İslam ümmeti, Kur'an-ı Kerim’in okunması, anlaşılması ve hıfzı konusuna büyük önem vermiştir. Birçok hadis-i şerifte Kur’an öğrenmeye ve onu ezberlemeye teşvik vardır.
Hafız olmak, Müslüman coğrafyanın her noktasında çok önemli bir ayraç ve belirleyici vasıf olmuştur. Osmanlı döneminde hafız olan kişilere abdestsiz dokunulmadığı rivayetler arasındadır. Bunu farz-ı kifaye bir ibadet olarak görmüşlerdir.
Balkanlarda hafızlık
Uzun yıllar Balkanlarda çalışan bir arkadaşım şu bilgiyi vermişti. Balkanlardaki Müslümanlar, çocuklarını hafız-ı Kur’an yapmak istediklerinde bunun için özel bir sene ayırmıyorlar. Çocuklar okulla beraber hafızlığını tamamlıyor. Ortaokul ya da lise tahsili ile beraber… Ancak işin en ilginç yanı, bir çocuk hafızlığa başladığı an o mahallenin çok özel bir göreve bürünmesi. Mesela bu sokakta asla düğün yapılmaz. Bu aileye kimse misafirliğe gelmez. Bu aileden çok özel bir şey beklenilmez.
Yani hafız olmak isteyen çocuğun oturduğu ev ve bu evin bulunduğu sokak özel bir koruma altına alınır. Diğer Müslümanlar tarafından özel gürültü izolasyonu uygulanır. Bu çocuğun bir an evvel hafızlığını tamamlaması için bütün komşular, eş –dost ve akraba ortaklaşa seferber olurlar. Ortaya bir ürün çıkacak, bir hafız-ı Kur’an yetişecek ve bu sadece o ailenin çabalarıyla değil… Bütün İslam toplumunun ortak gayret ve özverisiyle ortaya çıkmış bir ürün olacak.
Mali’de hafızlık merkezi
Afrika'da da hafızlık özel bir önem arz eder. Moritanya, bu konuda başı çeken ender ülkelerden birisidir. Moritanya’da her iki kişiden birinin hafız olduğu söylenir. Geçen ay Mali’ye yaptığımız ziyarette Moritanyalı bir grup Müslümanın finanse ettiği “Moritanya Kur'an Hafızlık Merkezi”ni ziyaret ettik. Genelde Afrika, özelde Mali ölçeğinde düşünüldüğünde örneği ender bulunacak temizlik ve hijyene sahip bir kursla karşılaştık. Küçük bir bahçesi, tek katlı evden bozma binasıyla bölgeye uyumlu bir kurs... Çatıdan bizi seyreden, arada bir bakıp kaçan çocuklara bakılırsa daha görüşmediklerimiz de vardı. Gündüzlü eğitimleri var. Öğrenciler yakın çevreden geliyor yani.
Kursun genç ve dinamik bir hocası var. İsmi Ebu Said Traore. Allah için kendini ortaya koymuş bir insan. Fasih Arapçası, akıcı Kur’an okuyuşuyla bu işin ehli bir insan... Toplamda 28 kadar sürekli devam eden öğrencileri var. 5- 6 kadar kız öğrencisi var. İki öğrenci 58. hizbe kadar ezberlemişler. Burada sırasıyla ve hizipler halinde ezber yapılıyor. Kur’an-ı Kerim’i 10’ar sayfalık toplam 60 hizb olarak kabul ederler. Bu iki öğrencinin 58. hizbi ezberlenmiş olması, 29 cüzün tamamlanması demektir.
Kur’an vakarı ve terbiyesi
Bir Kur'an edebiyle oturan ve bize ezberledikleri surelerden bölümleri ikram eden gençlerle tanıştık. Bunların bir kısmı gündüz devlet okullarındaki eğitimlerine de devam ediyorlar. Bu bölgelerde özelde Kur'an, genelde dini eğitimleri veren medreseler var. Buralardan çok kaliteli dini eğitim alan gençler oluyor. Ancak ülkelerin içinde bulunduğu sosyolojik ve ideolojik şartlar nedeniyle, buralardan mezun olanların ellerinde devletin resmi bir diploması olmadığı için ilerleyen süreçte daha başka sıkıntılar yaşıyorlar. Eskiden sadece bu medreselerin tahsili ile tedrisatını ikmal eden öğrenciler olsa da şimdi bu sıkıntıyı gören aileler, Kur'an eğitiminin yanında mutlaka resmi devlet okullarındaki Fransızca diplomalı eğitimleri de tercih ediyorlar.
Bu endişelerin bir tezahürünü de başka bir cami bahçesinde müşahede ettik. Caminin kendisinden daha büyük ve her yeri tozla kaplı bir bahçesi vardı. Bahçedeki bir köşe, özel olarak düzenlenmiş. Üzerine plastik hasırlar serilmiş. Bu hasırların yanında bir yazı tahtası konulmuş. Yirmi kadar öğrenci var. Elinde kocaman bir işaret değneği olan bir de hoca… Öğrencilerin yaşları birbirine yakın. Bunlar, haftanın dört günü okuldan sonra burada dini eğitim alıyorlar. Yapılan bu işe “halakât” çalışması deniyor. Yakın zamana kadar bu iş kitap vb. bir materyal olmaksızın, sadece kulaktan dolma ezbere ve gönüllülük esasına dayalı olarak yapılırmış. Şimdi Türkiye’den giden cüzler ve Mushaflar var ellerinde. Bu eğitimi veren hocalara küçük de olsa bir ücret verildiği için eğitim daha düzenli olarak yapılıyor.
Ülke laik bir idare sistemine sahip... Devlet okullarında bırakın Kur’an eğitimini, bizim gibi “din dersi” bile yok... Bu nedenle bu tip çalışmalar, bölge ülkeleri için çok önemli. Zira din eğitimi sadece buradan alınabiliyor. Burada bizi bekleyen küçük ağızlardan ezber sureleri dinledik. Öğrendikleri bazı temel bilgilerini gösterdiler. Biz de bunlara hediyelerimizi ve Konya şekerini ikram ettik. Bu eğitime katılmayan mahallenin meraklı seyirci çocuklarını da unutmadan…
Bizim büyük ve temiz okullarımız, geniş ve ferah sınıflarımız, yapılan bunca yatırıma rağmen memnun edemediğimiz çocuklarımızı düşündük. Bir de burada gördüğümüz manzarayı… Doğrusu kıyaslamak bile insana zor geliyor.
Allah onları da bizim çocuklarımızı da Kur’an-ı Kerim’in yoluna ram eylesin…
Haşim Akın