Ahmet Kekeç, ilk romanı olan Bir Zamanlar Kardeştiler'i Orhan Büyük müstearıyla çıkardı. 1991 yılında iki hafta gibi kısa bir sürede yazılan roman, Emre Yayınları'nca basıldı. O süreçte Kekeç'in diğer kitapları da (Atam Sen Kalk Ben Yatam, İnek Sosyalizmi) sonradan daha sağ bir çizgiye yönelecek olan Emre Yayınları'ndan çıkıyordu.
Romanda neler anlatılıyor?
Bilindiği gibi Türk romanı, Tanzimat'tan bu güne batılılaşma-modernleşme-kentleşme sorunlarını işler. Yazarlar kendi bakış açılarına göre yorumlarlar Türkiye toplumunun geçirdiği değişimi. Ahmet Kekeç'in ilk romanı da böylesi bir konuya küçük bir kasabayı merkez alarak mütevazı bir ışık tutuyor. Anlatı, 144 sayfalık dar kesim bir kitaba basılmış. Aslında bir-iki saat içerisinde okunabilecek, uzunca bir hikâye bu.
Son derece dindar olan anneleriyle yaşayan üç kardeş, babadan kalma yemci dükkanını işletmektedirler. Dükkandan at arabacıları yem almaktadır. Romanın baş kahramanı olan Mehmet, annesinin yönlendirmelerine rağmen kendisini bir türlü bohem bir hayattan kurtaramaz. Çevresel şartlar da tıpkı Rasim Özdenören'in “Çözülme” hikâyesindeki çaresiz Kerim'de olduğu gibi Mehmet'in elini kolunu bağlamıştır. Romanda iyi niyetli, yardımsever özellikleriyle öne çıkan Mehmet sürekli içmekte, mahalledeki kafa arkadaşlarıyla gece geç vakitlere kadar başıboşça dolaşmaktadır. Bu yüzden zaman zaman mahalle bekçisi ile şakayla karışık atıştıkları da olur.
Yeşil Gece’ye karşılık Bir Zamanlar Kardeştiler
Üç kardeşin en büyüğü olan Osman, dindar görünümlü bir sahtekârdır. Ezan okunur okunmaz camiye gidip safta yerini alsa da kasabadaki birçok arazinin, mafyayla işbirliği yapan müteahhitlere peşkeş çekilmesinde işbirlikçilik yapar. Bu sahte dindar karakterine karşılık, gerçek bir dindar olan, mahallede çok sevilen cami imamı, müteahhitlere karşı mahalleliyi örgütlemeye çalışır. Haklı bir mücadelenin halk öncüsü cami imamı olmuştur. (Böylesi yönleriyle romanda Reşat Nuri'nin Kemalist söylemli Yeşil Gece'sine karşılık gelen müslümanca bir tutum vardır. Yeşil Gece romanında da bir kasaba anlatılır; gerici, Cumhuriyet devrimlerinin değerini anlamayan, türbeden medet uman, ilerici, aydın Şahin'i linç etmek isteyen dinci ve sahtekâr bir kasaba...) Ancak mafya-devlet işbirliği hocayı karakolda cezalandırır. Bu arada Mehmet, günahların en süflîsi olan bir günah anında vicdanının sesine kulak verdiği bir tartışmada birlikte içtiği Nusret adlı bir kabadayıyı öldürür ve on yıl hapse mahkûm olur.
Göz yaşartıcı etkiye sahip
Romanda hapishane sürecine değinilmez. İkinci bölüm, on yıl sonra Mehmet'in cezaevi kapısından çıkıp kendisini karşılayan en samimi arkadaşıyla kasabaya dönüşünü anlatır. Bu hüzünlü romanın bu ikinci kısmı göz yaşartıcı etkiye fazlasıyla sahiptir: Modernite, geleneği silindir gibi dümdüz edip geçmiştir. At arabaları, faytonlar yerlerini taksilere bıraktığı için baba yadigârı yemci dükkanı değişmiştir. Ahşap evlerin bulunduğu güzel mahalle, yüksek beton binalarla çevrelenmiş, insanların yüzündeki eski sıcaklık yerini buz gibi bir resmiyete bırakmıştır. Yakından tanıdığı, dükkanın sürekli müşterisi Faytoncu Hidayet Ağa bile onu tanımazlıktan gelmiştir. Küçük kardeşi çoluk-çocuğa karışmış, mahalledeki sevgilisi zengin bir adamla evlenmiştir. Artık doğup büyüdüğü bu yerlerde kalamayacağını anlayan Mehmet, romanın finalinde bir vapura binerek bu sahil kasabasından ayrılır.
Sürükleyici bir roman
Roman son derece sürükleyici bir üsluba sahiptir. Anlatımda olay ve kişi ayrıntıları anlatıcıya bırakılmamış, karakter özellikleri ve birçok olay detayı diyaloglara yüklenmiştir. Romanda egemen olan duygu çok yoğun bir hüzündür. Bu hüzün modernleşmeyle birlikte insan hırsının, bütün ilkelerin bağlayıcı özelliklerini de aşarak kardeşleri birbirine düşman yapabilen bir hüzündür.
Mehmet Sait Çakar, Bir Zamanlar Kardeştiler'i tekrar okumaya niyetlenerek yazdı
Mehmetsaitcakar(at)gmail.com
şu an hangi yayın evinden çıktığını hatırlamıyorum ama yusuf ziya cömert de sadık tekin adıyla birkaç roman yayımlamıştı. (yanılmıyorsam)