Yaşadığımız toplum içerisinde farklı konumlarda olmamıza rağmen her an birbirimizle etkileşim hâlindeyiz. Bu etkileşimi bir mağazadan alışveriş yapmaktan tutun da bir diş doktoru randevusu esnasında bulunduğumuz bekleme salonuna kadar aklımıza gelen birçok değişik senaryo ile örneklendirebiliriz. Peki, o anlarda neler oluyor? Hiç konuşmadan aynı ortamda bulunduğumuz bir kişi esnerken neden biz de ardından esniyoruz? Limon yiyen birisi suratını ekşittiğinde tadını almasak dahi neden biz de suratımızı ekşitiyoruz? Etrafımızda bulunan biri gülmekten kırılırken neden biz de gülmeye başlıyoruz? Alışveriş yaparken seçtiğimiz bir ürünü gerçekten çok iyi olduğu için mi seçiyoruz yoksa sadece reklamlardan mı etkileniyoruz? İzlediğimiz herhangi bir filmde başrolün hissettiği acıyı, korkuyu ya da sevinci sanki biz deneyimliyormuşçasına oturduğumuz yerden nasıl hissedebiliyoruz? Bu ve daha birçok farklı sorunun cevabı beynimizde bulunan ve adeta bir kablosuz ağ görevi gören ayna nöronlarda saklı.
“Ayna Nöronlar” beynimizin ön lobunda bulunurlar. Bir eylemi gerçekleştirilirken başka birinin gerçekleştirdiği motor aktiviteleri gözlemlerken ya da okuma yaparken uyarılan ve harekete geçen beyin hücreleridir. Ayna nöronlar; gözlemleyerek öğrenebilmemizi, taklit edebilmemizi ve empati kurabilmemizde başrol sahibidir. Aynı zamanda satın alma davranışlarımız da ayna nöronlardan etkilenir.
AYNA NÖRONLARIN KEŞFİ
Ayna nöronlar, 1990’lı yıllarda İtalyan bir bilim insanı olan Giacomo Rizolatti ve araştırma ekibi tarafından makak maymunlarının motor beyin aktivitelerini ölçmek isterken bir rastlantı sonucunda bulunmuş. Araştırmacılar beyinde “F5” adı verilen bölgeyi incelerken bir makak maymununun cevize uzandığı sırada aktive olan beyin hücrelerinin sadece o makak maymununu izleyen diğer deneklerde de eş zamanlı olarak uyarıldığını fark etmişler. Ayna nöronların tam olarak keşfi ise yüksek lisans öğrencilerinden birinin elinde dondurma külahı ile deney alanına girmesi ile olmuş. O sırada dondurma yiyen öğrenciyi gören makak maymunun iştahının kabarmasından olsa gerek o bölgedeki beyin fonksiyonlarının aktif hâle gelmesi, araştırmacıların odak noktasını değiştirerek bugün hâlâ üzerinde araştırmalar yapılan ayna nöronların bulunmasını sağlamış.[1] İnsanlarda bulunan ayna nöronlar ise yapılan fonksiyonel MRI çalışmaları ile görüntülenmiştir.
AYNA NÖRONLARIN FARKLI İŞLEVLERİ
Bazen kendimizi izlediğimiz bir filmin ya da okuduğumuz bir romanın karakterinin acısını deneyimlerken buluruz. Gözlemlediğimiz şeyleri kendimiz yaşıyormuşçasına duygusal ve fiziksel tepkiler verebiliriz; bazen heyecanlanırız kalbimiz çarpar bazen de duygulanırız ve gözümüz dolar. İşte bu direk tecrübe edilmeden de yaşanan duygu karşımızdaki insanları anlamamıza ve onlarla empati kurabilmemize vesile olur.
Ayna nöronların bir diğer işlevi ise taklit ve öğrenme ile ilişkilidir. Bir bebeğe dil çıkardığınızda size dil çıkararak karşılık vermesi veya bir çocuğun izlediği dans figürlerini yapması ayna nöronların aktivite olması ile gerçekleşir. Ayrıca ayna nöronlar diğer insanların hareketlerini tahmin etmemizde de önemli bir rol oynar. Örneğin, bir basketbol yorumcusunun ekran donduğunda basketçinin pozisyonuna bakarak sayı olup olmayacağını tahmin edebilmesi gibi.[2]
Diğer taraftan reklam sektörü de bir ürünü satın alma kararında etkili olduğu tespit edilmiş ayna nöronların çalışma prensiplerine uygun şekilde hareket ediyor. Reklamda filmlerinde kullanılan senaryodan, oynayan oyuncuya kadar ayna nöronlarımıza sunulan üst düzey bir hizmet söz konusu. Satış sayılarını arttırmak ve ürünü alıcıya ihtiyaçmış gibi sunmak için tasarlanan reklamları izledikten sonra bahsi geçen ürünü adeta zihnimizde çoktan satın alıp tüketmişiz hissi uyandırılması amaçlanıyor.[3] Örneğin bir çikolata pozitif enerji saçan ve mutlu görünen bir oyuncu tarafından yeniyor. Canınız çekti öyle değil mi? Böylece beynimiz o çikolatayı yediğinde mutlu olacağını düşünüyor. Biz farkında olsak da olmasak da beynimiz çoktan bu görüntüyü iletilmesi gereken yerlere iletti bile.
HER AYNA GİBİ AYNA NÖRONLAR DA KIRILIR MI?
Belli zamanlarda tanık olduğumuz olaylar karşısında kişilerin yaşamış olduğu hisleri paylaşamayabiliyoruz. Bu durumu açıklayan Christian Keysers ve Valeria Gazzola isimli bilim insanları, beynimizde bulunan birincil korteksin bazen kapalı olması durumundan kaynaklandığını söylüyorlar. Bu süreçte ayna nöronlar tarafından gönderilen uyarılar motor nöronlar tarafından harekete dönüştürülemiyor. Aynı açıklamadan hareketle şizofreni, otizm gibi bazı psikopatolojik hastalıkların temelinde ayna nöronlardan kaynaklanan bir bozukluk olabileceği düşünülüyor ve ortaya “Kırık Ayna Teorisi” atılıyor. Bu teoriye göre yukarıda sayılan rahatsızlıklara sahip kişiler karşısındaki insana ayna olamaz ve onu yansıtamaz.[4] Ayna nöronların beyinde konuşma merkezi olan Broca alanına ve el hareketlerinin kontrol edildiği merkeze yakın bir konumda bulunduğu göz önüne alındığında, otizmli çocuklarda bu ayna nöronlara ait merkezin kırık olduğu tahmin ediliyor.[5]
AYNAMIZI TEMİZ TUTALIM
Kulaklarımızı, gözlerimizi ve zihnimizi meşgul eden görüntüler, sesler ve yazılar bizim iç dünyamızı farkında olsak da olmasak da olumlu ya da olumsuz etkileyebilir. Maruz kaldığımız görüntüdeki eylemi adeta yapıyormuş gibi aktif olan beyin hücrelerimiz bizim maneviyatımızı da oldukça etkilediğini söyleyebiliriz. Asırlar öncesinden bizlere Resulullah’ın (Sallallahu aleyhi ve sellem) buyurduğu “Kişi dostunun dini üzeredir. Öyleyse her biriniz, kiminle dostluk kuracağına dikkat etsin.”[6] Hadis-i Şerifini ayna nöronlar kapsamında okuduğumuzda arkadaşımız ile beyin aktivitelerimizin aynı anda çokça aktive olduğu, dolayısıyla birbirimize benzediğimizi anlayabiliriz. Birlikte yaşadığımız toplumun ve ailenin, içinde bulunduğumuz arkadaş ortamının, bizim biz olmamızda ne kadar rolü olduğunun bir kanıtı olan ayna nöronlar, çevremizden etkilendiğimiz gibi çevremizi büyük ölçüde değiştirebileceğimizi de bizlere gösteriyor. O hâlde küçük gördüğümüz bir eylem dahi nice büyük farklar meydana getirebilir. Kim bilir belki de yeni girdiğimiz bir ortamdaki huzur ya da kasveti ayna nöronlarla ilişkilendirebiliriz.
Nasıl ki her birimiz evlerimizdeki aynaları temiz tutuyor ve kirlendiğinde de siliyoruz aynen öyle de ayna nöronlarımızın maruz kaldığı kirden ortam değiştirerek, mümin insanlarla bir arada oturarak ve helal olana nazar ederek kurtulabiliriz. Her ayna vakti geldiğinde temizlenir, biz de ara sıra ayna nöronlarımızı temizlemeyi unutmayalım.
Ceyda Doğan
Hüma Dergisi, Sayı: 6
Kaynakça:
[2] “The Mirror Neuron System: Understanding Others as Oneself” Gustaf Gredebäck https://www.youtube.com/watch?v=DY1HAJGpyVw
[3] “Etkili Bir Reklam İçin Nöropazarlama” Yrd. Doç. Dr. Aytekin FIRAT & Fatma KÖMÜRCÜOĞLU (2016)
[4] “Ayna Nöronlar” Özge Gül https://odakdergisi.com/ayna-noronlar/
[5] “Ayna Nöronlar” Prof. Dr. Ömer Arifağaoğlu https://www.e-psikiyatri.com/ayna-noronlar
[6] Ebu Davud, Edeb, 19; Tirmizi, Zühd, 45