Mehmet Kahraman “Aldatma Öyküleri”nde insanı kusurlarını kabullenmeye çağırıyor

İlk öykü kitabı Minareden Düşen Ezan’dan bu yana öykülerini takip ettiğim bir yazar Mehmet Kahraman. Her yeni kitabı ile birlikte günümüz öykü dünyasındaki yerini biraz daha sağlamlaştırarak devam ediyor yoluna. Bu yolculukta başarılarını taçlandıran ödüller aldı.

Şimdi, yeni öykü kitabı Aldatma Ustası çıkageldi korona günlerinde. (Hece Yayınları-Nisan 2020)

On iki öykü var kitapta. Her birinde bir aldatma ustası aradığımız on iki öykü. (Kitapta Aldatma Ustası ismiyle bir öykü bulunmadığı için ister istemez öykülerde aldatmaya dair ipuçlarının ardına düşülüyor. Kitabın ismiyle bir öykü yer almadığı zaman kitapta, böyle bir arayış oluyor. Kendimden biliyorum.)

Yazdıklarına aşina olduğunuz bir yazarı okurken kendinizi sanki tanıdık bir şehirde geziyormuş gibi hissedersiniz. Aşinalığınız çok fazladır gördüğünüz, duyduğunuz her şeye. Kahraman’ın öykülerini okurken de bir ahbaplık hissediyorum ben. Belki de en çok gittiğim şehirlerden biri Konya olmasına rağmen Mehmet Kahraman ile hiç karşılaşmamız olsak da öyküleri vasıtası kurduğumuz bir dostluğun olduğu muhakkak.

Cümleleri eğip bükmeden anlatıyor ne anlatıyorsa Kahraman. Bu yüzden olayların içinde yazarı görüyor olmamız da doğal bir hâl alıyor. Buradan Bakınca öyküsünde Afrika teması, editörlük, Afrika sayısı hazırlayan dergi gibi göndermeler oldukça tanıdık geliyor. Bu tür göndermeleri, öyküyü canlı kılması bağlamında oldukça önemsiyorum. Öykünün hayatla olan bağını sıcak tutmak öyküyü de yaşanır kılıyor.

Babalar Hayal Kurar mı?

Babalar genelde edebiyatın mahzun yüzleridir. Şiirlerin, öykülerin en güzelleri annelere yazıldığı için babalar bir kenarda kendilerine gelecek sırayı beklerler. Kahraman’ın üçüncü kitabı Babamı Öldüren Şeyler’de kitabın ismine kadar yükselen bir baba vardı. Yüreği kırık, her yenilgiyle ölen ve acılarla ölmeye devam eden bir baba.

Aldatma Ustası’nda da birçok öyküde babalar çıkıyor karşımıza. Kahraman’ın anlatımında en dikkat çekici nokta; samimiyet. Öyküyü okurken sanki olayları kendisi yaşamış gibi bir içtenliği sindiriyor cümlelere. Kurgunun aslolanla kaynaşmasını öylesine ustalıklı geçişlerle sağlıyor ki cümlelerin arasından yazarın siluetini görür gibi ilerliyoruz.

Hayal Kurmayan Erkekler öyküsünde de bir baba var. İşinde gücünde, bildiğimiz bir baba. Hayalleri sınırlı, yaşamak kaygısını boynunda taşıyan ve duygusallıktan uzak bir baba. Hayaller böyle bir durumda anneye kalıyor. Babanın hayal kurmadan kabullendiği hayatına karşılık oğlu için hayal kuran anne var. Yani babaların karşısında yine anne var; hayal kuran, güzel bir gelecek için düşlerini tazeleyen anne…

Aslında hayal kuran babalar da var. Emekli olup zengin olma hayalleri kurarak sonu görünmeyen maceralara açılan bir baba, aşkta da kumarda da kaybetmeye meyilli olarak yaşamaya devam ediyor.

Babalar hayal kursa da kurmasa da bunu kendileri için değil aileleri için yaparlar.

Hayatın renklerini sunarken Kahraman, bizi yaşadığımız ve şahit olduğumuz kesitlerle karşılaştırarak yapıyor bunu. Hayatta ne varsa o…

İşine sımsıkı sarılan bir baba ve oğluna daha güvenli bir hayat isteyen anne, Anastasya ile tanışma hayalleri kurarken Anastasya’nın (gerçek adı Abigail) İsrailli olması ile bütün hayallerden vaz geçerek İsrail’in Müslümanlara yaptığı zulümlerle yüz yüze gelme, aşkta ve kumarda kaybetmek için hayatın her an sürprizlere açık olması gibi daha birçok ironi barındıran öykü var karşımızda. Hayat gibi her şey. Acılar, sevinçler, umutlar, kaybetmeler…

Aldatma Bir Ustalığa Dönüşürse

Aldatma imgesi hayatın içine sinmiş bir şekilde ister istemez karşımıza çıkıyor. Bir imge olduğu için de bazen fark edemiyoruz bile. Mehmet Kahraman da öykülerine aldatma ve aldatılma duygusunu serpiştirerek bizlere aldatmanın bir ustalığa dönüştüğü yaşanmışlıkları sunuyor.

Her İyilik Cezalandırılır adlı öyküde iyilik etmenin sonucunda yaşanan sıkıntılar, Aşkta ve Kumarda öyküsünde yaşadığımız çağın popüler dolandırıcılık hikâyeleri karşımıza çıkıyor. Durum ne olursa olsun insanın aldatılmaya müsait olduğuna da Aşkta ve Kumarda öyküsünün son cümlesinde şahit oluyoruz.

“Elindeki parayı kaptırmamış olduğuna sevindi Kazım. Derin bir oh çekti. Allah’a ve eşine teşekkür etti. Giden gitmişti ama onlarınki kadar çok sayılmazdı. Bilezikler için bir çaresine bakacaktı. Kârdan zarar diye teselli ediyordu kendini. Biraz olsun rahattı. Ötekileri gördükçe haline şükretti.  Telefonuyla oyalanıp internet haberlerine bakarken Çiftlik Bank reklamını gördü. İyi süt parası veriyorlar dedi içinden. En azından bilezikleri kurtarabilecekti. Hemen hesap makinesini açıp litre*30*12= yazdı. Kârlı bir yatırımdı.”

Hayatın Gerçek Yüzü

Aldatma Ustası bizlere hayatın gerçek yüzünü gösteren yaşanmışlıklarıyla; sorgulayan ve uyandıran bir etkiye sahip. Mehmet Kahraman, yer yer ironi yapıyor görünse de her şeyi yaşıyoruz ve şahit olarak tüketiyoruz bize bahşedilen ömrü. Yolun sonunda bir ustalık kalıyor bize. Ustalığın mahiyeti de bizim kader çizgimize kalmış. Yeniden başlamak; nereden ve nasıl… Zaman gösterecek bunu.

“Tamam diyorum. Dünyaya meydan okuyacak bir enerji doluyor içime. Kalkıyorum yerimden, elimi uzatıyorum. Cemil gibi gözlerinin içine bakarak bir kez daha tamam diyerek çıkıyorum. (Eksik olanı Görmek- s.96)

YORUM EKLE