Ümmetin Birliği Sınırları Yıkacak
Rahatça ölebiliriz. Biz bir ‘şey’ yaptık…
16 Temmuz Gençlik Hareketini çoğunuz duymuşsunuzdur. Bu gençler bu toprakların dert sahibi, dava sahibi, sahici bir aşk sahibi çocukları. Evet, bu toprakların çocukları. Başka hiçbir yerin değil. Onlar en başından beri bu toprakların kaderini yine bu toprakların çocuklarının belirleyeceğine yürekten inanmışlardı. 16 Temmuz’u bundan sonra da çok duyacaksınız. Burada sözü uzatmadan bu çocukların yaptığı ‘şey’den bahsedelim.
Mescitlerde Toplandılar
Bu çocuklar bundan bir ay önce “Suriye’de kardeşlerimiz katlediliyor, herkes kalsa da biz bu zulme sessiz kalamayız” diyerek yola çıktı. Kimilerinin sandığı gibi belirli bir cemaat, kurum ya da ideoloji mensubu değillerdi. Yalnızca vicdanları hala çürümemiş, zihinlerini çarkların arasında kaybetmemiş, hala hayal kurmayı becerebilen bir grup imanlı gençti. Onlar yalnızca Allah’a inanıyor, ona dua ediyor ve ondan yardım diliyorlardı. Hiçbir beşeri güce değil, yalnızca ve yalnızca Allah’a yakın olmak istiyorlardı. Bundan dolayı bütün toplantılarını mescitlerde yaptılar. Tıpkı çok sevdikleri Peygamberleri ve onun sahabeleri gibi mescitlerde toplandılar.
İşte bu genç adamlar bir aydır hayalini kurdukları eylemi gerçekleştirmek için 16 Temmuz günü Kilis-Öncüpınar sınır kapısında buluşmak üzere anlaşarak Türkiye’nin her yerinden yollara koyuldular. ‘Yol’da oldukları için içleri huzur doluydu. “Allah’ım bizi senin yolundan hiç ayırma” diye dualar ettiler. Allah’ın bereketi hep üzerlerinde olsun diye Kur’an-ı Kerîmler okudular. Aşkları, şevkleri hiç kaybolmasın diye marşlar söylediler. Otobüslerine şehitlerinin ve şehirlerinin isimlerini verdiler. Bir otobüsün ismi Suriye’de 13 yaşında işkence ile öldürülen Hamza El Hatip’ti, diğerininki Mavi Marmara’da İsrail tarafından öldürülen Türkiye’li Furkan Doğan’dı. Bir başka otobüsün ismi Şam’dı, diğerinininki Hama’ydı. Yalnızca otobüslerinin isimleri bile onların gönüllerinin ne kadar geniş olduğunu ve zulmü nerede olursa olsun zulüm olarak gördüklerini göstermeye yetiyordu.
Yola Çıkmak Yetermiş
16 Temmuz günü öğlene doğru sınıra vardıklarında her biri “Yarabbi, yeryüzünde ne kadar da çok kardeşim varmış” demekten kendini alıkoyamadı. Gerçekten yola çıkmak yetermiş, gerisi Allah kerîmmiş. Türkiye’nin her yerinden insanlar Türkiye ve Suriye bayraklarıyla, flamalarla uzun yollar kat ederek sınıra, Suriye’li kardeşlerine destek olmaya gelmişti.
16 Temmuz günü sınırda olanların çoğu gençti. Gençlikten şikayet edenler bir de bu tarafa bakmalıydılar. Bu gençler onlara, üstadlarının deyişiyle “siz güneşi astarınızın cebinde unutmuş marka Müslümanlarısınız” diyebilecek ahlak ve inançtaydı. Bu ahlak ve inançla sınırın Suriye tarafına güvercinler ve üzerlerinde Suriye halkına destek sözcükleri yazan balonlar uçurdular. Güvercinler ve balonlar Suriye tarafına uçarken bütün gençler tek bir ağızdan tekbirler getirdiler, sloganlar attılar.
16 Temmuz günü sınırda ‘genç’lere söz verildi, duygularını anlatmaları istendi. Bütün herkes gördü ki gençlerin kalpleri dipdiri ve sevgi dolu idi. Öyle ki Kilis halkı bu sevgi karşısında bize şunu demeden edemedi: “Sizin samimiyetiniz bizi mest etti!”
Ümmetin birliği Sınırları Yıkacak
16 Temmuz günü Suriye sınırında, sınırın öbür tarafında sürdürülen katliamın durdurulması istendi. Mazlum Suriye halkına “biz Türkiye’li gençler duamızla, kalbimizle, gerekirse kanımızla sizin yanınızdayız” mesajı verildi. Çocuk katili Esad yönetimine de bir an önce Suriye’den, o güzel topraklardan defolup gitmesi için gözdağı verildi. Suriye’ye yapılacak herhangi bir yabancı müdahaleye de sonuna kadar karşı çıkıldı!
16 Temmuz günü Suriye sınırında, ümmetin arasına çizilen sınırların kaldırılması istendi. Pasaportlu ümmet diye bir kavramın olamayacağı, ümmetin ancak bir ve birlikte olduğunda gerçekten ümmet olduğu vurgulandı. Bütün dünya kamuoyunun önünde “ümmetin birliği sınırları yıkacak!”, “kaldırın kaldırın, sınırları kaldırın!” diye haykırıldı.
Dünyanın bütün Mazlumlarının Gönüllerini Fethettik
16 Temmuz orada bulunan herkes için bir dönüm noktasıydı. Bütün herkes gördü ki işler artık eskisi gibi değil. Yüz yıldır bu ülkede çok şey değişti. Artık yeni bir nesil ve yeni bir dünya düzeninin hazırlıkları var. Bu yeni dünya Wall Street’in takım elbiseli kodomanlarının kanlı ellerinde değil, doğunun elbisesi toz, toprak ve çamur içindeki çocuklarının omuzlarında yükselecek. Doğu’nun dar sokakları da bu yükselişe şahitlik edecek.
16 Temmuz günü orada toplanan ‘genç’ler ilkeli ve ahlaklı duruşlarıyla dünyanın bütün mazlumlarının gönüllerini fethettiler. Artık onların Şam’da, Kahire’de, Filistin’de, Tunus’ta ve daha ismini sayamayacağımız birçok yerde milyonlarca kardeşleri var. Bütün dünya anladı ki ne yaparlarsa yapsınlar bu topraklarda dikilen kardeşlik fidanlarını öldüremiyorlar, öldüremeyecekler. Hepsinden önemlisi yarın ahirette yüce Allah bu gençlere “kardeşleriniz katledilirken siz ne yapıyordunuz?” diye sorduğunda, “Türkiye’nin Kilis ilinde, sınırda gidebildiğimiz yere kadar gittik ve kardeşlerimizle birlikte olduğumuzu haykırdık” diyebilecekler.
Bu genç adamlar üzerlerine aldıkları sorumluluğu yerine getirdiklerinde şunu söylüyorlardı: “Artık rahatça ölebiliriz, biz bir ‘şey’ yaptık.” Tam da burada başından beri neden ‘şey’ dediğimizi soranlar olabilir. ‘Şey’ diyoruz, çünkü ne yapıp, ne yapmadığımızı aslında yalnızca Allah bilir. O Allah ki dünyanın en teçhizatlı ordularına mağlubiyetlerin en ağırını, dünyanın en silahsız, en sevgi dolu gemisine zaferlerin en büyüğünü tattırmıştır.
Elbette yapılacak ‘şey’ler bitmedi. 16 temmuz Gençlik Hareketi ümmetin birliği için çabalamaya, nerede bir zulüm varsa onu dünyaya duyurmaya, Hak yolunda olmaya devam edecek.
Not: Kilis halkına 16 Temmuz Gençlik Hareketi’ne gösterdikleri ilgi ve sevgiden dolayı gönülden teşekkür ederiz. Onlar bize Anadolu insanının misafirperverliğini ve cömertliğini bir kez daha yaşattılar.
Selim Tiryakiol 'ümmet ümmet' diyerek yazdı.
biz oradaydık... bayanlarla nasıl ilgilendiklerine ben şahit oldum.. her durakta yanımıza gelen ve her gördüğünde bir problem var mı? yolculuk nasıl gidiyor? rahat mısınız? diyen Cengiz kardeşi ve Adem abiyi unutamam.. Arkadaşlar! herkes kendi hikayesini yazmış... lütfen artık polemik yapmayın..