Bilinen bilinmeyen özellikleri ile Osmanlı padişahları

"Osmanlı padişahları denildiğinde aklımıza gelen ya cengâver savaşçılar oldukları ya da imparatorluğu yöneten zeki devlet adamı vasıflarıdır. Oysa onlar da herkes kadar duygusal, insancıl ve estetik özelliklere sahiptiler." Hüma Dergisi'nden Kübra Nur Kapçık yazdı.

Bilinen bilinmeyen özellikleri ile Osmanlı padişahları

Osmanlı Devleti’nin uzun yıllar hüküm sürmesinde ve üç kıtada cihan hâkimiyetini sağlamasında, padişahların İslâmiyet’i yayma fikri en önemli etken olmuştur. Daru’l harp olan bölgeleri fethedip İslâm’ı yayarak, uyguladığı istimalet politikası (hoşgörü politikaları) sayesinde kalıcı fetihler sağlamıştır. Fakat padişahların önemli kırılma noktaları onların savaşlarının yanı sıra bilinmeyen, ilgi çekici özelliklerinde saklıdır. Her bir padişahın kendisine ait bir sanatı, zanaatı ve mesleği vardı. Şehzadeler tahta çıkmadan evvel hocaları tarafından çok iyi yetiştirilmekteydi. Yaşları erip devletin başına geçtiklerinde sadece devlet adamı vasıfları ile değil, kendilerini geliştirdikleri yönleriyle de ön plana çıkmaktaydılar. Her biri bestekârlık, marangozluk, şairlik, kuyumculuk gibi çeşitli mesleklerle yakından ilgilenmişlerdir.

Osmanlı padişahlarının tamamı 36 kişidir. Fetret Dönemi’nde Yıldırım Beyazıd’ın oğullarından Musa Çelebi ve Süleyman Çelebi bu sayıya dâhil değildir. Onlar padişah sayılmazlar çünkü millî birlik sağlayamamış ve ülkenin tamamına hâkim olamamışlardır. Bazı padişahlar ikişer defa tahta çıkmış olmalarından dolayı saltanat değişikliği 39’u bulmuştur. İşte bu yazımızda Osmanlı İmparatorluğu padişahlarından birkaçının farklı yönlerine değineceğiz.

Osman Bey

Osmanlıların kurucusu, hanedanın atasıdır. Uzun yıllar hüküm sürmüş olan devleti, rivayete göre gördüğü rüyanın bir hikmetidir. Osman Bey, göğsünden bir ay’ın çıkıp yükseldiğini, büyüyüp yeşillenmiş bir ağacın gölgesinin bütün dünyayı tuttuğunu gördü. Rüyanın hikmeti Şeyh Edebali’ye sorulduğunda; bir devlet kuracağı ve bu devlerin uzun yıllar hükmedeceğini söylemiştir.

Osman Bey’in Şeyh Edebali’ye karşı sonsuz bir hürmeti vardı. Sık sık şeyhini ziyaret eder, onunla kalırdı. Şeyhini ziyaret ettiği bir gece, dergâhta kaldığı odanın duvarında asılı bir Kur’an-ı Kerim sebebi ile edeben uzanıp uyuyamadı. Bu davranışı Şeyh Edebali’ye çok tesir etmiş ve kızı Bala Hatun ile Osman Bey’i nikâhlamıştır.

Osman Bey’in Osman Gazi’nin günlük hayatındaki bazı detaylar ise şöyledir: Kendisinin kıyafetleri çeşitli olup temiz giyinmeyi severdi. Kıyafetinin çok olması onun müsrifliğinden değil aldığı kıyafeti beğenen biri olduğunda ona bağışlamasından kaynaklanıyordu. İbni Kemal, garipleri sevindirmeyi seven Osman Gazi’nin gençliğinde “yiğitler arasına girdiğini” bildirmektedir.

Yıldırım Bayezid

Dördüncü Osmanlı padişahı olan Bayezid kişilik özellikleri itibarıyla cesur ve atılgan biriydi. “Yıldırım” lakabının da bu hasletinden geldiği söylenir. Hafif kibirli, alıngan, aceleci, adil, gerektiğinde acımasız bir tavrı olduğu bilinmektedir. Molla Fenari ve Emir Sultan’a karşı gösterdiği teveccüh ve yaptırdığı dini kurumlar ulemaya karşı gösterdiği saygının örnekleridir. Avcılığa ve silahşörlüğe merakı olan Bayezid, iyi bir at binicisidir.

I. Murat

Kaynaklarda duygusal ve iyiliksever bir kişiliği olduğundan bahsedilen Sultan Murat, tasavvufa düşkün, bilim ve sanatla ilgilenen bir padişahtır. Şiir yazan padişahların ilkidir. Duruş itibarıyla Oğuz soyuna bağlılığını ön plana çıkararak milliyetçi bir tutum sergilemiştir. Av eğlencelerinden bir hayli hoşlanan I. Murat aynı zamanda birçok hayır kurumu yaptırmıştır. Özel bir kütüphanesi olduğu bilinen ilk Osmanlı padişahıdır. Bunun yanında Mevlana’ya karşı duyduğu aşırı sevgiden dolayı “Hüdavendigar” unvanını kullanmıştır. Savaş meydanında bir suikast sonucunda şehit olan ilk ve son Osmanlı padişahıdır.

II. Mehmet

12 yaşındayken babası II. Murat Han’ın isteğiyle tahta çıkmıştır. Ancak Osmanlı’nın o zamanki şartları ve yaşının küçüklüğü nedeniyle iki yıl kadar sonra tahtı kendi isteğiyle tekrar babasına bırakmıştır. İkinci kez tahta çıktığında 19 yaşında bir gençtir. İstanbul’u fethettiğinde ise 21 yaşındadır. İstanbul’un fethiyle Orta Çağ’ı kapatıp Yeni Çağ’ı açan Sultan Mehmet, fetihten sonra “Fatih” unvanını almıştır.

Kendisi zevk ve sefadan hoşlanmazdı, idari ve askeri çalışmalar zamanının çoğunu alırdı. İlme büyük önem verirdi. Devrin önemli âlimlerinin ilim ve irfanından yararlanmaya çalışırdı. Bilime meraklıydı ve dönemin büyük bilim adamlarını İstanbul’a getirtmişti. Astronomi uzmanı Ali Kuşçu’yu Tebriz’den İstanbul’a getirtip baş astronom yaptı. Farsça ve Arapça eserler okurdu. Batlamyos haritasını 1466 yılında tercüme ettirdi ve Arap harfleriyle yazdırdı. Felsefeye de meraklıydı. Trabzon Rum İmparatorluğu’nu Osmanlı topraklarına kattıktan sonra felsefeci Amiroutzes’i saraya aldı ve onunla sık sık felsefe üzerine konuşurdu. Çok sayıda lisanı akıcı bir şekilde konuşabilmekteydi. Türkçenin yanında Yunanca, Arapça, Latince, Farsça, İbraniceyi ana dili gibi konuşurdu. Rumca ve Sırpça da bildiği bilinmektir.

Şairler, sanatkârlar ve âlimlerle sıklıkla bir araya gelir sohbet ederdi. Özellikle hocası Akşemseddin, en çok değer verdiği âlimlerden biridir. Tutku derecesindeki en büyük hobisi, haritacılıktır. Ağaç, sebze ve çiçek yetiştiriciliğiyle ilgilenmiş, zaman zaman sarayın bahçesinde bahçıvanlık yapmıştır. Sanatla da ilgilenmiş ve ok için parmağa takılan yüzük, kemer ve kılıç kını yapmıştır. Osmanlı padişahları arasında her alanda kendisini sürekli geliştirerek ön plana çıkmıştır. Ömrü boyunca iki imparatorluk, dört krallık ve on bir prensliği kendine bağlamıştır. Temkinlidir ama aldığı kararları kesinlikle uygulamıştır. İleri atılan askerleri savaşa teşvik ederdi ve oldukça sert bir devlet yönetimi anlayışı vardı.

Osmanlı Türklerinin İstanbul’u fethettiği gün, Hristiyanlar tarafından “Dünyanın sonu” şeklinde tanımlandı. İstanbul’u fethettiğinde Hristiyan halkın da Fatih’e yardım ettiği bilinmektedir. Bunun sebebi adaletli ve halkına zulmetmeyen biri oluşudur. Bu sebeple ki Ayasofya’yı camiye çevirdiğinde yaptığı konuşmasında Hristiyan halka dinlerini refah içinde yaşayabileceklerini belirtmiştir.

Kanuni Sultan Süleyman

Durup dinlenmeden Doğu’da ve Batı’da yaptığı seferlerle devletin sınırlarını genişleten gözü kara bir padişahtır. Ayrıntılara dikkat eden, muhakeme gücü yüksek ve temkinli bir kişiliğe sahiptir. Nadir olarak gülen Sultan, saltanatı boyunca içki yasağı uygulamıştır.

“Muhibbi” mahlasıyla şiirler yazmıştır. Ayrıca mücevherlere ve değerli taşlara merak salmıştır ve onlarla takı yapmak gibi bir hobi edinmiştir. Bunların yanında kundura imalatına da vakıftır. Fatih gibi Batı dillerini merak etmiş ve öğrenmiştir. 46 yıl tahtta kalarak en uzun süre hüküm süren padişah olmuştur.

Osmanlı padişahları denildiğinde aklımıza gelen cengâver savaşçılar olduklarıdır ya da imparatorluğu yöneten zeki devlet adamı olduklarıdır. Fakat aynı zamanda onlar da herkes kadar duygusal, insancıl ve estetik özelliklere sahiptirler. Bu yazımızda padişahların bu özelliklerine değinilmeye çalışılmıştır. Hepsine rahmet ile…

Kübra Nur Kapçık

Hüma Dergisi, Sayı:19

YORUM EKLE