Muhit dergisi, 29. Sayı
Dergiler mayıs sayısını hazırlarken iki acı kaybımız birden düştü yüreklere. Bülent Parlak ve Hayrettin Orhanoğlu’nun ölümü hepimizi derinden yaraladı. Her ölüm acı ve erkendir ama bu kez gerçekten erken oldu iki dostun ölümü. Allah’tan rahmet diliyorum iki güzel gönüllü dostuma. Mekânları cennet olsun inşallah.
Muhit dergisi 29. sayısında Zeki Bulduk’un muhteşem vedası ile yolcu ediyoruz Bülent Parlak’ı. “Yetimliği Biten Şair” diye sesleniyor Bulduk. Anılar, özlem, geçip giden güzel vakitler ve insanlar var yazının her satırında. Kurduğu her cümlede bizi tekrar tekrar kalbimize dönmeye açık bir davet var Bulduk’un.
“Sonra dediler ki: Bülent de öldü. Hem de kırk üç yaşındaydı.”
“Asım gittikten bir gün sonra telefonda konuştuk. Sesi yaşlanmıştı. Dili, anlattıkları, derdi koca bir ağaç gibi üzerime düşmüştü… Atasoy Müftüoğlu, Ömer Lekesiz, Hasan Aycın, İbrahim Çelik konuşuyordu sanki telefonun öbür ucunda. Gençler, diyordu. Azalıyoruz, diyordu. Vakit azalıyor, diyordu. Yazmalıyız, sohbet etmeliyiz, birbirimizi bulmalıyız, diyordu. Yüzümüzü yere yıkmadan anlatmalıyız, gönül almalıyız, diyordu.”
“Çilesi olan, inancı olan, bir ereği olan ve bu uğurda gönül kırmadan yol alan, gönüllere ferahlık veren insana ne mutlu! Dünyaya maruz kalan yetim, şair, öğretmen, arkadaş, Müslüman ve daima yaralı bir insanın başkalarının dertleriyle dertlendiği, karanlığa bir karanfil sokuşturduğu bir hayat elbette tamama erdiğinde canımız yanar. Hele ki genç yaşta âlemden alındıysa…”