Cuma namazı için heyecan duyuyor muyuz?

Abdurrahman Şeref Güzelyazıcı’nın derlediği 'Müminlere Hutbeler' kitabı, pek çok soruya davetiye çıkartıyor. Mehmet Erken yazdı.

Cuma namazı için heyecan duyuyor muyuz?

Geçtiğimiz günlerde elime bir kitap geçti. 1966 basımı, Fatih Minberinden Mü’minlere Hutbeler isimli bu kitabın Arapça ismi İrşadü’l Mü’minin ila fezaili’d-din. Yazarı, Abdurrahman Şeref Güzelyazıcı, eski İstanbul müftüsü, vâiz, şair, kâri..

Pek çok kitabı olan Güzelyazıcı’nın yeniden baskısı yapılmış tek kitabı, görebildiğim kadarıyla Mü’minlere Hutbeler. Kalem yayınları 2010 yılında aynı isimle basmış bu kitabı. Kitap esasında iki cilt, bende mevcut ilk baskı ise sadece birinci cilt. Kalem Yayınları'nın baskısının başında, Emin Saraç Hoca’nın Takriz’i mevcut. Emin Saraç Hoca’nın yazısı ile beraber, Abdurrahman Güzelyazıcı’yı tanımama da vesile olan, Taha Kılınç Abi’nin sitemizdeki yazısı, Güzelyazıcı’yı merak edenlere bir nebze ufuk açacaktır zannediyorum ve kitaba geçiyorum.

Cuma namazı için heyecan duyuyor muyuz?

Her Cuma Diyanet'ten gelen hutbelerin okunmasına alışmış bir neslin, basılı Cuma hutbeleri kitabı görünce bir afallaması, normal karşılanır sanıyorum: “Bir insan neden Cuma hutbeleri kitabı okusun ki”, “bir hoca neden böyle bir kitaba ihtiyaç duysun ki, zaten her hafta eline hutbe gelmiyor mu?” Bunlar, duyunca şaşırmamamız gereken sorular. Çok geç dönem bir uygulamanın bu denli yaygın ve belirleyici olması ise başka bir tartışma konusu.

Güzelyazıcı’nın kitabı, benzeri başkaları tarafından da yazılmış, fakat Hoca’nın kendi tavrı ve neşesi ile yazdığı bir hutbeler derlemesi. Fatih Camii'nde verdiği hutbelerin bir araya getirilmesi ile oluşturulmuş. Kitap kendisi tarafından derlenmiş; hutbelerin veriliş sırasına göre değil, konuların alakasına göre sıralanmış.

Kitap, yine bugün yabancı olduğumuz, belki de tartışılmasını, aktarılmasını acayip bulabileceğimiz, zaten herkesin yaptığını düşündüğümüz bir izah ile başlıyor: Yaklaşık 30 sayfaya varan, Cuma ve hutbe üzerine genişçe bir bölüm. Cuma nedir, ne zaman kılınır, nasıl kılınır, ne zaman kılınmaz, hutbe nasıl verilir, nelere dikkat edilmelidir, hangi dualar okunur...ilh. Günümüzde, Cuma namazına dair bir tartışma, bir merak, bir heyecan duyma durumu gittikçe azalmış durumda. Bunu çok yaşlı ve görmüş geçirmiş biri olarak değil, geçmiş tartışmaları dinleyen birisi olarak söylüyorum sadece. Çoğu kimse için namaz, özellikle Cuma namazı, “Zaten biliyoruz” kategorisinde şeyler. Dolayısıyla hutbeler de “zaten dinliyoruz” kategorisinde yer alıyorlar. Ve yine dolayısıyla Abdurrahman Şeref Güzelyazıcı’nın kitabı bugün için çok da rahatlıkla anlaşılmayacak bir yere tekabül ediyor bence.

Herkes gerektiği gibi hutbelerden feyzyâb olamıyor diye..

Durup düşünüyorum, benim 2014’de belki alışkanlıktan, belki çok da derdini çekmemekten, belki de “işler”in şeklinin biraz değişmesinden dolayı, çok da önemsemediğim, hakkını vermekten uzaklaştığım bir nimet Cuma namazı. Hutbeler, bizim dinleyip feyz alacağımız, irşad olacağımız zeminler. Hoca, zannederim o yıllarda, herkesin gerektiği gibi hutbelerden feyzyâb olmamasından dolayı böyle bir kitap yazmış; hutbe hazırlamakta nakısaları olan imamlar alsın camide okusun, güzel hutbe dinlemek isteyenler ama imkan bulamayanlar da alsın evinde okusun.

Kitabın tanzîmi, cumanın mahiyetine dair, kitabın başındaki uzunca izahtan anlaşılmayacak başka şeyler de söylüyor bize. Uzunca hamdeleler, salveleler, hutbenin Arapça kısımları, ayetler, hadisler... Güzel ve duru bir dil, anlatılan konuya göre değişen dualar, salavatlar.... Kitabın fihristine baktığımızda, yani içindeki hutbe konularını bir arada gördüğümüzde, esasında bir sene boyunca bütün hutbeleri dikkatle dinleyen birisinin, hutbeler dikkatlice hazırlanırsa ne çok şey öğrenebileceğini görüyoruz. Biz de halimize âh vâh ediyoruz tabi ki.

Abdurrahman Şeref Güzelyazıcı’nın kitabı, imkanı olanların muhakkak bakmaları gereken bir eser. Dünü, bugünü ve yarını bir arada düşünmek, kaybettiklerimizi tekrardan görmek için büyük bir imkan...

Mehmet Erken anlamaya çalıştı

YORUM EKLE
YORUMLAR
selim
selim - 6 yıl Önce

Selamün aleyküm. Senelerdir cuma hutbelerini diyanetin hazırlayıp imamların eline tutuşturduğu kağıtlardan dinlemekteyiz. O günden bugüne hiçbir cuma hutbesinde tüylerimin ürperdiğini, duygulandığımı, feyz aldığımı hatırlamıyorum. Bu usül gönülden gönüle giden yola örülmüş bir surdur. Diyanetin imamlarınının bacağına bağladığı itimatsızlık ipidir. Tek tipçiliktir.Kağıttan okuyarak duygu aktarabilen imam efendi suru aşmayı başarabilmiştir.Lakin diyanet ehli sünnetten yüz çevirmiştir.