Dünden bugüne bize olanlar

"Biz olmalıyız, yine. Özümüze dönmeliyiz. “Bana dokunmayan yılan bin yaşasın.” anlayışından kurtulmalı, etrafımıza bakmalıyız. Kimsesizi, düşkünü, yaşlısı, dertlisi bizim gözümüzden kaçmamalı." Merve Yaman yazdı.

Dünden bugüne bize olanlar

Geniş aile muhabbetleri yerini yalnızlığa bıraktı. Öyle evler yapıldı ki ne eşyalar sığdı içine ne insanlar. Ezan okununca eve gireceğiz diye üzülen çocuklar, yerini TV, telefon, internet üçlüsünün boğucu dünyasından kendini kurtaramayıp dışarı çıkmak istemeyen çocuklara bıraktı. Seksek, yakan top, dokuztaş, yerden yüksek oynayan çocuklar yerini tek başına oyun kuramayan, internet başından kalkamayan çocuklara bıraktı. Eskiden mahallenin çocuğu hem mahallenin korumasında hem de mahallenin terbiyesinde olurdu. Şimdi yanlış yaptığını gördüğünde aldığın cevap “Sane ne!” oldu.

Modernleştik, Batılılaştık, başkalaştık... Büyüğü sayma, küçüğü sevme bizim kültürümüzün bir parçası idi. Şimdi ne sayar ne sever olduk. Derdimiz de ortadaydı, sevincimiz de. Düğünümüzü de birlikte yapardık cenazemizi de birlikte kaldırırdık. Bir avuç insandık; birbirimizi bilirdik, birbirimizi kollardık. Olan olmayanla paylaşır, olmayan bunu bilmez hissetmezdi. Şimdi aynı apartmanda yaşadığımız belki bir deprem olsa aynı kaderi yaşayacağımız insanı tanımaz, bilmez olduk. Asansörde görüp kafamızı çevirir olduk. Yan komşumuz kimdir, necidir tanımaz olduk. Hayatı dostlukla, insanlıkla güzelleştirmek varken yalnızlıkla ve bencillikle çirkinleştirdik. Bir puanla takdiri kaçıran çocukları teselli eden mahalleli teyzelerimiz vardı. Köşesine oturup güzel hikâyelerini dinlediğimiz yaşlı amcalarımız vardı. Şimdi derdimizi anlatacağımız komşumuz kalmadı. “Cebrail bana komşu hakkında o kadar çok tavsiyede bulundu ki Ben Allah Teâlâ komşuyu komşuya mirasçı kılacak zannettim.”1 diyen Peygamberin ümmeti olarak, “Komşu komşunun külüne muhtaçtır. Ev alma komşu al.” diyen kültürün sahibi olarak bizler komşuluk hakkını unuttuk. Rahat edeceğimiz evler arar olduk, güzel geçineceğimiz komşular değil. “Komşusu açken tok yatan bizden değildir.”2 diyen Peygamberimiz bizi yanı başımızdakinden sorumlu kılarken biz yanı başımızdakinin derdinden bîhaber olduk.

Biz olmalıyız, yine. Özümüze dönmeliyiz. “Bana dokunmayan yılan bin yaşasın.” anlayışından kurtulmalı, etrafımıza bakmalıyız. Kimsesizi, düşkünü, yaşlısı, dertlisi bizim gözümüzden kaçmamalı. Yaptığımız ufacık şeyler bizlere insan olduğumuzu ve bu dünyaya neden geldiğimizi hatırlatabilir. Bu dünyaya yemek, içmek, gezmek, eğlenmek için gelmedik sadece. Açlıktan bir deri bir kemik kalmış bir kediye verdiğimiz bir tas süt ya da hastalıktan dolayı evinden çıkamayan teyzeye alıp götürdüğümüz bir ekmek belki cennetimiz olabilir. Yalnız bir amcaya yaptığımız bayram ziyareti bizi insan kılabilir. Ya da sabahları karşılaştığımız bir büyüğümüze “Selamünaleyküm, nasılsınız?” demek, tebessüm etmek sadakamız olabilir. Başkasının derdiyle dertlenmek, hastaysa bir işini kolaylaştırmak, ağlıyorsa gözyaşını silmek yanında olmaktır bizi insan yapan.

O gün işe ya da okula gelmeyen arkadaşımıza hâl hatır soramıyorsak “Amaaann!” deyip geçiyorsak vay bize! Bütün gün bizim için uğraşan, didinen annemize bir bardak su getirirken üfleyip püflüyorsak vay bize! Ellerinde büyüdüğümüz anneanne, babaanne ve dedelerimizi ziyaret etmekten kaçınıyorsak vay bize! Evimize gelen misafire odamızdan çıkıp “Hoş geldiniz.” diyemiyorsak vay bize! Zayıf, düşkün, aciz, çaresiz insanlara merhamet etmiyor, zulmediyorsak vay bize!

Etmeyelim, vazgeçelim bu yanlışlardan. Vazgeçelim bu yalnızlıktan. Biz olalım, yine. İnsanla, toplumla, insanlıkla barışalım. İyi olalım, birlikte iyileşelim.

Merve Yaman

Dipnot:

1 Buhârî, Edeb, 28; Müslim, Birr, 140, 141

2 Hâkim, Müstedrek, 4/183

YORUM EKLE
YORUMLAR
Mustafa inci
Mustafa inci - 2 yıl Önce

Çok güzel bir konuya değindiniz inşAllah bir gün özümüze döneriz ve selam