Yeni olan genelde rağbet görür ve insanları çoğu kez mutlu eder. Yenilik, insanın, yaşamın yeni bir çehreye bürünmesidir. Bu anlamda yeninin yanında heyecan da olması beklenen bir durumdur. Elbette hayatın koşuşturması ve kaybedilen heyecan duygusu çoğu kez yeniye duyulacak coşkuyu da azaltabiliyor. Abdullah Harmancı’nın Mahalle Mektebi dergisinin 11. sayısındaki “Gıcır Kitap Cix Telefon” öyküsünü okurken de bu duygulara kapılmamak içten bile değil. İnsanın içindeki sevinme duygusu bir anda kuş olup gidiyor. Yeni çıkacak bir kitap, kitaba duyulan heyecan, kitap ele geçinceye kadar kurulan hayaller, açılan paket ve gıcır gıcır bir kitap.
![]() |
(+) |
Abdullah Harmancı’nın bu öyküsünde birçok duygunun birbiriyle olan mücadelesini görebiliyoruz. Bir yanda aradan geçen uzun zamandan sonra yeni çıkacak kitaba duyulan heyecanı “yokmuş gibi” görmek; diğer yanda kitaba ulaşmak için hayatı hızlandırmaya çalışmak. Harmancı da yeni kitap için sevinmekte, hatta içi içine sığamamaktadır fakat bunu ifade etmek taraftarı değildir. Çünkü her an bir şeyler olabilir ve bütün büyü bozulabilir. İnsanın içindeki tedirginlik duygusudur bu. Bir anda bir şeyler olacak ve her şey alt üst olacak.
Bu tedirginlik, sadece yeni çıkacak kitap için geçerli değildir. İnsanı her şey tedirgin edebilir. Son günlerde yaşanan olayları düşünecek olursak bir anda gizli bir el dokunuyor bir yerlere ve her şey tarumar olabiliyor.
Televizyondan uzak durun
Abdullah Harmancı da öyküsünde, kitap eline ulaşana kadar taşıdığı bütün duyguların sonunda huzurludur da. Tâ ki televizyonla karşı karşıya kalana kadar. Her şey yoluna girmişken birden televizyona takılır gözü. Kitap konulu bir belgeselde duyduklarıyla içindeki yeşeren bütün duygular uçup gider. “Dünyada milyarlarca kitap var, yenileri ekleniyor sürekli bunların üzerine. Kimse kimsenin umurunda değil.” Televizyonun maharetiyle bir anda bütün çiçekler soluyor.
İnsan, yeni bir şeyler yapınca sanıyor ki herkes bunun farkında. Sanki herkes bu yeni haberle bir coşku seline kapılmış. Yeni kitap çıkaran biri de öyle bir duyguya kapılıyor ki herkes bu kitabın peşinde. Bu kitabı sormak için kitapçıları arşınlıyor. Durumunun böyle olmadığını ancak bir uyarıcı hissettirebiliyor kişiye. Bu bazen televizyon oluyor bazen bir kitapçı çırağı.
Televizyondan uzak durmak en iyisi. Televizyon, insanı kendine çektikçe bir girdaba sürüklenebiliyor insan. “Sesi kesilmiş bir televizyondan gelen bir kurşun” diyor Harmancı buna. Milyarda bir olmak, sayfalar arasında kaybolmak, yazdıklarının altında kalmak.
İnsana sakinlik yaraşır
Bu fırtınadan sağ salim kurtulunca insan kendini sakin bir limana hapsetmek istiyor. Milyarlarca kitap var, dünyayı değiştiren kitaplar var. Bir de kendi yazdıkları. Bunu düşününce bütün harfler insanı bir anda boğabilir. En doğrusu, akışına bırakmak. Sakin olmak hayatın akışına karşı. Abdullah Harmancı, televizyon haberinin şokunu atlatınca kendisi için bir huzur iklimi arıyor. Paltosunun cebindeki cep telefonunu düşünüp onun yerinde olmayı hayal ediyor. Çünkü hiçbir kötü haber telefonun düzenini bozamaz. Olacak en kaçınılmaz son, bozulunca bir kenara atılmaktır.
Yeni bir kitap yine de heyecanlandırsın kitap sahiplerini. Ummanda damla olmak da iyidir deyip bir huzur iklimine doğru yol almak iyidir. Her gün yeni bir tufanla savrulan dünyada bazen küçük şeyler de insanı mutlu edebiliyor. Kendimden biliyorum.
Mustafa Uçurum yazdı