Şüphesiz her insanın kelimelere yüklediği anlamlar zaman zaman değişiklik arz edebiliyor. Aynı kelimenin insanların zihninde uyandırdığı çağrışım, o kelimeyle daha önce kurduğumuz tecrübelere binaen pek çok muhtelif pencerelerin açılmasına vesile olabiliyor.
Ne çok “tevafuk”lara tesadüf eder olduk böyle!
Neredeyse beş on yıl evveline kadar bu kadar sık kullanılmayan “tevafuk” kelimesi niyeyse bugünlerde her cümleye eklenir oldu. Herkes birden topluca hidayete mi girdi nedir? Olur, olmaz, ilgili ilgisiz sanki büyük bir iş yapıyormuş edasıyla o tevafuk, bu tevafuk, şu tevafuk… Bana öyle geliyor ki, bir kelimeyi yerinde kullandığımızda nasıl derdimizi anlatmakta muvaffak oluyorsak, yersiz yere yani lüzumundan fazla ve özensizce kullandığımızda da kelimenin itibarını zedeleyip, onun kıymetini düşürüyoruz.
İndir şu sopanı artık!
Hele bir de “tesadüf” der demez elinde sopasıyla bekleyenler yok mu? Galiba birileri bu kişileri maaşa bağladı, “tesadüf” kelimesini duyar duymaz -kuyruğuna basılmış kedi gibi- ezberlenmiş cümlelerini sıralayıp “ne tesadüfü, tevafuk tevafuk cık cık” edip bizi hizaya sokmaya çalışıyorlar.
Yok canım, bana baksana sen, ya da sizler, ben zaten inanan bir insanım, Müslümanım, müminim yani hayrın ve şerrin Allah’tan geldiğine daha en başından iman etmişim, teslim olmuşum. Tesadüfün de tevafukun da cümlesinin Allah’ın iradesinde olduğunun bilincindeyim hamdolsun. “Tesadüf” dediğimde dinden çıkmayacağım gibi “tevafuk” demekle de imanım şahlanmayacak. Ne yani, cümleni tevafuklu bitirdiğin için evliya mı kesildin başımıza! Ben de “tesadüf” deyince kâfirin önde gideni oldum öyle mi! Rabbim niyetlerimizin, bazen kendimize bile itiraf edemediklerimizin en yakın şahidi olduğuna göre sen de kim oluyorsun!
Tesadüfün suçu ne?
Şimdi “köktendilcilerin”, kelimelerin zerresine kadar inip didikleyenlerin civarımızda olduğunu bile bile mevzubahis kelimeleri izah etme münasebetsizliğinde bulunacak değiliz elbette. Zaten herkesin bildiği kadarıyla tevafuk, denk gelme; tesadüf, rast gelme demektir. Tesadüf çok da tesadüf olsaydı, deyimlerde olduğu gibi balık tutanlara “rastgele!” der miydik? Aslında tesadüfün de fazla bir günahı yok. Eski deyimlerimizdendir; “falana müsadif oldum” demek…
Hülasa, kelimelerin fazla suçu yok, suç onların arkasındaki niyetlerimizde ve ön kabullerimizde… Kader inancına sahip bir mümin, cümlelerinde tevafuk da kullansa, tesadüf de kullansa isabetlidir. Ama tevafuku fazla kullanmak biraz da “faziletfuruşluk” hatta “evliyafuruşluk” olmuyor mu? Mızraklı İlmihal’de “başkalarına evliyalık taslamak”, imanı zedeleyen unsurlardan biri olarak sayılıyor. Onun için, içte riya kırıntısı taşıyarak mezkûr “tevafuk” kelimesini fazla kullanmasak… Yerine “denk geldi” gibi daha Türkçe bir kelime kullanarak evliyalığımızı gizleyebiliriz. Çünkü artık tevafuk, mucize ve kerametten sonra üçüncü derecede bir kavram/terim olmaya başladı. Fazla ayağa düşürmemek gerek…
Tevafukun kıymetini bilelim, tesadüfü de hafife almayalım lütfen. Her kelime yerli yerinde güzel.
F.Kebire Gündüz Karaaslan, tefekkür ederken tesadüf ettiklerini yazdı
Güncelleme Tarihi: 04 Temmuz 2012, 02:47
ne zamandır umduğumuz bir yazıymış. sıkıntı duyuyorduk işittikçe. teşekkür ederiz.