Birleşik kaplar kuralı yahut seçimlerimiz

"Taviz: Uzlaşmaya varabilmek için hak ve isteklerinin bir ölümünden karşı taraf yararına vazgeçme anlamına gelir. Yani karşınızdakinin sizden istediği bir şeyi, kendi yapacağınız şeye tercih etmek." Sena Nur Yılmaz yazdı.

Birleşik kaplar kuralı yahut seçimlerimiz

İnsanın kendinden ödün vermesi

Her sabah ezan okuyan bir horoz varmış. Sahibi, “Bak, tekrar tekrar ezan okuyup durma! Yoksa tüylerini yolarım senin!” demiş. Bu tehdit karşısında horoz korkmuş ve kendi kendine, “Zaruretler, hataları mübah kılar. Canımı kurtarmak için ezan okumaktan vazgeçebilirim. Nasıl olsa bir sürü horoz var, onlar okusun. Her halükârda ezan okuyacak biri bulunur.” demiş ve ezan okumayı bırakmış. Bir hafta sonra sahibi gelerek, “Bana bak, eğer tavuklar gibi gıdaklayıp durmazsan senin tüylerini yolarım. Öyle horoz sesi çıkarmayacaksın, tavuk gibi gıdaklayacaksın ona göre.” demiş. Hikâye bu ya horoz yine bu tehdit üzerine horozluktan vazgeçmiş ve tavuklar gibi gıdaklamaya başlamış. Tam bir ay boyunca tavuklar gibi gıdakladıktan sonra sahibi tekrar gelmiş ve bu kez şöyle demiş, “Aferin, her dediğimi yapıyorsun. Şimdi de tavuklar gibi yumurtlamanı istiyorum. Eğer tavuklar gibi yumurtlamazsan seni yarın keserim ona göre.” Bunun üzerine horoz hüngür hüngür ağlamaya başlamış. Ee yumurtlayacak hâli yok ya. Öleceğini anlamış. Pişman olmuş ve demiş ki “Keşke… Keşke ezan okurken ölseydim.”

Gündelik hayatta yapmanız gereken önemli bir vazifeniz var ve siz arkadaşlarınızın son dakikada planlayıp uygulamak istediği sinemaya gitme planına “Hayır” diyemiyorsanız veya çok sevdiğiniz bir derse gitmek için sabah erken vakitte kalkmak yerine uykuyu tercih ediyorsanız, taviz mekanizması iki durum arasında karar vermenizde önemli bir rol oynuyor demektir.

Ölçümüz ne olmalı?

Burada dikkat etmeniz gereken, verdiğiniz kararın bir zorunluluk değil, olumlu anlamda bir tercih olması gerektiğidir. Bir görevi yerine getirmeyi planladığınız bir vakitte bir arkadaşınız sizden çok da önemli olmayan bir konuda yardım istiyor ve siz onu reddettiğiniz takdirde eskisi gibi sizi sevmeyeceğini düşünerek isteğini yerine getiriyorsanız, burada tercih değil zorunluluk devreye girmiş olur. Böyle bir konumda bulunduğunuz davranışın tercih mi zorunluluk mu olduğunu anlamanın en temel yolu kendinize, “Yapmak zorunda hissettiğim şeyin tam tersini isteseydim ikisini de aynı rahatlıkla yapabilir miydim?” sorusunu sormanızdır. Bu soruya verdiğiniz cevap hayırsa, siz iyi görünen şeyleri öyle yapmanız gerektiğini öğrendiğiniz için ya da başka şekilde davrandığınızda insanların sizin hakkınızda olumsuz düşünmelerinden korktuğunuz için yapıyorsunuz demektir. Baktığınızda zorunluluk olarak yaptığınız şeyler, bazen iyi şeyler olsa da sizi fazlasıyla yoracak ve sınırlarınızın aşılmasına sebep olacaktır. Eğer merhamet kapasitemizin sonsuz olmadığını bilmez ve bu kapasitemizi olur olmadık yerde ve kişilerde kullanırsak, hem kendimiz hem de çevremizdekiler merhametimize gerçekten ihtiyaç duyduğunda yanıt veremeyebiliriz.

Birleşik kaplar kuralı

Fizikte, “Birleşik Kaplar Kuralı” dediğimiz bir kural vardır. Bu kurala göre kaplar birleşikse kaplardan birine su koyduğunuzda suyun seviyesi kaplar arasında bir fark oluşturmayıp hepsinde eşitlenir. Bu durum yalnızca fizikte değil, kişisel hayatlarımızda da yansımasını bulur. İçimizde bulunan bardak, hayatımızdaki bütün olumsuzlukları temsil etmektedir. Şöyle ki hayatımızın her alanı için bir bardak oluşturalım. Sosyal ilişkiler, aile ilişkileri, iş hayatı, kişisel farkındalığımız gibi. Diyelim ki iş hayatınızda çok başarılısınız ve verdiğiniz her emeğin karşılığını fazlasıyla alıyorsunuz. Bu, sizin iş ile ilgili olan bardağınızın boş olduğunu gösterir. Aile ve sosyal ilişkiler konusunda da sorunlar yoksa bu bardaklar da boştur. Lakin kişisel anlamda kendinizi çok değersiz görüyorsanız, buradaki bardak neredeyse taşacak seviyeye gelmiş demektir. Birleşik Bardaklar Kuralı’na göre, bir bardaktaki artış diğer bardakları da dolduracak hatta bir bardaktaki yüksek seviye diğer bardaklarda ciddi sorunlara, belki de taşmalara neden olacaktır. Bu kuralı kendi hayatımıza uyarladığımız kısma dönersek kendinizi değersiz hissediyor, sevilmeye layık biri olmadığınızı düşünüyor ve başarısız görüyorsanız bu durum sizin aile ilişkilerinizi, sosyal ve özel ilişkilerinizi de olumsuz etkileyecektir. İş hayatınızdaki başarıların tesadüfî olduğunu düşünür ve başarılarınızın tadını çıkartamayabilirsiniz. İlişkilerinizde de yeterince ilgi görmediğinizi düşünüp tedirgin olabilirsiniz. Burada önemli olan asıl sorunlu bardağı keşfetmek. Birçok insan birincil sorunun üzerine değil, bunun ortaya çıkardığı diğer sorunların üzerine gider. Bu durumda geçici çözümler üretilebilir ancak temel sorun halledilmediği müddetçe diğer sorunlar tekrarlayacaktır.

Dinimizin tavize bakışı

Resulullah’tan (Sallallahu aleyhi Vesellem) bizlere ulaşan, “İfrat ve tefritten uzak durun.” hadisini Müslüman bir birey olarak ele alalım. İçinde bulunduğumuz durumların her birinde ölçülü davranmamız emredilmiştir ve bu ölçüde kıstas iki kavram üzerinden yürür. “İfrat” ve “Tefrit”. İfrat dediğimiz şey normalden fazla, tefrit dediğimiz şey ise normalden az anlamına gelir. Tavizde de bir ölçü vardır. Mesela, arkadaşlarınızla bir kafede otururken, namazınızı vaktin çıkmasına on beş dakika kalmış bir vakitte kılacak kadar erteliyorsanız ve genel anlamda durum hep böyle seyrediyorsa bu bir ifrattır. Arkadaşlarınızla beraberken kendinizi o ortamın akışına fazlasıyla kaptırmışsanız, tavizinizde aşırıya gitmiş olursunuz ki bu konuda Allah’ın rahmeti geniştir demek tefrittir. “Sizi vasat bir ümmet kıldık.” ayetinde bizlere verilmek istenen mesaj tam olarak budur: “Ölçülü olmak” Sırat-ı Müstakimin, “Her türlü eğrilik, aşırılık ve sapıklıktan uzak, dosdoğru, adaletli, ölçülü, ılımlı ve dengeli bir yol, bir inanç ve yaşama biçimi” olarak ifade edilmesi. Her konuda orta ölçüyü tutturmakla vasıflanmış bir ümmet olarak taviz konusunda da orta yolu bulmalıyız. Bu kavramın kendisi değil, aşırılığı veya yetersizliği olumsuz durumlara yol açmaktadır. İyi huyların dahi ifrat ve tefriti kötü huylara dönüşebilmektedir. Önemli bir vazifenizi gerçekleştireceğiniz vakitte arkadaşınız sizden yardım istiyor ve siz o an yardım ettiğinizde bu durum sizin planınızı etkilemiyorsa sorun yok demektir. Lakin her planınızı gerçekleştireceğiniz vakit böyle durumlar içinde kalıyor ve her defasında da karşı tarafın isteğini yerine getiriyorsanız tavizinizde aşırılığa gidiyorsunuz demektir.

Peygamberin (s.a.) merhamet ölçüsü

Emekli İstanbul Müftüsü Hasan Kâmil Yılmaz’ın da ifade ettiği gibi, “Muhammedî şefkat ve merhamet insana âlemdeki tecellileri cemâl ve celâl boyutuyla kavrayıp kuşatmayı ve bunun sonucunda Allah’tan gelen acılardan burukluk duymamayı bahşeder.” Bu ifadeyi değerlendirirken taviz konusunun farklı bir boyutuna değinebiliriz. Peygamber Efendimiz’e (Sallallahu aleyhi Vesellem) vahyolunan ilahi emirde; çevresindeki yoksul ve kimsesizlere merhametli davranması, onları incitmekten sakınması, sıkıntılarını giderme imkânı bulamadığı durumlarda bile güzel sözle gönüllerini alması öğütlenmiştir. Bizden yardım ve merhamet bekleyen insanlara gözümüzü ve gönlümüzü açıp derman olmaya çalışmak, vücudumuzda mutluluk hormonlarının salgılanmasına vesile olur. Burada göz önünde bulundurmamız gereken noktalardan biri ise ihtiyatlı davranmaktır. İhtiyat, daima daha güvenli olana tutunmaktır. Dini literatürde ise dinin emir ve yasaklarına uymada izlenen genel tavrı ve ölçüleri ifade eder. Bizden istenen bir durum karşısında yapacağımız şey, dinin emir ve yasaklarının çiğnenmesine neden olacaksa burada merhamet yolunu izlememiz doğru olmaz. Güzel bir dille, istenen şeyin geri çevrilmesi gerekir.

İnsanî ahlak kurallarını da içine alan Müslüman ahlakında, davranışlarda ölçülü olma yoluna gidilmesi esas alınmış, bizlere de bu orta yolu ölçü olarak dikkate almamız gerektiği buyrulmuştur. Verdiğimiz tavizlerde aşırıya gitmemeli, ihtiyatlı davranma metodunu tercih etmeliyiz. Seyyid Kutub’un da dile getirdiği gibi, “Taviz, tavizi doğurur. Her sapma 0,01 ile başlar.” Doğru yoldan az bir farkla ayrıldığımızı zannederek devam ettiğimiz yolun sonundan geriye baktığımızda, pergelin ayağının zannettiğimizden çok daha fazla açıldığını görürüz. Keşke dememek için…

Sena Nur Yılmaz

Hüma Dergisi, Sayı: 2

YORUM EKLE
YORUMLAR
R hazal gürbüz
R hazal gürbüz - 12 ay Önce

Niçin Beyhan Budağın kitabından alıntı yaptığınızı belirtmediniz? Yazınız güzel lakin bu copy paste hiç hoş olmamış