İki yaşlı ve güzel müslüman. Hindistan'ın kenar mahallelerinin birinde, ağaçlar arasında bir küçük evde yaşıyorlar. Adamın adı Adem oğlu Abu. Eşinin ismi Aysu. Filmi Türkçe dublajlı izlemek iyi bir fikir değilmiş gibi geldi bana. Çünkü seslendirmede konuşmanın sıcaklığının azaldığını düşünüyorum. Adaminte Makan Abu filmin orijinal ismi. 

Görüntüler, müzik ve özellikle sabahları abdest için kalktıklarında kuyudan su çekme sahneleri nefis.

Vefasız oğul kırgınlığı ve acısı

Abu ve Aysu'nun vefasız ve kötü bir oğulları var/mış. Bırakıp gitmiş anne ve babasını bu oğul. Bir daha da uğramamış, hal hatır sormamış. Çocukları olduğunda bile yüzlerini dede ve ninelerine göstermemiş. Abu'nun ve Aysu'nun, yani bir anne ve babanın yüreğinde devinip duruyor bu acı. Oğlun, çocuğun var. Ama senden hep uzakta. Gelmiyor, selam göndermiyor, yardım etmiyor.

Düşlerde bile Kabe'ye yolculuk

Abu hacı yağı satan bir gariban. Geçimliğini zar zor temin ediyor. Mütevekkil ve sükunete ermiş. Karısı Aysu da öyle. Hırçınlık ve hilekarlıktan uzaktalar. Allah'a güvenip yaslanmışlar. Ulaşmak istedikleri bir yer var. Özlemle oraya kavuşmak istiyorlar. Bu yüzden artık çok az hacı yağı ve dini kitaplar satan Abu da, bahçelerinde besledikleri inekleri sağıp sütlerini komşularına satan Aysu da nerdeyse kazandıkları her kuruşu yıllardır bir sandıkta o amaç için biriktiriyorlar. Hayallerinde, düşlerinde bile oraya yolculuk ediyorlar: Ka'be'ye, Beytullah'a...

Samimiyet inandırıcı bir hazinedir

Kul hakkının, helal kazancın, samimiyet ve dürüstlüğün biraz da didaktik bir üslupla anlatıldığı bu sıcak ve sakin filmde müslümanların yardımlaşmasının güzelliğine de şahit oluyoruz. Hindu komşunun hac yolculuğu için yardım gerektiğinde Abu'ya para yardımı teklif etmesi ve ama Abu'nun bunu kabul etmeyişi etkileyici. Filmin en etkileyici anı ise ağacın çürük çıktığının öğrenildiği andır.

İçi çürük ağaçla imtihan olmak!

Abu'nun yardımsever ve zengin komşusu kereste tüccarıdır. Abu hacca gitmek için bir seyahat turuna başvurmuş ve işlemler olumlu neticelenmiştir. Hazırlıklar büyük bir sevinç ve heyecanla başlamıştır. Hac yolculuğu için gereken para miktarı denkleştirilmelidir. İnekler satılır. Aysu sanki çocuklarından ayrılmıştır. Aysu hanım kalan bütün takılarını da satar. Ama hâlâ para yetmemektedir. Burda yardımsever kereste tüccarı devreye girer ve bahçedeki ağaçlardan birini yüksek bir ücret karşılığı satın alır. Ama kader bazen çok istediğimiz bir şey için bize yol vermez. Abu'yla Beytullah arasında artık hiç bir engel kalmamış gibidir. Fakat yüksek bir ücret karşılığı satılan ağacın içinin çürümüş olduğu anlaşılınca Abu parayı kereste tüccarına geri verir.

İnsana yeni bir ağaç diktiren iman

İçi tertemiz ve diri bir adamın çürük bir ağaçla imtihanının zorlu hale gelmesi. Çok istediği menzile ulaşamamanın derin hüznü. Ama hayıflanma ve isyan yok. Artık gelecek Zilhicce için hazırlanacaklardır. Bir yıl boyunca yorgun bedeniyle çalışmaya devam edecek ve her namazda, her tefekkür anında, her sessizlikte yaşlı karı-koca o mukaddes topraklara kavuşmak için dua edeceklerdir. Nasıl da içimizi sevinç, bahtiyarlık ve hüzünle kıpırdatan bir hikaye. Ne kadar bilindik ve bizden bir öykü. Uydurma değil, gerçek. Her yanımızda bu macerayı yaşayan binlerce müslüman var. Biz bunlar sayesinde rahmete mazhar oluyoruz. Bunları hep görelim. Her daim dua isteyelim bu bağrı yanıklardan. Beytullah aşkıyla dolu dolu yaşayan bu garip ihtiyarlardan...

Yönetmen Salim Ahmed'e selam!

Son söz yönetmen için. Müslüman bir topluluktaki olumlu olumsuz tipleri bize gayet başarılı bir şekilde resmedip kamerasını iyi olanların ruh haline zumlayan Salih Ahmed'e teşekkürler... Selam Hintli müslümanlara!


 

Mustafa Nezihi içinde bir sevinçle anlattı