Maturidilik, adeta yeniden keşfedilen bir itikadî mezhep günümüzde. Ülkemiz insanının çoğunun yüzlerce yıldır inançta zaten Maturidî olması bu “yeniden” ifadesinin anlamını hafifletmiyor.
Maturidiliğin bu şekilde gündeme gelmesi, elbette ki yaşadığımız olaylardan bağımsız değil. Ülkemizin 2016 yılında bir darbe girişimiyle gerçek yüzünü tanıdığı ve etkisi dini-sosyal hayatta hâlâ hissedilen FETÖ yapılanması ve bu yapılanmanın inanma biçimleri, birçok konuda olduğu gibi din konusunda da bir kez daha düşünmeye zorladı bizi. İşte böyle bir vasatta bir kez daha gündeme geldi Maturidilik konusu.
Uludağ Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Kelam Anabilim Dalı Öğretim Üyesi A. Saim Kılavuz, 4 Mayıs Cuma gecesi, Birlik Vakfı Bursa Şubesi’nin Cuma Meclisi’nde anlattı Maturidiliği.
Maturidiliğin bir itikadî mezhep olduğunu söyleyerek sohbetine başlayan Saim Kılavuz Hoca, konunun gidişatına göre çeşitli İslami kavramlara da değindi. Bu kavramlardan biri de Ehl-i İslam’dı. Saim Kılavuz Hoca, kendini Müslüman gören herkesin, ehl-i bidat olarak isimlendirdiklerimiz dahil, bu kavramın kapsamında olduğunu söyledi.
Maturidiliğin kısa tarihi
Adını, kurucusu olan Ebu Mansur bin Mahmud el- Maturidi’den alan bu itikadî düşünce sisteminin, derinlemesine incelendiğinde İmam-ı Azam Ebu Hanife’ye kadar dayandırılacağını söyleyen Saim Kılavuz Hoca, bunu şu sözlerle açıkladı: “Biraz derinlemesine incelendiğinde Maturidiliği İmam-ı Azam Ebu Hanife’ye kadar bağlamak mümkündür. Hatta birçok âlim bu mezhebi Hanefiyye-Maturidiyye olarak isimlendirir. Şarkiyatçılar ise Maturidiliğin Hanefiliğin itikadî sistemi olduğunu söylerler. Bunu söylerken biraz da Eşariliğin Bağdat gibi İslam’ın merkezi noktalarından birinde ortaya çıkmasını hesaba katarlar. Maturidilik, bilindiği gibi daha çok Maveraünnehir’de, Türk ellerinde inananı bulunan bir mezhep. Zaten İmam Maturidî de Semerkantlı bir Türkmen’dir. Eşarilik bir anlamda hilafetin merkezinde, Maturidilik ise Eşariliğe göre çevrede kalır. Eşariliğin, merkezde olduğu için daha kapsamlı bir sistem olduğu düşünülür, böyle de propagandası yapılır. Ama işin aslı öyle değildir. İmam Maturidi’nin Kitabu’l-Tevhid adlı kitabı incelendiğinde, bu kitapta kelamın merak ettiği tüm sorulara cevap verildiği görülür. Kişisel kanaatime göre İmam Maturidi, İmam Eşari’den daha orijinal, daha kapsamlı fikirlere sahiptir üstelik.”
İmam Maturidî tefsir sahibidir
İmam Maturidi’nin Te'vilatül Kur'an adlı bir tefsiri olduğunu söyleyen Saim Kılavuz Hoca, İmam Maturidi’nin tefsir konusundaki düşüncelerini de şöyle anlattı: “İmam Maturidi’nin aslen tefsir olan bu kitaba tefsir yerine tevil demesinin bir sebebi vardır. İmam Maturidi’ye göre, tefsiri herkes yapamaz. Tefsiri ancak vahiy gelmeye devam ettikçe Hazreti Peygamberle (sav) muhatap olanlar, yani sahabeler yapabilir. Çünkü onlar yaşanan anın özelliklerini bilmekte ve bu halleri bilenlerle bulunmaktadırlar. Bu da onlara tefsir yapma yeterliliği sağlamaktadır. Sahabeden sonrası ise Kur’an’ı tefsir edemez, tevil edebilir ancak. Bu sebepten ötürü İmam Maturidî kitabına tefsir değil, tevil demiştir.”
Neden gündem olmaz Maturidilik?
Saim Kılavuz Hoca, Eşariliğin bu kadar çok tanınmasının ama Maturidiliğin yeterince tanınmamasının sebeplerine de değindi. Hanefi âlimlerinin kitaplarında Maturidiliğe ve İmam Maturidi’ye yer vermemelerinin bunun en büyük sebebi olduğunu söyleyen Saim Kılavuz Hoca, Eşari âlimlerin Eşariliğe yapılan eleştirilere birçok reddiye yazmalarına rağmen Hanefi-Maturidi âlimlerin bu konuyu çok fazla gündeme almamalarının bunun en büyük sebebi olduğunu not düştü.
İmam Maturidi, İmam-ı Azam’ın takipçisi midir?
Peki İmam Maturidi, İmam-ı Azam’ın takipçisi midir? Bu konuda net konuştu Saim Kılavuz Hoca: Evet, İmam Maturidî, İmam-ı Azam’ın takipçisidir ve hatta onun Fıkh-ı Ekber adlı kitabındaki itikadi görüşlerini sistemleştiren biridir. Bunu anlamak da gayet kolaydır. Fıkh-ı Ekber dikkatle incelenip İmam Maturidi’nin görüşleriyle karşılaştırılsın yeter.
Maturidiliğin temel görüşleri nelerdir?
İtikadî mezheplerin varlık, bilgi, vahiy, irade, kader gibi konulara cevaplar aradığını söyleyen Saim Kılavuz Hoca, bu konuların çok teknik konular olduğunu not düştükten sonra, Maturidiliği anlama babında Maturidiliğin varlık ve bilgi konusundaki teorisine kısaca değindi: “Varlık ve bilgi konusunda Maturidilik ‘Her varlığın bir gerçekliği vardır ve bu gerçekliğe dair bilgiler de gerçektir’ der. Diğer birçok mezhep ve bazı tasavvufi görüşlere göre ‘şeyler’ ve şeylere dair bilgiler birer vehimdir aslında. Maturidilik varlığın vehim olduğu görüşünü reddeder ve onun bir gerçekliği olduğunu söyler.”
Maturidiliğe göre bilgi kaynakları nelerdir?
Hiç kuşku yok ki Maturidiliğin diğer mezheplerden ayrıldığı en temel noktalardan biri de bilgi kaynaklarıdır. Bu konu ayrıca önemli. Çünkü FETÖ denen sapkın yapılanma, İslam’ı kendi sapkın bilgi kaynaklarıyla tarif ederek taraftar topladı ve bunları bir kamikazeye dönüştürdü aynı şekilde. Kâinat İmamı olduğuna inandıkları, Hazreti Peygamberle görüştüğüne iman ettikleri birinin peşinden gitti binlerce insan. Oysa bu kişiler, Maturidiliğin bilgi teorisi konusunu bilseydiler, en azından bazı şeyleri sorgulayabileceklerdi. Bu konuyla ilgili olarak Saim Kılavuz Hoca, şunları söyledi: “İmam Maturidî bilgi kaynağı olarak ‘Sağlam duyu organları, doğru haber ve akıl’ gereklidir der ve bunların dışında bilgi kaynağı tanımaz. Bunlara sadece Peygamberlerin rüyaları ve ilhamını ekler. Bunların dışında, keşif ve ilham Maturidî tarafından bilgi kaynağı olarak kabul edilmez.
Maturidiye, bilgi kaynaklarının herkeste olmasını önemser. Keşif ve ilham ise herkeste bulunmaz, sadece seçilmiş kişilerde bulunur. Seçilmişlik, o insanı diğerlerinden üstün kılar, bu ise Allah’ın adaletine uygun değildir. Bu yüzden de keşif ve ilham bilgi kaynağı olamaz. Bilgi kaynakları herkeste bulunabilmelidir ki hakkaniyet olabilsin.”
Günahkar Müslüman dinden çıkar mı?
Günah işleyen Müslümanın durumunun ne olacağı konusunun da diğer bir tartışılan alan olduğunu söyleyen Saim Kılavuz Hoca, Maturidiyenin bu konuya bakışını da şu sözlerle anlattı: “Hanefilik-Maturidilik imanı kalbin tasdiki olarak görür. İmanı kalp tasdik etmeli, dil ikrar etmelidir. Bu şartları yerine getirenlere Müslüman denir. Bu kişiler, bu hususları inkâr etmedikleri müddetçe de Müslüman olarak kabul edilip öyle muamele görür. Ama sosyal bir varlık olan insanın, toplumda yerinin bilinmesi de gerekmektedir. O yüzden amelleri de önemlidir. Maturidî, ameli, kalple tasdikin dışavurumu olarak kabul eder. Ama hem Hanefilik ve hem de Maturidilik ameli imanın bir parçası görmez. Amelleri yerine getirmeyenler ‘günahkâr Müslüman’ olurlar ama dinden çıkmazlar bu mezheplere göre. Dolayısıyla kişi, inkâr etmediği sürece Müslümandır. Yine, Hanefi-Maturidiye görüşüne göre kişinin amelinin olmaması onun mümin olmadığına delil değildir.”
Ahmet Serin