Şairler ve yazarlar şehri Kahramanmaraş'ta sanat edebiyat etkinliklerinin mekanı Kahramanmaraş Kıraathane, şair ve yazar Duran Boz himayesinde her hafta bir edebiyat etkinliğine ev sahipliği yapıyor. Kıraathane'nin bu haftaki program misafiri ise Kahramanmaraş Sosyal Bilimler Lisesi öğrencileri oldu. İstiklal Şairimiz Mehmet Akif Ersoy'un çeşitli yönlerinin anlatıldığı program, iki bölümden oluştu.
Dilara Dokuz, Mehmet Akif Çaloğlu, Gamza Can Tan, Ayşe Elma, Fatma Yılmaz’dan oluşan Kahramanmaraş Sosyal Bilimler Lisesi Sanat Edebiyat Topluluğu'nun, Mehmet Akif'in hayatı, sanatı, düşüncesi ve ideali etrafında gerçekleştirdiği panelde, Mehmet Akif Çaloğlu, “Mehmet Akif’in Hayatı ve Eserleri”; Fatma Yılmaz, “Mehmet Akif’in Düşüncesi, Sanatı ve Karakteri”; Ayşe Elma, “Türk Milletinin Milli Mutabakat Metni: İstiklâl Marşımız”; Gamze Tan, “Mehmet Akif’te Nükte ve İroni” yönü üzerine konuştu. Programın ikinci bölümünde ise Berfin Yaş, Beyza Nazife Ayar, Şevval Özdemir, Buse Beril Telli, Dilara Dokuz, Zeynep Rana Okumuş ve Tuğba Bir’den oluşan Musiki Topluluğu, Mehmet Akif’in “Zulmü Alkışlayamam”, “Bir Gece”, “Bülbül” şiirlerinin bestesini seslendirdi. Akif’in “Bülbül” şiirini seslendiren Erva Kabalcı'ya bülbül sesiyle Berfin Yaş düet yaptı.
Sosyal Bilimler Lisesi Edebiyat Topluluğu'nun hazırlamış olduğu İstiklal Şairimiz Mehmet Akif konulu programa Kıraathane'nin seçkin sanat edebiyat dostları katıldı. Kahramanmaraş Kıraathane'nin “Edebiyat Sohbetleri” programının sorumlusu Şair-Yazar Duran Boz ise programın sonunda bir konuşma yaptı. Programı gerçekleştiren öğrencileri içerikli konuşmaları dolayısıyla tebrik etti. "Mehmet Akif'in 'Asımın Nesli' olarak tanımladığı önemli bir ütopyası vardı. Onun en büyük rüyası bu idealinin gerçekleştiğini görmekti. Akif'in bu rüyasını gerçekleştirmek, ona şahitlik etmek siz gençlerin ideali olmalı." diyen Duran Boz, konuşmasına şöyle devam etti: "Mehmet Akif, insandaki kopuşun, idraksizliğin, tembelliğin bir toplumu ne hale getirişinin şiirini yazdı. İslam coğrafyasının içine düştüğü maddi ve manevi sorunları en sade, en sarih, en kısa ifadeyle önümüze serdi, yol gösterdi. Çağın insanını bir girdap gibi içine çeken ve tabiatını, hilkatini bozan zaman tuzaklarına düşmememizi tavsiye etti. O bir şimdiki zaman şairi oldu. o günde bugünü anlattı. O günde bugünü yaşadı. Ne yazık ki insanı tutsak kılan ne kadar sorun varsa o güne ait, bugün de fazlasıyla önümüzde durmuyor mu? Var oluş gayesini yitiren insanın dünya nimetlerine olan tutsaklığı bugün de bir yığın çorap örmüyor mu insanın başına? Kendi mağarasında tutsak bir konuma düşürmüyor mu onu? Onun hilkatine yabancılaşmasına, kökleriyle bağının kopmasına sebep olmuyor mu? İbn-i Haldun'un çağlar öncesinde "Mağluplar, galipleri taklit etmeye mahkumdur." tespiti bugün de sürdürüyor geçerliliğini. İçimizdeki boşluk dışımıza vuruyor, yüzümüzü kızartıyor. Mehmet Akif'in "Tek dişi kalmış canavar; işleri dinimiz gibi, dinleri de işimiz gibi" dediği Batı; küstah gücünü, "Karşısındakini değiştirme gücünü" hiç çekti mi üzerimizden? Türk aydını, iki yüz yıldır bu akıl tutulmasından kurtulabildi mi? O, bu marazdan kurtulamayınca onun ağzına bakan tebaanın da hayata bakışı şaşı kaldı bu yüzden.
Hayal ile işi olmayan Akif, Müslüman'ın bu akıl tutulmasından kurtuluşunu hakikatin ipine sımsıkı sarılmasıyla mümkün olabileceğine işaret etti. Bunun için Akif'i okumak aynı zamanda bugünü de okumaktır."