Namaz kaçırma korkusu
Cihan Aktaş: 18 yaşıma bastığım yıl önemli değişiklikler gerçekleşmişti hayatımda. Yatılı bir öğretmen lisesini bitirmiş, üniversiteye başlamıştım. Mimarlık okuyordum. Aynı zamanda şiirler, hikayeler yazıyor ve gazete- dergi bürolarına gidiyordum. Okulumuz Dev-Sol'un elindeydi. Saatlerce süren eskiz sınavları, gecelerce çalışmayı gerektiren projeler, namazları kaçırma korkusu, kalabalıkların içinde yitip gitme kaygısı, varoluşsal ve kimlikle ilgili sorular... 18 yaşımı böyle hatırlıyorum. Geri döndüğümde yine aynı şekilde yaşardım 18 yaşımı. Okuyor, yazıyor, İstanbul'u kendi başıma keşfediyor, dergi bürolarını dolaşıyor, binaları
başka bir gözle inceliyor, şehrin eski dokusunu ve camileri tanımaya çalışıyor, İslamiyet'i yeniden keşfetme duygusuyla dolup taşıyor ve bir insan, ayrıca hayata, siyasete, edebiyata katılan bir müslüman genç kız olmanın gerekleri üzerine düşünüyordum. Kendime dönüktüm. Büyük ölçüde kendi âlemimde yaşıyordum. Yeni bir zemine uyum sağlamaya çalışıyordum, aile hayatına bile. Yine de 18 yaşına geri dönebilmeyi özellikle annemle ve kız kardeşimle daha fazla ilgilenebilmek için isterdim.
Evden kaçardım!
Gökhan Akçiçek: Evden kaçardım galiba... Dünyayı keşfetmeye çıkardım...
Şiir şiir şiir!
Mustafa Celep: 18 yaş…Şiire hararetle sarıldığım yıllar..Kadıköy'de Kadıköylü bir şair vardır: Nurullah Can. Eski dergilerin sergilendiği, satıldığı bir reyonu vardı bu şairin. Kendi kitaplarıyla birlikte 60'lardan 70'lerden kalan, şimdiki değerine paha biçilmez dergiler satardı. Şehrengiz'li yıllar..Sombahar sanırım son sayılarını çıkarıyordu. Hevesimin doruk noktalarını yaşadığım bir dönemdi 18 yaş. Bilinçsiz okumalarım oldu o dönemde. Önüme gelen her dergiyi her şiir kitabını okuduğum zamanlardı. Şimdi düşünüyorum o zamanlarda şiire olan aşırı tutku karşısında hayat ihmal ediliyordu, bu açık. Şiirden şiire giden bir edebiyat anlayışım vardı, kendimce. Şiirden hayata akan kanallar kapalıydı, ben bile isteye böyle tercih ediyordum. Kasti bir tutumum vardı, sanki tersini düşündüğümde daha iyi bir şiir yazamayacakmışım gibi bir hal..Şiirin bana yüklediği bu şair halini kaldıramıyordum. Şimdi 18 yaşında olsaydım Salacak'ın, Doğancılar Yokuşunun şiirini yazardım mesela. Rimbaud'yu, Baudelaire"i, Nervali o taze idrakimle okumazdım. 18 yaş, övüngen tabiatlı biri değilim ama, şiire olan temayülüm yanında, ekmeğin kopması için olmazsa olmaz dediğimiz mayanın, şiirsel özün oluştuğu , daha çok ruhta kopan tufanın, hareketin sarstığı , sağlam kulp arayışındaki bir kişinin özveri yılıydı. Ödenecek olan bedelin başlangıç yılları…
Garsonluk yapardım!
Kadir Aydemir: Şu anda 18 yaşında olsam, sanırım Cunda Adası'nda, adanın manastır tarafındaki Pateriça'da garsonluk yapardım yine. Şiirler yazarak gezer, eskicilerden kitaplar dergiler alır, Varlık Yayınları'nın cep kitaplarını biriktirirdim. Klasikleri okuma derdine düşerdim. Rozet koleksiyonu yapardım kesin ve sırtımda çantam, Akdeniz'de dostlarımla gezer dururdum. Aşkı kovalar, şiir dergileri, fanzinler çıkartırdım. Evet, bunları yapardım... İyi ki de zamanında yapmışım.
Aynısını bir daha yapardım!
Adem Özbay: Şu an 18 yaşında olsam, 18 yaşında iken yaptıklarımı yapardım.18 yaşında olup ta 30 yaşındaki bir insan gibi davranmak ve yaşamak olmaz. Bu insanın fıtratına ve doğasına aykırıdır. Tabi ki, biraz daha donanımlı olmak, tecrübeli insanların deneyimlerinden haberdar olarak daha az hata yapan bir 18'li olmayı da isterdim. Her yaşın enerjisi, heyecanı neyse onu da ihmal etmeden hayata dört elle sarılmak en güzeldir bence. Teşekkürler.
Eyyüp AKYÜZ yazdı
Konu gerçekten genç kesim için çok yararlı bir konu olduğuna inanıyorum.Daha da genişletilerek devam etmesini temenni ediyorum.