıştım. Çankırı İmam-Hatip Okulu’nda tanıştığımız ve bizden önce mezun olarak İstanbul Yüksek İslam Enstitüsü’ne gelen hemşehrim Hamdi Arslan vasıtasıyla derslerine başlamıştım. Vefa İlim Yayma Yurdu’ndaki Ekmekçizade Medresesi’nin mescidinde Sünen-i Ebi Davud, İhtiyar ve Kaside-i Bürde okunuyordu. Fatih Camii Müezzin Mahfili’nde de okuyorduk. Ramazan ve Kurban Bayramları ile Cuma günleri hariç her gün derslerimiz olurdu. Enstitüde öğlene kadar okur, öğleden sonraları vapur veya otobüsle Fatih’e gelir, dersten sonra tekrar Üsküdar Bağlarbaşı’ndaki yurda dönerdik. Çoğu zaman yemek kalmazdı. Ne bulursak yer, idare ederdik. Yaz tatillerinde ve sömestr tatillerinde ise İlim Yayma Yurdu’nda kalırdık. 1980 Haziranı’nda mezun olunca Eminönü Müftülüğü’ne bağlı Hızırbey Camii’nde imam- hatiplik görevine başladıktan sonra yine merhum hocamızın derslerine devam etme imkanına kavuşmuştum. Tirmizi, Ayatü’l ahkam Tefsiri, Şifa-i Şerif ve Müslim okunuyordu.
Pazar günleri öğle namazından sonra Emir Buhari Camii’nde rahmetli Ali Yakup Cenkciler Hoca Efendi’nin İhya derslerine, Mehmed Zahid Kotku Hazretleri’nin Ramuz’ul Ehadis sohbetlerine katılırdık. Çoğu zaman bu derslere Emin Saraç hocamız da iştirak ederdi.
Abdurrahman Gürses, Ali Yakub Efendi ve Emin hocamız çok iyi ahbabdı. Bir araya geldiklerinde çok hoş sohbet ederler, biz de istifade ederdik.
Hocamız, derslerinde geçmiş zamandaki hatıralarını, hocalarını, dede ve babasını anlatır, bilhassa kardeşleriyle nasıl Kur’an okuduklarından, o malum yasaklı dönemdeki çektiklerinden bahsederdi. Bizim için geçmişten zamanımıza köprü kurar, acı ve tatlı hatıralarıyla gönüllerimizi tesid ederdi.
Mısır hatıratından, oradaki hocaları, Ezher’deki faaliyetleri ve Mısır’ın o zamanki yönetiminden bahsederdi.
Biz talebelerinin özel hayatıyla da ilgilenir, herkese yardımcı olurdu. Doğrusu bizzat benimle, kız kardeşimle ve ailemizle çok ilgilendiler. Lutfedip evimize kadar teşrif ettiler. Evlerine gittiğimizde baba oğul gibi sohbetlerimiz olmuştur. Kaç defa; iki oğluna ilave olarak üçüncü evladı olduğumuzu söyleyerek gönlümüzü almışlardı. Hızırbey Camii’nde imamlık yaparken Ali Yakub Efendi, Osman Topbaş Efendi ve yine bazı dostları ile hutbemizi dinlemeye gelmişler, memnuniyetlerini ifade etmişlerdi. Haseki Eğitim Merkezi’nden mezun olduktan sonra Erzurum Karayazı’ya müftü olarak tayin olunca çok üzülmüş, o zamanki idarecilere sitem etmişti. Yurtdışındaki vazifeden sonra nihayet İstanbul Müftü Yardımcısı olarak tayin olmama çok sevinmişlerdi. Kendileri bir gün İstanbul Müftülüğü’ne teşrif etmişler ve bana: “Sana hayırlı olsun diye verebileceğim en iyi hediyem icazetnamedir”, diyerek çalışma masasının üzerinde yazıp imzalamışlardı. Gerçekten benim aldığım en kıymetli ve anlamlı hediye bu icazetnamedir. Allah razı olsun, lütfettiler ve ikram ettiler. Ayrıca “Bu okuttuklarımı sen de başkalarına okutarak icazet vereceksin” diye emrettiler. O günden beri her görev yerimde bilhassa hocalarımızla dersler yaparak vazifeyi ve emaneti yerine getirmeye çalışıyorum. Zonguldak Devrek Müftülüğü’ne giderken, Tarikat-ı Muhammediyye, Amasya Müftülüğü’ne giderken de Riyazu’s Salihîn’i sabah namazlarından sonra cemaate okumamı tembih etmişlerdi. Hamdolsun bu kitapları defalarca okuyarak sohbet etmek nasip oldu. Bu derslere devam ettiğimi duyunca çok ama çok mutlu olurdu.
Yine bir hatıramdır. 1979 senesinde yüksek mektep son sınıfta okurken, sömestr tatilinde umreye gitmek nasip oldu. Otobüsle yolculuk yapacağımızı bildiği için merhum hocamız bize otobüs hareket ettiği sürece hatim okumamızı, Medine-i Münevvere’ye varınca Efendimiz’e ve Sahabe-i Kiram Efendilerimiz’e hediye etmemizi tavsiye etmişlerdi. Bunu aynen böylece yapmayı Cenabı Hakk nasip etti.
Erzurum Karayazı Müftüsü iken kendilerini ziyaret etmiştim. Beraber Fatih Camii’ne geldik. Namazdan sonra koluna girmiş yürürken ve tam Fatih Müftülüğü önünden geçerken bana: “İnşaallah sen burada müftülük yapacaksın!” demişti. Yine bir başka yurt dışı görevinden sonra Fatih müftüsü olmayı Yüce Mevla nasip etti.
Yaklaşık 45 senelik hocamız, babamız ve büyüğümüz olan rahmetli hocamızla en son sohbetimiz şoförünün Cuma namazı sonrası Fatih Camii’nden Belgrat Ormanları’na gezmeye giderken beni de arabasına aldıkları esnada oldu. Yol boyu hocamızla sohbet etmek imkânı bulduk. Nihayet beni Fatih’teki evimize kadar getirerek vedalaşmıştık. Orada güzel dualar etmiş ve adeta helalleşmiştik. Nitekim ondan sonra Pandemi döneminde ziyaret imkânımız olmadı. Bayramlarda telefonla görüşmüştük. Nur içine yatsınlar. O’na talebe olmayı, sevgisini kazanmayı ve uğurlamayı nasip ettiği için Yüce Rabbime sonsuz hamd-ü senalar olsun. Bizi O’na layık, emanetlerine sahip ve ahirette beraber olmayı nasip ve müyesser eylesin.
İsmail İpek
Tekirdağ Müftüsü