Bayramlarda Aidiyet Bilinci Yükselir

Son zamanlarda hiç “Bayram nedir; neden kutlanır” diye düşündünüz mü? “Bayram: Tatil” ya da “Ahh o eski bayramlar” nostaljisi, özlemi vb. ezbere konuşmalar dışında, özel günlerin ve bayramların çıkış noktalarını, sosyolojik, psikolojik gereklilik ve nedenlerini merak ettiniz mi? Ufuk Tarhan cevaplıyor.

Bayramlarda Aidiyet Bilinci Yükselir

Bayramların aslında hiç de ezbere “su bayram, bu bayram...” diye anlamını yitirmiş, öylesine, ruhsuzca yaşanan günler olmadığı aklınıza geldi mi?

Muhtemelen çoğunluk bu soruya, ya “hayır” diyecek ya da boş boş bakacak ve “Bayram iste! Abartmaya gerek yok. Tatilin tadını çıkar, geç… Bayram kutlayacak hal mi kaldı falan filanlarla; deliye her gün bayram diye, sözde espri yapacak ve özetle fazla kurcalama” deyip geçiştirecek.

Oysa bayramlar, özel günler toplumsal yapılanmanın, ortak bilincin, duyguların, kültürel ve geleneksel dokunun oluşumunu sağlayan, yansıtan çok önemli durumlardır. Toplumsal zenginlik ve değerleri, birlik, beraberlik, dayanışma, yardımlaşma bilincini oluşturur; birbirini anlamayı, ortak hareket etmeyi, ortak hareket etmeyi, aynı amaçlara kitlenmeyi sağlar, hatırlatır, diri tutar.

Özetle ülkemizde, dinimizde ve tüm dünyada bayramlar “ulusal ya da dini açıdan özel bir anlamı olan, kutsal, önemli sayılan ve topluluklar ve milletler tarafından topluca ve genellikle her türlü işe ara verilip, tatil süreci içinde kutlanan günlerdir.” Oluşmasına neden olan konuları ifade eden anlamlı, uygun sembollerle, ortak işaretlerle, adetlerle, ritüellerle, söylemlerle, dualarla, sloganlarla kutlanırlar.

Topluluk psikoloji bulaşıcıdır

Dini bayramlarda bizde benimsenenler; akraba, es dost ziyaretleri, sofralar kurulması, eğlenceler tertip edilmesi gibi sevgi, saygı, dostluk, iyi, olumlu duyguları tetikleyen davranışlardır. Milli bayramlarda ise okullarda, is yerlerinde, alanlarda, yollarda topluca yapılan resmi kutlamalar, anma törenleri gerçekleştirilir.

Bunların her biri “topluluk psikolojisi, duygu bulaşıcılığı, etkileşim, enerji bütünleşmesi ve ortak bir amaca, olaya kitlenme, aynı salınıma girme” açısından son derece önemli, güçlü sosyolojik ve psikolojik olgulardır. Zaten çıkış nedenleri de bunları sağlamak, korumak ve yükseltmektir. Hangi bayram ve özel güne bakarsak bakalım, dip neden olarak mutlaka, başladıkları döneme dair çok önemli bir gereklilik, dönüm noktası, ortak amaç etrafında toparlanma ve söz konusu değerleri gelecek nesillere aktarma, onlara da öğretme, unutulmamasını sağlama çabası buluruz.

Örneğin tüm İslam âleminde kutlanan Ramazan Bayramı, “Fıtır Bayramı”dır. “Fıtr” kelimesi yarmak, yaratmak, ilk yaratılış durumu, orucun sona ermesi gibi manalara geliyor. Bizim “Ramazan Bayramı” dediğimiz bayramın da asıl adı “Fıtır Bayramı”dır. 30 gün boyunca tutulan oruç sonrası nefsini terbiye etme, bir başka açıdan bakıldığında bedenini, bugünkü deyimle detoks ile dinlendirme sürecinin başarıyla tamamlanması ve son iftarı kutlamaktır.

Bayram sofraları kardeşliği pekiştirir

Zaman içinde bir taraftan “şükür” bayramı olarak anılması, öte yandan Osmanlı’da Ramazan’ın ilk 15 gününden sonra askerlere tatlılar gönderilmesi, çocuklara para yerine şeker verilmesi ve bu dönemde bolca şeker, tatlı yapımı, tüketimi, ikramı nedeniyle “Şeker Bayramı” olarak da anılmaya başlanmıştır. Ancak esası “Ramazan Bayramıdır.” İslâmiyet’te Kuran-ı Kerim’in bu ayda indirilmeye başladığı kabul edilir. Fırsatlar ayı olarak yorumlanır. Tutulan oruçlar yoksulların, açların halinden anlamak, fiziksel, duygusal arzulara gem vurmak kişisel disiplin, gelişim, eğitim gibi pek çok amaç içermektedir. Bu zorlu aydan sonra küslüklere son verilmesi, bolluk bereketin paylaşılması, ortak sofralar, hediyeler, bağışlar ile olumlu enerji, sosyalleşme, birlik, dostluk, kardeşlik, vatandaşlık, aidiyet bilinci yükselir.

Daha doğrusu yükselirdi demek lazım çünkü bayramların asıl çıkıs noktalarında her dönemde ve her durumda gerekli olan “değerleri tazelemek, pekiştirmek, sonraki nesillere de öğretmek” gibi amaçlar olmasına rağmen;

a)Hızla artan nüfus, kentleşme,

b)Değişen is ve yasam koşulları,

c)Karmaşıklaşan sosyo-politik-ekonomik yapılanmalar,

d)Kitle iletişim araçlarının çoğalması ve kolaylaşması,

e)Genel olarak artan bolluk, rahatlık…

gibi nedenlerle zaman içinde özden uzaklaşılmış ve anlamlarını, fonksiyonlarını yitirmeye başlamıştır.

Ancak ve eğer bayramların ve özel günlerin özdeki amaçlarını yani insanları olumlu duygu ve durumlara yönlendirme, duygusal birliktelik yaratma fonksiyonlarını yeniden hatırlarsak ziyaretler yerine; içtenlikle yapılan Skype görüşmelerinin, SMS ya da Whatsapp paylaşımlarının birlikte geçirilen keyifli tatillerin, teknolojik araçlar, videolar, oyunlar vb. aracılığı ile yaşanan güzel anların tadını, hakkını vere vere çıkarabiliriz.

Teknoloji bize destek olabilir

Diğer her şeyde olduğu gibi bayramların yavanlaşmalarının, eski önemini yitirişlerinin asıl nedenleri kullanılan araçlar, teknolojinin soğukluğu, değişen davranışlardan ziyade ruhlardaki aşınma, soğuma ve bizzat insanlar olarak bizlerin bu önemli, değerli zamanlara, fırsatlara gereken önemi vermememizdir. Yeni nesillere öğretmememizdir. O yüzden gelecekte bayramların sürmesi için her şeyden önce hepimizin bu kıymetli, ortak değerleri koruma isteğini ve ruhunu geliştirmemiz, sahip çıkmamız lazım. Ve bence teknoloji bunun için bize çok yardımcı olabilir. Uzaklıkları ortadan kaldırabilir, sürprizler, güzellikler için sınırsız olanaklar sağlayabilir… Eğer biz gelecekte de bayram kutlamak niyetinde olursak teknoloji buna sadece destek olacaktır, köstek değil… Kısacası karar bizim…

Ufuk Tarhan, “Bayramların Geleceği Ne Olacak?” Bilimevi Kitabın Ortası dergisi, Haziran 2018, Sayı 15.

YORUM EKLE