Süleyman Dede… 65 yaşında, sakalının beyazları siyahından fazla, yüzü yaşlılığın tesiri ile kırışmış, nurlu bir insan. Yaşları 5 ile 10 arasındaki torunlarını önüne diz çöktürmüş. Soruyor, Allah kaç, torunları cevap veriyor, Bir. Nerede? Her yerde hazır ve nazır. Kimin ümmetisin? Peygamberimiz Muhammed Mustafa sallallahu aleyhi vesellemin. Ne zamandan beri Müslümansın? Kalu beladan beri. Peygamberimizin babasının adı ne? Abdullah. Annesinin adı ne? Amine. Dedesinin adı ne? Abdülmuttalib. Nerede yaşadı? Mekke’de. Nerede vefat etti? Medine’de. Oku bakalım oğlum, kızım Sübhaneke’yi Tahiyyat’ı, Fatiha’yı… Torunlar büyük bir heyecanla okuyorlar, dedelerinin sorduğu sureyi, duayı. Büyük bir istekle cevaplıyorlar, sorduğu soruları… İslam’ı öğrenmenin ilk aşamalarını dedelerinin dizleri dibinde geçiriyorlar. Bu eğitim süreci, aşağı yukarı her akşam gerçekleşiyor. Dede her dersin sonunda torunlarını öpüyor, kucaklıyor, hediyeler veriyor. Ve günler, aylar, yıllar süren bir terbiye ve eğitim neticesinde, torunlar İslam terbiyesi alıyorlar. Ve bazen ders sonunda kendi hatıralarını anlatıyor: ‘Kuzularım, biz Kur’an’ı ahırlarda öğrendik, hocamız gizli saklı evimize gelir, ahırda bize Kur’an öğretirdi. Dersten sonra elif-ba cüzlerimizi, Kur’an’larımızı toprağın altına gömerdik, yakalamasınlar diye. Aman bu zamanların kıymetini iyi bilin, öğrendiklerinize sahip çıkın, unutmayın, unutturmayın. Sizin imkanlarınız Hamdolsun çok.’
Artık tesbih yerine kumanda var!
Bu dede portresi çok değil, yaklaşık yirmi yıl öncesinin bir dede portresiydi. Şimdiki dedeler acaba böyle bir dede portresi çizebiliyorlar mı? O zaman bu dedenin torunlarının babaları şimdilerde dede oldular. Torunları var. Onlar böyle torunlarını dizlerinin dibine oturtarak, onlara dinlerini, imanlarını, İslamlarını anlatıyorlar mı? Yoksa geleneksel aile yapısından modern çekirdek aile yapısına geçmiş Türk aile sisteminde böyle dedeler artık mumla mı aranıyor? Yoksa dedeler televizyonun esiri mi olmuşlar? Torunlarıyla birlikte bizden bahsetmeyen, bize uymayan dizileri mi seyrediyorlar?
Gözlemlenebildiği kadarıyla, toplumda artık dizi dedeleri var. Torunlarının din terbiyesi için çabalayan dedelerin yerini artık, dizi dedeleri almış durumda. Şu dizi senin, bu dizi benim, dizi takip eden dedeler... Ve bugünün torunlarını artık diziler terbiye ediyor, dededen yoksun. Örnek dedeler yok artık, Kur’an’a hasret, Kur’an için çabalayan dedeler azınlıkta. Bir nesil göçtü ve yeni nesil artık umursamaz, televizyon esiri... Eskiden eli tesbihli dedeler vardı, şimdi eli kumandalı dedeler var. Amaaan kendileri öğrensin, Kur’an kursunda öğrenirler, ben ilgilenemem, zamanım yok diyen dedeler. Fidanlar susuz büyüyor, su vermekten aciz, dedeler…
Dedeler, dönün hayatımıza!
Ve sonuçta, bir nesil meydana geliyor, şuursuz, bilgisiz, cahil. Bu nesli doğuran yirmi sene öncesinin babaları, şimdinin dedeleri olan nesildir. Bu nesil evlatlarına da iyi örnek olmamaktadırlar. Evlatları da durumun farkına varmazlarsa, ileride onlar da televizyon dedesi olacaklardır. Zaman daha tükenmiş değil, her yeni gün bir şeyler öğrenmek için bekleyen torunlar için doğuyor. Şimdinin dedeleri silkinmeli ve babaları gibi olmalılar. Torunlarına sahip çıkmaları için, önce diz çöktürmekten başlayacaklar. Sonra bilgiler, dualar. Koro halinde okunan sureler, bilgiler. İşte o zaman nesil uçurumdan kurtarılacak.
Hey dedeler, görev sizin, sahip çıkın torunlarınıza!
Sami Büyükkaynak dikkat çekti
Müellif kardeşime pek çok teşekkür ederim. Bu kısa yazı gerçek bir telif... Kıymetli bir hassasiyet örneği gistermişsiniz. Yazınız da aynı güzellikte. Yazıdaki foto içinse ayrıca tebrik ve teşekkür ederim...