2018’in defterini kapattık, fakat kitabı açık duruyor

Her kitap okundukça bir diğerini çağırır. Okunmayan kitapların yalnızlığını da siz hayal edin. Gündemlerin siyasa ve piyasa ile işgal edildiği bir ortamda bir seneye kaç kitap düşer? Hüseyin Akın yazdı.

2018’in defterini kapattık, fakat kitabı açık duruyor

2018 yılı ilk kitap bolluğu ile geçti. Öykücünün sesi sanki şairin sesine baskın mıydı yoksa bana mı öyle geliyordu? Belki de 2018 öykücülerin daha belirgin dayanışmasına sahne olan bir yıl olduğu için şiir biraz tali planda kaldı. Roman yine bir arayış üzere kendine yer bulmaya çalıştı. İsimleri yazdıklarından önde giden romancılar edebiyatta daha ayrıksı bir yerde durdular. Yazdıkları hakkında kim ne demiş ne yazılmış çok da umursamayan bir tavırları vardı romancıların. Bu eskiden beri böyledir gerçi. Bir öyküde ya da şiirde gecelemekle bir romanda gecelemek onun için aynı şey değil. Öyküye ya da şiire düzayak girebilirsiniz. Halbuki romana girmeniz için bir sürü odayı dolaşmanız gerekebilir. 2018 yılını şiir, deneme, öykü ve de roman bağlamından okumak gerekirse çok farklı sonuçlar çıkacağı bir gerçek. Nasıl okuduğumuza ve ne aradığımıza bağlıdır biraz da bu. Geçtiğimiz günler açıkladığım “2018 Kendimce Edebiyat Ödülleri” kendi zaviyemden böyle bir okumanın mahsulüydü. Bu kez pergelin boşluktaki diğer ucunu biraz daha genişten alırsak şöyle bir tablo ortaya çıkacaktır:

Şiir

İsmail Karakurt ‘Çiçekli Yazma’ kitabı, Süleyman Unutmaz ‘Köpeklerin Kalbi’ kitabı, Hasan Boztaş ‘Adil Bir Akşam kitabı ve Enes Talha Tüfekçi, ‘Ben Orda Yoktum’ kitabı 2018 yılında okuduğum hafızamı evi bilip belleğime oturan kitaplardandır. Hiç kuşkusuz daha başka güzel şiir kitapları da vardı, fakat bu dört kitap erken davranıp hafızamda yer kaptılar.

Öykü

Mustafa Kutlu’nun ‘Sevincini Bulmak’, Cihan Aktaş ‘Fotoğrafta Ayrı Duran’, Yunus Nadir Eraslan’ın ‘Çırak’, Özlem Metin’in ‘alameti farika’, Naime Erkovan’ın ‘Akvaryum Fırtınası’ Gülhan Tuba Çelik’in ‘evsizler şarkı söyler’, Zeynep Delav’ın ‘Kemik Tozu’ isimli öykü kitapları farklı aylarda çıksalar da yıl boyu peşimizden ayrılmayan kitaplar oldu. Hepsinin bu kadar olmadığını söylemeye bile gerek yok sanırım. Ben onlara “burada bekleyin” dedim, biraz durup ben hemen gelmeyince çekip gittiler.

Roman

Yazımın başında da söyledim gibi roman diğer türlere benzemez. Yazması da, roman kişilerini disipline etmesi de, okuması da zor bir türdür. Bu yüzden midir bilmiyorum, bir romancı bir şairle ya da bir denemeciyle öyle kolay kolay arkadaş olmaz. Bir öykücü ile bir romancının arkadaşlıkları da köşeyi dönünceye kadardır. 2018 yılında kendini okutturan romanlardan bazıları şunlar: ‘Alesta Gönül’ (Hakkı Özdemir), ‘Dünya Bir Gelindir’ (M. Sabri Genç), ‘Baltar’ (Şule Köklü).

Deneme

Deneme diğer türlere göre kendi okulunu ve de okurunu hâlâ oluşturabilmiş değil. Bu yüzden müstakil ve hususi bir deneme sahası bulmak bir takım yeni çabalar gerektiriyor. Şair-denemeci, hikayeci-denemeci, romancı-denemeci gibi yazarların ikincil ve dinlenmeye dönük alanı haline gelmiş denemecilik yönlerini bu çift yönlülük içerisinde değerlendirmek gerekiyor. Sadece deneme yazan kalemleri birbirleriyle paylaşım yapacak ya da rekabet edecek seviyeye getirebilmek şimdiki halde pek mümkün gözükmüyor. 2018 yılı deneme kitapları bu sebepten daha çok şair ve öykücülerin kaleminden çıkan deneme metinlerine dayanıyor. 2018’de Mehmet Doğan’ın ‘Söz Okyanusunda Yolculuk’ kitabı, Ali Ural’ın ‘Ay Tiradı’,   Mustafa Uçurum’un ‘Şiirin Aynası’ kitabı, Cemal Kurnaz’ın ‘Bir Köy Vardı’, Köksal Alver’in ‘Yerli Yerinde’ kitabı ve Yağız Gönüler’in kaleme aldığı ‘Unuttun Ama Çocuktun’ kitabı deneme tahtasının en başına yazılacak cinsten kitaplar oldu.

Anı

Hatıra ve anı alanında her seneye birkaç kitap düşse de bu kitapların edebiyat okuyucusunda merak uyandırıp eleştirmenlerin ilgisini çekecek düzeye gelmesi için sanırım vakit henüz erken. 2018’in son ayında çıkan ‘Bir Sokak Müzisyeninin Kaleminden’ ‘Sokakname’ kitabıyla Sedat Anar dinleyicilerine hoş bir sürpriz yapmış oldu. Dinleyicilerini aynı zamanda okuyucuları kıldı da diyebilirsiniz. Santur çalgısını ülkemize yeniden tanıtan Sedat Anar’ın bu kulağı önce sokakta sonra salonlarda nasıl yakaladığının hikayesini sahibinden dinlemek için bu anılar iyi bir fırsat.

Eleştiri-inceleme

Malum, eleştiri edebiyatın en zorlu alanlarından biri. Bu yüzden ‘Düşman Kazanma Sanatı’ olarak bilinir. Hatta fazlaca üslup ve usturup gerekir. 2018’in penceresinden baktığımızda bu alanın hâlâ hareketli olduğunu görmek sevindirici. Osman Özbahçe. ‘İkinci Yeninin Doğuşu’ kitabıyla, Alâattin Karaca. ‘Sivil Edebiyat’ adlı eseriyle Necip Tosun ‘Modern Öykü Kuramı’ adlı incelemesiyle 2018 yılının tutanaklarına geçtiler.

Şehir

Son dönemlerde şehir yazıları, şehir dergileri, kent kültürü duyarlığı gibi şehir üzerine yazılan kitapların sayısında da belirgin artış oldu. Bunun son örneği benim de doğduğum topraklara ışık tutması hasebiyle ayrı bir heyecan duyduğum İsmail Efe’nin 2018’in sonlarına doğru çıkan Sinop Kitabı’dır. 1214’ten 1923 Cumhuriyet’in ilanına kadarki süreçte Sinop’un gelişen ve değişen taraflarını inceleyen İsmail Efe gerçekten güzel bir çalışma ortaya koymuş. Yine 2018’in son günlerinde çıkan bir Erol Güngör kitabı da şehir kitapları alanında önemli bir boşluğu dolduracak cinstendi. “Evliya Çelebi Seyahatnamesi’nde İstanbul” isimli kitap bu anlamda okunası eserler arasındadır.

Araştırma

Çağdaş Türk düşüncesi alanında birçok eserinden istifade ettiğimiz İsmail Kara 2018’i “Zafer Değil Sefer” kitabıyla kapattı. İncelenmesi gereken şeyleri titiz bir araştırmaya tabi tutan İsmail Kara’nın bu kitabı da güncel olan meselelerin köklerine inmek noktasında kılavuzluk eder nitelikte. Selçuk Küpçük’ün kaleme aldığı ‘Aşk ve Teselli: Susmanın Müzikal Poetiği’ isimli eseri de titiz bir inceleme araştırma ürünü olup mutlaka okunması gereken bir kitap. Roman Diliyle Siyaset ve Roman Diliyle İktisat adlı eserleriyle Mustafa Özel 2018 yılında diğer disiplinleri anlamakta edebiyatı, özellikle romanı eksen alan özgün kitaplara imza attı. Kapı aralığından da olsa siyasete, iktisatla ve günlük hadiselere edebiyat perspektifinden bakmak, bakabilmek anlayışımıza bir esneklik katıyor sanki. Okuyup tecrübe etmek gerek.

Her kitap okundukça bir diğerini çağırır. Okunmayan kitapların yalnızlığını da siz hayal edin. Gündemlerin siyasa ve piyasa ile işgal edildiği bir ortamda bir seneye kaç kitap düşer düşünebilirsiniz. Düşüncenin ucuzladığı bir dünyada elbette kâğıda zam gelecektir. Mazrufa değil zarfa baktıkça kitapların cildi, ebadı ve kütüphanelerimizde bağdaş kuruş biçimi önem kazanacaktır elbet. 2018’in defterini kapattık, kitabı açık kaldı. Şimdi kaldığımız yerden okumaya devam edebiliriz.

Hüseyin Akın

YORUM EKLE

banner36