Resul-i Ekrem ve Sallallahu Aleyhi ve Sellem Efendimiz’den şöyle rivayet olunmuştur:
طَعَامُ السَّخِىِّ دَوَآءٌ وَطَعَامُ الشّح۪يحِ دَآءٌ (خط. ج)
“Cömert bir zatın yemeği ilaçtır, şifadır. Cimri bir kimsenin yemeği ise hastalıktır.”
İzah:
Salih bir zat, yemeğini, parasını tîb-i nefs[1] ile seve seve bezleder.[2] Bu fukaranın derdine bir deva mahiyetinde bulunmuş olur. Hasis bir kimsenin ise gözü yedireceği yemekte, vereceği parada kalır, bunları bir gönül inşirahıyla[3] esirgemeden vermiş olmaz. Dolayısıyla böyle kimselerin yemeği, parası bir nevi marazdır,[4] ruha fena tesir eder. Onlardan lütuf ve ihsan beklenmemelidir.