Sudanlı yazar Abdülkadir Hamit’in Türkçe ilk baskısı “Mekke Döneminde Siyasi Düşünce Metodolojisi” adıyla Ekin Yayınları tarafından yapılan fakat şu an İnkılâp Yayınlarından “Kur’an ve Siyaset” başlığıyla ulaşılabilecek kitabı, Sakarya Dayanışma Derneği’nde düzenlenen programda tartışıldı.
Kitap-Kritik programında Siyasi Düşüncenin Mekki Ayetlerdeki Temelleri alt başlığını taşıyan kitabı değerlendiren Beytullah Önce, ilk olarak yazar ve kitap hakkında genel bilgiler verdi. Dört temel bölümden oluşan kitabın her bölümündeki içeriği ana hatlarıyla özetleyen Beytullah Önce, daha sonra önemli gördüğünü belirttiği ilk üç bölüm üzerinde ayrıntılı durdu.
Bu bölümler, Kavramlarla İlgili Açıklamalar, Mekki Ayetlerde Siyasi Düşüncenin Temelleri ve Uluslar arası İlişkiler ve Medine Devleti Üzerindeki Etkileri başlıklarını taşıyordu.
İlk bölümde yazarın kitaptaki kavramları ve takip ettiği usulü açıkladığını belirten Beytullah Önce, kitabın siyaset felsefesine ilişkin kavramlarla meseleyi ele aldığını söyledi.
Kitabın ilk bölümün; siyasal ilkelerin büyük çoğunluğunun Mekke’de pratize edildiği, temel çabanın Mekke’de siyasal egemenliğin kazanılması olduğu ve bu nedenle hicretin stratejik bir hamle ya da aşama olarak değerlendirilmemesi gerektiği gibi ana akım görüşlerin dışında dikkate değer tespitler içerdiğini söyleyen Beytullah Önce, burada yazarın neyi kastettiğini ise şöyle açıkladı:
“Siyasal düşünce, iktidar bağlamında toplumların sorunlarına üretilen çözümlerle birlikte tanımlanır. Bu noktada, iktidara nasıl gelineceği, iktidara geldikten sonra nasıl davranılacağı ve bireyin iktidara karşı nasıl tavır takınacağı önemlidir. Siyasal düşünce ve temelleri de bu sorulara verilecek cevaplara göre şekillenir.
Yazar, Mekki surelerin İslami siyasal düşüncenin temel karakteristiğini belirlediği tespitine dayanarak araştırmasını bu surelerle sınırlı tutmaktadır. Bu iddia aynı zamanda Mekke’nin akide inşası odaklı bir dönem olduğu iddialarına verilmiş bir cevap olarak da düşünülmelidir.” dedi.
Yazarın Seyyid Kutub’un “Eşsiz Kur’an Nesli” bölümüne getirdiği yorumda, Kutub’un bazı tezlerini eleştirdiğini ve Hamid’in bu noktadaki tespitlerine kendisinin de katıldığını belirten Önce, konuyu şöyle özetledi:
“Sahabilerin temel kaynaktan beslenmesi, Kutub’un belirttiği gibi onların hayata yeniden ve sıfır noktasından başladıkları gibi bir sonuca bizi götürmemeli. İslam, insanı ‘tarihsizlik’ gibi sert bir zemine oturtarak, onu bulunduğu gerçeklikten koparıp bambaşka bir evrene sıçratmaz, onun içinde yaşadığı toplumsal ve tarihsel realiteyi yok saymaz. Onun geçmişiyle tüm bağlantılarını kopararak bembeyaz bir sayfa açmasını da teklif etmez ki, gücünü aşan bir yüke dönüşmesin bu teklif… Böyle bir algılama, her şeye her defasında ilk defa keşfediliyormuş gibi yaklaşılması sonucuna çıkar ki, bu da tartışılır... Aslolan kişinin kendisini bir anda yok sayıp sonra sıfırdan inşa etmesinden ziyade hayatını ve mücadelesini vahye göre yeniden düzenlemesidir. Tabi burada Kutub’un yaklaşımının da böyle olduğu şeklinde karşı yorumlar da getirilebiliyor, ama maalesef bizde bu konu pek fazla ele alınmıyor.” dedi.
Kitabın ikinci bölümünde, Araf suresinin üç kısımda incelendiğini ifade eden Beytullah Önce, ilk kısımdaki “Peygamberler, insanların hayatına egemen olan sistem bozulduğunda, tevhidi görüş bulanıklaştığında devreye girmişlerdir. Bilindiği gibi resullerden önce ifsad yaygınlık kazanır ve dini bir meşruiyet kazanabilmek için de yönetim erki tarafından kontrol altında tutulmaya başlanır. İfsad, iktidara da dini bir görünüm kazandırdığından ve toplumda her resul, tevhid mesajını getirdiğinde karşısında kurulu bir düzenin ileri gelenlerini bulmuştur.” vurgusunun önemli olduğunu belirtti.
Hz. Musa kıssasına ana hatlarıyla değinen Beytullah Önce, yazarın bu bölümde son olarak İslami siyasalın “adaleti egemen kılmak, yönetim erkini Allah’a özgü kılmak, yeryüzünde ifsadı engelleyerek yapıcı davranmak ve bozgunculuk yapmamak” gibi değerler üzerinde inşa edildiğini hatırlattı ve yazarın “ümmet, kitab ve devlet ilintisi mantıki bir zorunluluktur” önermesine kendisinin de katıldığını ifade etti.
Programda kitabı tartışan Beytullah Önce, son olarak kitabın üçüncü bölümünde Hz. Peygamber’in Mekke’de devlet kurmaya dönük bir strateji izlediği tezinin nasıl temellendirildiğini anlattı. Buna göre sürecin üç temel adımı olmuştu:
Birincisi, Kureyş iktidarının meşruiyetinin geçersiz kılınması, egemenliğin dayanağını oluşturan dini söylemin çürütülmesi ve bütün hayatın vahyin ışığında yeniden düzenlenmesine ilişkin bir davetin seslendirilmesidir.
İkincisi, Kureyş’in ekonomik çıkarlarını tehdit etmektir.
Üçüncüsü Kureyş’i dışarıdan ve içeriden kuşatıp, mevcut düzenin çelişkilerini kullanarak onu alt üst etmektir.
Yazarın bu tespitleri daha sonra siyerdeki Taif’e gidiş, eman meselesi ve Amiroğullarıyla yürütülen görüşmeler bağlamında nasıl izah ettiğine kısaca değinen Önce, konuşmasını İslami bir iktidarın hem mümkün hem de zorunlu olduğunu ve Mekki dönemin de bu amaca dönük yoğun bir çabanın harcandığı bir süreç şeklinde değerlendirilmesinin gerektiğini söyleyerek tamamladı.
Sakarya Dayanışma Derneği’nde her ayın son Pazar Günü saat 12.30’ da Kitap Kritik programları yapılmaya devam ediliyor.
Sacide Uras haber verdi