İki aylık "Hayat ve Edebiyat Dergisi" olan Mahalle Mektebi 3. yayın yılına 13. sayı ile iyi bir başlangıç yapıyor. Edebiyat dünyasında emin adımlar atarak, sağlam izler bırakan Mahalle Mektebi dergisi; şiir, öykü, söyleşi, inceleme ve deneme yazılarıyla yine seçkin bir sayı üretmeyi başarıyor.
Şiirlere özel önem verildiği açıkça görülen dergide toplam 21 şiir bulunuyor. Yalnız sayısal ağırlığı ile değil yeni şiire dönük ağırlığını da hissettiren dergide ayrıca, [William Butler Yeats "Benlik ve ruhun diyalogu" ve "Tüm ruhların gecesi", Camile Aubade "Doğu", Tevfik Zeyyad "Burada kalacağız", Ali Şeriati "Bir çocuğun sıcak soluğu"] beş çeviri şiir bulunuyor.
Bir mektep olmanın bilincinde olan derginin bu sayısında ilk şiirlerini yayımlayan genç şairlere de yer veriliyor.
Mahmut Arlı, çizimleriyle renklendirdiği dergide klas bir çizim sunarken şiir ve öykülerin arasına da bir hat çekmiş oluyor.
13. sayının öykü kapısı "Taşra Şairi" romanının yazarı Işık Yanar'ın "Uyuyan Yol" isimli öyküsü ile açılıyor. Açılan bu kapıdan -uyumayan/bazen de uyutmayan- öykücülük yolundan ilerleyip, zengin hayaller ile dolu toplam 12 öykü okuyoruz.
Hasan Harmancı; her şeyi yenilemeye, her şeyi tamamlamaya, her şeyi tanımlamaya çalışan yeni insan türüne kızan Ragıp Abi ile yaptığı ikindi sohbetlerinin öyküsünü yazıyor. Ragıp Abi gerçek bir kahraman mıdır? Bilinmez! Fakat Harmancı, O'nun gözüyle; kentin, binbir debdebe ile getirir gözüktüğü fakat yıkıp götürdüğü şeyleri hikaye ediyor ve bu hikaye biraz beton, biraz toprak, biraz insan, biraz çocuk kokuyor.
Ali Güney; eşini kaybeden bir doçentin hikâyesini anlatırken, bir soru ile yola çıkarak başladığı öyküsünde, "Yüreğini kaybeden adamın başı sağ olur mu? / "Hayat bizi gençliğin düş turlarından erken mi indirdi?" ve " Hayat ‘markalı ama düşüncesiz’ yaşamak hevesine kurban edilmemeliydi değil mi ya? "sorularıyla bize başka bir hayal istikametini işaret ediyor.
Numan Altuğ Öksüz'ün de sorularını görüyoruz. Kapılar ve açılan yollardan bahsetmişken Öksüz'ün öyküsüne değinmeden olmazdı. Öksüz insanın hayatına dair sorgulamalarını bazen gizliden bazen de açıkça dillendirerek mahşer günü elimize tutuşturulacak olan kitabı nasıl yazıldığını sorgulamamızı istiyor ve yine bir soru ile bitiriyor öyküsünü “Peki, söyler misin; neden yalnızca yaşlı bir bünye gördüğünde gelir insanın aklına ölüm?”
Bu sayının diğer öyküleri ise; Elif Nihan Akbaş'ın "Ben Ne Zaman Ölsem", Hüzeyme Yeşim Koçak'ın " Nuri Yüzünden", Meral Afacan Bayrak'ın "Düşevarım", Müzeyyen Çelik'in "Flu", Safiye Gölbaşı'nın "Boş Sandayle Egzersizi", Gökçe Özder'in "Yedi Çikolatalar", Fatih Turanalp'in "Yürüyen Adam" ve Fatma Akkubak'ın "Sömürülmüş Çocuklar Ülkesi" isimli öyküleri.
Vefa Taşdelen, derginin 12. sayısında başladığı aforizmalara bu sayıda da devam ediyor. Dileriz; "Yazarak düşünüyoruz. Zihnimizi yazarak var kılıyoruz. Yazar olmak demek, bir bilinç, bir göz, bir akıl, bir vicdan olmak demektir. Vicdanı sürekli diri kılmak demektir." diyen Vefa Taşdelen’i önümüzdeki sayılarda da görebiliriz.
Bu sayıda üç kitap incelemesi bulunuyor. Abdullah Kasay, Ömer Lekesiz'in "Sanat Bizim Neyimize", Mehmet Kahraman Necip Tosun'un "Öykümüzün Kırk Kapısı" - İbrahim Demirci ise Mustafa Kutlu'nun "Sıradışı Bir Ödül Töreni" isimli kitabını inceliyor.
Söyleşilerde ise; U. Kubilay Dündar, Sosyoloji Divanı dergisi editörü, Sosyolog ve Öykücü; Prof. Dr. Köksal Alver'i konuşturuyor. Alver ile sosyoloji, edebiyat ve hayata dair hoş bir sohbet gerçekleştiriyor.
12. sayıda Filistinli bir öğrenciye sorular yönelten Muhammet İkbal Şenol ise bu sayıda Libyalı bir öğrenci ile söyleşiyor. Gerçekler, gayretler ve umutların birleştiği-yeşerdiği Libya hakkında samimi bir söyleşi yapılıyor.
Ali Akar, Kur'an'ı gündemimizde tutmaya devam ederken, Gürkan Gülcemal "Mutlak varlık: Nokta" başlıklı yazısında tasavvufi gelenek içinde Nokta'yı inceliyor.
Nizamettin Yıldız'ın "Sezai Karakoç'un Eserlerinde Şehir Düşüncesi", Ahmet Çelik'in "Kaşıkçı Ali Rıza Efendi'nin Konya Şiirleri" ve İsmail Detseli'nin "Gonya Gırsalında Dünürcülük Yapmak" bu sayının diğer yazılarından.
Mahalle Mektebi dergisini salt edebiyat dergisi kimliğinden kurtaran bir başka özelliği ise sinema yazıları. Bu sayıda yine iki sinema yazısı bulunuyor. Fatih Dere Polonyalı yönetmen Krzysztof Kieslowski’in "renkler" üçlemesinden "Mavi'yi" yazıyor. Ahmet Aksoy da "Yeşilçamdan Bugüne Yavuz Turgul Sinemasına Genel Bakış" başlıklı yazısı ile Yavuz Turgul'a yakın çekim uyguluyor.
Nergihan Yeşilyurt "İnsan Düğmesi" başlıklı köşesi ile sanat dünyasından ilgi çekici haberlere yer veriyor. Ertuğrul Rast "Ortadakarışık" yazılarına dördüncüsü ile devam ediyor. Rast, “dergilerdennot” kısmında; "Sosyoloji Divanı'nı" incelerken, Kitap bölümünde, İdris Ekinci'nin "Uyku Kuşu" [Ebabil Yayınları] ve Ergin Günçe'nin "Türkiye Kadar Bir Çiçek" [Can Yayınları] isimli iki şiir kitabını konuk ediyor.
Son olarak dergi kulislerinden aldığımız bir habere göre Mahalle Mektebi dergisi 14. sayıdan itibaren zaman zaman çeşitli dosyalara ev sahipliği yapacak ve ilk dosya “İbrahim Demirci” hakkında. Merakla beklerken emeği geçen herkese teşekkürlerimizi iletiyoruz.
Ertuğrul Rast haber verdi