1- Metin Önal Mengüşoğlu güne nasıl başlıyor?

 

Fecri sadıktan biraz önce. Mide ağrıları dinmişse bir buçuk saat daha şekerleme yapma hakkı saklıdır. Sonra işyerinin ağır kepenklerini bel fıtığı sızlayarak kaldırır, camları siler ortalığı paklar; gün başlamıştır. Ayda yılda bir müşteri gelen bu dükkânda muhteşem ve müthiş okuma serüveni başlamıştır artık. Mecmuaların yeni sayıları devrilerek, yani kayaların üzerinden taşıp gelen sular seller gibi okunur, ardından sıradaki kitaplar. Önce Kur’an’dan bir bölüm. Bu, bir sıraya tabi değildir. Güncel olan, aktüel olanla ilgili ayetler seçilir genellikle. Her gün en az bir edebi, bir fikri bir de ilmi eserden kimi bölümler mütalaa edilir. Bir kenara notlar alınır. Bir hikâye, şiir veya denemenin doğum sancılarına dair işaret varsa ona dair odaklanma, yoğunlaşma başlar kalbinde.
Erdem Bayazit - Yaşar Bedri - Metin Önal Mengüşoğlu

Metin Önal Mengüşoğlu Erdem Bayazıt ve Yaşar Bedri ile Kırım'da

2- Metin Önal Mengüşoğlu, öğle aralığında hangi kapıları aralıyor?

 

Yakındaki mescitten duyulan ezan sesi vaktin Metin Önal Mengüşoğluhabercisidir. Salâtın ikamesi ve en fazla bir simit bir de çay ile öğlen gıdasını alır. Kapısını çalması muhtemel müşterilerden birisi, bir ticarethanede satılan mallardan ziyade kitap ve mecmua gibi nesnelerin bulunuşunu merak edip sormuşsa eğer ona cevap yetiştirilir. Soru, eğer “Bunları da satıyor musunuz?” gibi, bir tuhafiye dükkânında bulundurulması mümkün olmayan bu yazılı metinleri, mümkün gören bir aptallık yüklüyse cevap geçiştirilerek verilir. Yok, eğer bu ilgi sahih ve samimi ise bu sefer müşteri artık yazarın bir dostu hatta arkadaşıdır. Bundan böyle dükkâna alış veriş için değil sohbet için uğramaya başlar. Öyle ki bu dükkâna günde otuz kişi uğramışsa bunlardan ancak üç tanesi müşteri olarak girip çıkmıştır; gerisi kurulan ahbaplıkların temadisidir.

3- İkindileyin, dünyanın neresinde geziniyor Metin Önal Mengüşoğlu?

 

Salâtı vusta sonrası dükkânı ya bir çırağa ya da bir ahbaba emanet ederek adam şehre dalar. Sergi salonlarına, kitapçılara, üç beş ahbaba uğrar. Kışsa sekiz köşeli şapkası başında, midi pardesösü sırtındadır, yağan yağmurdan daha bir süratle geçip gider caddelerden. Yazsa caddelerin güneşli kısımlarından akıp gider. Güneşi yutarcasına vücuduna emer. Onunla ahbaplığı kadimdir. Yolları yine hızlı adımlarla eskitir. Kapalıçarşı, Geyve Han, Kapan Han, Emir Han, Koza Han, Bedesten, Fidan Han, hülasa hanlar bölgesi denilen mıntıkada dört döner durur. Kimisinde bir dost ile çay içer, kimisinin mescidinde bir nefeslik duralar. İpek Yolunu takiben şehre varan kervanın sesi, parke taşlar üzerinden geçen at nalları üzerinden çınlar kulaklarında. Bezirgân başı sanki hamallara emirler yağdırmaktadır. Kervana katılmış Yahudi, Ermeni, Rum tüccarlar sessizce yüklerini hanların avlusuna boşaltmaktadır sanki. İkindi uykusu kısa sürer çünkü akşam olmak üzeredir, dükkândaki emanetçi beklemekten usanmış olmalıdır.


4- Metin Önal Mengüşoğlu, akşam olunca evine hangi minval üzre dönüyor?

 

Eve dönmek bir başka şölene dönmektir. Her eve dönüşünde düğününe gider gibi heyecanlanır. Filesi mutlaka dopdoludur. Evden istenen ihtiyaçlara onlarca çeşit katarak dönmüştür pazardan. Ev onu güneş gibi ısıtan bir şeydir. Farkına varır ki ömrü üşümekle geçmiştir ve yıllar sonra sanki sıcak bir yuvaya erişmiştir. İki öğün arasında evden uzakta geçen her dakika bedenini ve ruhunu üşütmüştür. Isınmak için hem ruhunu hem de bedenini evin ılık iklimine bir an evvel atmak ister. Eve dönmek, akşam salâtına, günün tek övün yemeğine, sevgililer yurduna dönmek demektir. Ev hayatı onun için düğün dernekle eşdeğerdedir. Akşam yemeği mutlaka üzerinde konuşulacak eşsiz, emsalsiz bir nimet ve lezzet provasıdır. Onun hanımını yemek hususundaki tanımlaması şöyledir: “Bizim hanım şurada kapı önünde en sıradan malzemeyle kotarılmış alelade bir yemeğin içerisine yeter ki parmağını daldırsın çıkartsın, yemekle birlikte parmaklarınızı yersiniz.”

5- Metin Önal Mengüşoğlu, geceyi/geceleri nasıl yaşıyor?

 

Ağzına kadar doldurarak yaşıyor. Gündüz okumalarının notları, anekdotları bir kenara biriktirilir. Ardından çok kısa gelen iletiler, sorular cevaplanır. Acil işler görülür. Yatsı ezanı gecenin başlangıcı demektir. Salat ve vitir’in edası adeta uzun bir maratonun başlangıç fişeği gibidir. Okumaların en zengini, düşünmelerin en derini, yazmaların en iştahlısı için önünde çok da uzun olmayan ama son derece müsait bir zaman dilimi vardır. Düşünmeler, okumalar, yazmalardan daha lezzetli hayatta ne var ki? Bazen fecri kâziplere kadar artık bu şölen sürer. En fazla uykuya harcanan zamanı kıskanır. Uykuya mümkün olduğunca direnir. Asla gözlerinden uyku akmaya başlamadan, kirpikleri uykuya resmen mağlup olmadan sırtı yatak yüzü görmeyecektir. Uykuya az zaman ayırmakla daha uzun yaşadığını değil daha çok okuduğunu düşünerek sinsice sevinçler yaşar.
 
 
Adem Turan sordu.