Bir itirafname, bir özlem, bir mektup!

Zeki Bulduk'un Recep Garip'i anlatan yazısından sonra arkadaşımıza Recep Garip'in yazdığı mektubu garip dedektifimiz Besim Bal bizlere iletti.

Bir itirafname, bir özlem, bir mektup!

“Yazdığın gibi olmak isterdim”

Mektupların en güzelinin şüphesiz Hz.Peygamberin tebliğ amaçlı gönderdiği “Allah'ın Resulü Muhammed” imzalı mektuplar olduğunu bilmekteyim. Ancak elime öyle bir mektup geçti ki yayınlasam mı yayınlamasam mı sorusunda “yayınlasak daha faydalı olur” kanaati ağır bastı. Peygamberin gönderdiği mektupların yolunda olan bir mektuptu bu. Recep Garip, Zeki Bulduk Abimizin kendisiyle ilgili yazdığı portre yazısının ardından yazmıştı bu mektubu. Sitemizin çok sevilen yazarlarından Zeki Bulduk'a, Recep Garip Abimizin yazdığı bu mektubu sizinle paylaşıyoruz.  

 

Sevgili Zeki Bulduk,

Dün gece saat yirmi dördü vurmak üzereydi yazını okuduğumda. Seni aramak ve gözlerinden öpmek istedimse de yapamadım. Geçtir diye düşündüm. Oysa seksen öncesi kuşak için böyle düşünmek bile eksiklikti. Bir sonraki gün yani bugün yazıyı tekrar okuduğum zamanla dün arasına on iki saat girmişti. Aynı hüznü, aynı ağıtı, aynı mutluluğu ve aynı duygu yoğunluğunu yaşattı bana. Kalbime bir kez daha dönme denemelerini yaşattın. Layık olduğumu söyleyemem senin yazdıklarına. Ama öyle olmak isterdim. Öyle isterdim ki gecenin zifiri karanlığındaki kara karıncanın kıpırtısını duyacak kadar bir hassasiyetle. Biraz Üstat Necip Fazıl'ı düşleyerek, imrenerek ve biraz da Selman'casına, Yasir'cesine.

 

Yazdığın gibi olmak isterdim; bir mecnun gibi, bir yaralı ceylan gibi, gül mevsimlerinden gül kokularıyla bezeli olmak gibi. Utandım öyle olamadığım için. Sıkıldım. Dün gece yatak tutmadı, uyku gözüme girmedi desem yine bir riya girmiş olur diye de korkarım. Lakin hayat bütün ihtişamıyla, bütün güzelliğiyle, bütün hoyratlığıyla, bütün delişmenliğiyle ve bütün kavga, gürültü, savaş ve çirkinliğiyle devam ediyor. Sizlerin gözlerinde yakaladığım o kutlu tılsım, o ince letafet, çalışmamız gerektiğini bize haber vermiş olmalıydı. O nedenle, o yıllarda gök kapılarının aralandığı bir zamandan düşer gibi benim yoldaşlarım olmuştunuz ki bu bahsi geçen her bereketin arkasındaki itme güçleri sizler olmalıydınız. O günden bu güne hafızamda kalan birçok isimle birlikte Zeki Bulduk, Hasan Kuvvet ve Asım Gültekin benim hep yüreğimin harlanan tarafı olmuştur. Bunun farkına vardığımda siz yeteneklere, siz genç gök yıldızlarına imrenmekten başka bir şey de elimden gelmemiştir.

 

Cahit Zarifoğlu”nu, M. Akif İnan”ı ve Erdem Bayazıt ağabeylerimi çok sevdim. Onları rahmetle minnetle, özlemle anıyorum. Onların yedi düvele karşı koşturdukları atların izlerinden yürüyerek bir işe yararım belki diye de umutlandım. Ne Afganistan'ı, ne Eritre'yi, ne Endülüs'ü, ne Ortadoğu'yu, ne Filistin'i ve ne de Buhara'yı asla unutmadım. Bosna ve Çeçenistan dağlarında esen deli rüzgârlarla Bağdat'a ulaşmayı ve oradan da Yemen ellerinde Veysel Karani gibi çöllerin dili olmayı ve Medine'ye iltica etmeyi isterdim.

 

Geriye doğru dönüp baktığımda her bir şeyin bir kıylü kalden başkaca bir şey olmadığını gördüm. Ne bir ustam oldu ne de bir usta oldum. Belki bundan böyle siz genç kardeşlerimin de yürekleriyle birlikte beni de bir çay faslında çay ocağının başında sizlere çay ikram etme fırsatlarını verir Rabbim. Bu duyguyla, bu inançla, bu aşk ve umutla bir medeniyet işçisi olmayı istedim hep. 

 

Şimdilerde bir şeyler yaptığımı söyleyemem. Lakin dilimizin parça parça edildiği, dilimlere ayrıldığı, yara bere içerisinde kaldığı bu günlerde; kültürün, sanatın, şiirin, edebiyatın dahası medeniyetin varlık sebebi olan 'dilin' imbiğinden düşen damlaların yoyulmaması için bir grup arkadaşımızla set olmak için çaba içindeyiz. Diliyorum bu konuda Rabbim yardım eder bu aziz Millete'de aklımızı başımıza alıp hurdaca ve hovardaca kullanmaktan vaz geçeriz kelimelerimizi. Atalarımızdan aldığımız kadim mirasımızın bilinciyle, yükümüzün çok ağır olduğunu lakin gücümüzün yetmeyeceği yükü de Allah'ın yüklemeyeceği sözüyle teselli bularak yola devam etmemiz gerekmektedir. 

 

Genç dostum,

Her şeyin bir kaderi vardır. Her birey de kendi kaderini yaşamaktadır. Geçmişten ders alıp bugüne odaklanarak yeni görevlerle, yeni hedeflere yürümek, ısrarla ve inatla hedefe ulaşmak için ölüm bizi gelip buluncaya değin koşmak ve bir koşu halindeyken hayata veda etme arzusundayız. Cemiyetteki yükümüzü pek bilemesek de bir kulluk şuuruyla devam etmemiz gerektiğinin farkındayız. Bu şuurla, çevremizdeki genç kuşağa bir dergâh terbiyecisi bulamadan hayata veda edeceğimden de ürpermekteyim. Diliyorum ki, bu seçkin insan terbiyecileri beni de ense kökümden yakalayarak hep birlikte bir potada eriterek varlık sebebimizin gölgesinde buluşma imkânını da bizlere lütfeder Rabbim.

 

Evvelemirde neler konuşmuş isek bütün onların üzerine söyleyebilecek fazlaca bir sözümüz yoktur. Elliyi aşan yaşımızla hizmetkârlık yapabilmek için yüreğimizi her gün ve gecede yeniden küllenen taraflarımızı alevlendirmek için dualarınıza ihtiyaç duymaktayım. Allah, söylediklerinizi, düşündüklerinizi, yazdıklarınızı ikmal eylesin ve bizler için iyi niyetlerinizi de mahfuz ederek mahcup eylemesin. Seni ve genç dostlarımızı ilk günkü gibi sevdiğimi ve özlediğimi bilmenizi isterim. Dualarım sizinle. Allaha emanet olunuz.

 

Ya hayy, ya settar, ya rahim, ya rahman.

Bugünümüzden sonumuz daha hayırlı olsun.

Amin ya muiyn. 

 

8 Nisan 2009 – Ümraniye

Recep Garip 

 

Sizin için Besim Bal cimrilik yapmadı, paylaştı!

YORUM EKLE
YORUMLAR
Zeki Bulduk
Zeki Bulduk - 14 yıl Önce

Recep Abi'nin selamını ve tavrını her dem önemsiyorum. Recep Garip adının altını yüreğimle çiziyorum: recep Abileyin abilerimiz yüzlerini döndükçe kardeşlerine, biliyorum ki hayırlı bir dünya kurulacak aşka, inanca, kavgaya ve yaşamaya dair.
Allahın gülleri yakanı bırakmasın abi; sen de bizim yakamızı bırakma abi:)

banner36