“Babam Mehmet Akif, İstiklal Harbi Hatıraları”, Mehmet Akif’in oğlu Emin Akif Ersoy tarafından yazılmış. Kitap 1948 yılında Millet Gazetesi’nde yayımlanan Emin Ersoy’un hatıralarını ve çeşitli gazete yazılarını içeriyor. Adı geçen kitapta ayrıntılarıyla anlatıldığı üzere Mehmet Akif, şiirlerini odasına kapanıp yazmamış, şehir şehir gezerek yaptığı görüşmeler ve konuşmalarla Milli Mücadele’nin alt yapısını hazırlamış bir isim yani tam bir dava adamıdır.
Bir baba, bir oğul
Mehmet Akif’i hep hüzünle anarım. Milletin istiklali için kendini adamış bu adam, nasıl olmuş da tam da istiklale kavuşulduğunda canından çok sevdiği vatanını terk etmiştir? Neler yaşamış, neler hissetmiştir? Ulvi Kurucu’nun hatıralarında bu hususa değinilmiş, milletin en zor zamanları olan Milli Mücadele döneminde dik duruşuyla düşmanlara meydan okuyan şairin, Mısır’dayken taşıdığı tükenmişlik duygusuyla eline kalem alamaz olduğu belirtilmiştir.
Mehmet Akif ile ilgili söylenecek söz çok lakin bunu bir kenara koyarsak asıl bu kitapta beni derinden etkileyen hadise Akif’in oğludur. Akif’in ailesi başka şehirlerde ikamet ederken, o yanına oğlu Emin’i almıştır. Emin Ersoy babasıyla birlikte il il gezmiş, pek çok önemli mecliste bulunmuştur. Yine kitaptan anlaşıldığına göre Mehmet Akif, oğlunun eğitimi ile yakından alakadar olmuştur. Hatta Emin Ersoy, askerdeyken arkadaşlarına Kur’an okuyup tefsir yaptığı için hapis cezası almıştır. Ama neticeye baktığımızda çok fena bir manzara bizi beklemektedir. Emin, babasının vefatından sonra derbeder bir hayat sürmüş, içki ve hatta uyuşturucu müptelası olmuştur.
İşte bu netice beni kahretti! Nasıl olur, Akif’in eğitiminden geçmiş “Asım’ın nesli” olmasını beklediğimiz kişi bu hale gelir? Hele bir de evlat sahibi bir anne olarak bu sorular beni çok rahatsız etti. Henüz bu sorularıma cevap verebilecek yeterli malumatım yok. Belki de böyle bir bilgi hiçbir yerde yok…
Emin Akif’in dramı…
Kitaptan çıkardığım kendimce değerlendirmelerim ise şöyle: Mehmet Akif’in yazdığı mektuplardan anlaşıldığı üzere Emin, çok da parlak bir çocuk değil. Zekâsı, hafızası Mehmet Akif’in beklentisinin altında. Belki de şair bu hususlarda kendisi çok başarılı olduğundan, evladına fazla yüklenmiştir. Akif’in mektuplarına göre babası Emin’e ruhsal ve fiziksel baskı yapmaktadır. Emin belki de mükemmel ve mükemmeliyetçi bir babanın, gariban evladıdır?
Bir diğer ihtimal ise şöyledir: Emin 1947 senesinde gazeteci Nusret Safa Coşkun’a gelerek maddî olarak zor durumda olduğunu söylemiş ve “Çok iyi Arapça bildiğini, Türkçesinin oldukça güçlü olduğunu, İngilizce de bildiğini” belirterek kendisine uygun bir iş talebinde bulunmuştur. Bu da Emin’in iyi sayılabilecek bir eğitime sahip olduğunu ve iş arayışına girdiğini göstermektedir. Acaba neden hak ettiği bir meslek sahibi olamamıştır?
Bir diğer dikkat çekici nokta ise, “Kur’an okuduğu ve tefsir yaptığı” için hapse atılan Emin’in bu hadiseden sadece üç yıl sonra esrardan yakalanmasıdır… Beşer şaşar, ama bu derce bir keskin dönüş nasıl olmuştur? Neler yaşanmıştır bu üç yılda acaba?
Emin Ersoy’un hatıralarını “Orta Çiftlik” adını verdiği bir deftere yazdığı ama bu defterin nerede olduğunun bilinmediği belirtilmiştir. Bu defterde belki de soruların bütün cevapları vardır?
Şerife Nihal Zeybek yazdı