Kur’an’a göre münafık, kâfir ve müşrikten daha tehlikelidir

Bu kökün Türkçede kullandığımız türevleri infak etmek, münafık, nafaka ve nifak kelimeleridir.[1]

Bu kök kelime lügatlerde satmak, satılmak, tükenmek, tünel, alt geçit manalarındadır.

Kur’ân’da n-f-k kökünden türeyen 8 farklı kalıp toplam 111 kez geçmiştir.

  • 2 kere nâfeka (نَافَقَ) olarak; 9/101
  • 68 kere enfeka (أنْفَقَ) olarak; 18/42
  • 3 kere nafaka (نَفَقَة) olarak; 9/121
  • 1 kere nefak (نَفَق) olarak; 6/35
  • 3 kere nifâk (نِفَاق) olarak; 9/77
  • 32 kere münafık (مُنَافِق) olarak; 4/138
  • 1 kere infâk (إنْفَاق) olarak; 17/100
  • 1 kere münfık (مُىْفِق) olarak; 3/17

Türevlerini ve Kur’ân’da geçen şekillerini anlayabilmek için bazı sözlüklerde bu kelimenin nasıl açıklandığına bir göz atalım:

Kur’ân kelimeleriyle alakalı hazırlanmış muhteşem bir Arapça sözlük olan Tahkîk’te şöyle açıklanmıştır:

Kelimenin asıl anlamı hareketin bitip tükenmesidir. Yani bir hayvanın nefakı; ölümünü, bir ailenin nefakı; herhangi bir icrasının kesilmesini, paranın nefakı; tükenmesini vs. ifade eder.

النافقاء ; farklı yönlerde giriş çıkışı olan bir yere sızmak demektir. Burada hareket ve akış söz konusudur, sonra oradan çıkar ve hareket biter.

Kelimede bulunan elif harfi; özel bir hareketteki yayılmaya delalet eder.

Münâfeka ve nifâk; kişiyle kalbi arasındaki farklılık dolayısıyla hayat akışında sabit olmayan, aksine biten, sona eren bir harekete delalet eder. Bu hareket, kişinin içindeki niyetine aykırıdır. Örfen itikad ve amelin birbirinden farklı olması demektir.

İnfak bitip tükeninceye kadar harcamaktır

الاِنفاق ve النَفَقة ; verme, ihsan etme manasındadır.

Ayetlerden örnek verelim:

قُلْ لَوْ اَنْتُمْ تَمْلِكُونَخَزَٓائِنَ رَحْمَةِ رَبّ۪ٓي اِذًا لَاَمْسَكْتُمْ خَشْيَةَ الْاِنْفَاقِۜ وَكَانَ الْاِنْسَانُ قَتُورًا۟

De ki: Rabbimin rahmet hazinesine eğer siz sahip olsaydınız, harcanır korkusuyla kıstıkça kısardınız. İnsanoğlu da pek eli sıkıdır!” (İsrâ/100)

İnfak bitip tükeninceye kadar harcamaktır ve bu anlam mutlaktır. Fakat örfen verme (الاِعطاء) mefhumuna kaymıştır.

Nifakla ilgili bir ayet örneği:

وَمِمَّنْ حَوْلَكُمْ مِنَ الْاَعْرَابِ مُنَافِقُونَۜ وَمِنْ اَهْلِ الْمَد۪ينَةِ مَرَدُواعَلَى النِّفَاقِ لَا تَعْلَمُهُمْۜ نَحْنُ نَعْلَمُهُمْۜ سَنُعَذِّبُهُمْ مَرَّتَيْنِ ثُمَّيُرَدُّونَ اِلٰى عَذَابٍ عَظ۪يمٍۚ

Çevrenizdeki bedevî Araplardan ve Medine halkından birtakım münafıklar vardır ki, münafıklıkta maharet kazanmışlardır. Sen onları bilmezsin, biz biliriz onları. Onlara iki kez azap edeceğiz, sonra da onlar büyük bir azaba itileceklerdir.” (Tevbe/101)

Örfte de birbirine muhalif olan amel ve itikadın devamlı olması manasında kullanılır. Münafık kişi; iman, din ve usulde münafık, vakıada ise kâfirdir.

Onun nifakı; nih’aî olarak hile, hurda ve ziyana sebebiyet veren bir cürümdür:

وَقَدْ نَزَّلَعَلَيْكُمْ فِي الْكِتَابِ اَنْ اِذَا سَمِعْتُمْ اٰيَاتِ اللّٰهِ يُكْفَرُ بِهَا وَيُسْتَهْزَاُبِهَا فَلَا تَقْعُدُوا مَعَهُمْ حَتّٰى يَخُوضُوا ف۪ي حَد۪يثٍ غَيْرِه۪ۘ اِنَّكُمْ اِذًامِثْلُهُمْۜ اِنَّ اللّٰهَ جَامِعُ الْمُنَافِق۪ينَ وَالْكَافِر۪ينَ ف۪ي جَهَنَّمَ جَم۪يعًاۙ

O (Allah), Kitap'ta size şöyle indirmiştir ki: Allah'ın âyetlerinin inkâr edildiğini yahut onlarla alay edildiğini işittiğiniz zaman, onlar bundan başka bir söze dalıncaya (konuya geçinceye) kadar kâfirlerle beraber oturmayın; yoksa siz de onlar gibi olursunuz. Elbette Allah, münafıkları ve kâfirleri cehennemde bir araya getirecektir.(Nisâ/140).

Münafığın İslam’a zararı, kâfir ve müşrikten daha şiddetlidir

Bu ayette önemleri sebebiyle münafıklar takdim edilmiştir:

Münafığın İslam’a zararı, kâfir ve müşrikten daha şiddetlidir. Zira onun iğvası, telkini ve ziyanı dini tezahür ve muvafakat suretinde kendini gösterir.

Râgıb el-İsfehânî’nin Kur’ân’da geçen kelimeler için  hazırladığı meşhur sözlüğü Müfredât’ta bu kelimeyle ilgili şunlar yazılıdır:

Alıcısı bulunan, satılan, piyasada tükenip giden şey için نَفَقَ fiili kullanılır. Bu da ya satılması, ya ölmesi, ya da yok olması şeklinde gerçekleşir.

انفاق ise hem maldan hem de başka şeyden olur. Zorunlu da olabilir, gönüllü de…

وَاَنْفِقُوا ف۪ي سَب۪يلِ اللّٰهِ وَلَا تُلْقُوا بِاَيْد۪يكُمْ اِلَى التَّهْلُكَةِۚ وَاَحْسِنُواۚ اِنَّ اللّٰهَ يُحِبُّ الْمُحْسِن۪ينَ

Allah yolunda harcayın. Kendi ellerinizle kendinizi tehlikeye atmayın. Yaptığınızı güzel yapın; Allah güzel yapanları sever.”Bakara/195)

نَفَقَة ; sadaka olarak verilen şeydir.

وَلَا يُنْفِقُو َنَفَقَةً صَغ۪يرَةً وَلَا كَب۪يرَةً وَلَا يَقْطَعُونَ وَادِيًا اِلَّا كُتِبَ لَهُمْ لِيَجْزِيَهُمُ اللّٰهُ اَحْسَنَ مَا كَانُوا يَعْمَلُونَ

Allah’ın onları, yapmakta olduklarının en güzeli ile mükâfatlandırması için küçük büyük yaptıkları her masraf, geçtikleri her vâdi mutlaka onların lehine yazılır.” (Tevbe/121)

نَفق ise bir yeri yarıp geçen yol, tünel ve ırmak demektir.

Bu kökten gelen و قد نافق اليربوع  ونفق ifadesi aktavşanın deliğine girip çıkmasını tanımlar.

نِفاق da bu köktendir. Bu da şeraite bir kapıdan girip başka bir kapıdan çıkmayı ifade eder.

اَلْمُنَافِقُونَ وَالْمُنَافِقَاتُ بَعْضُهُمْ مِنْ بَعْضٍۢ يَأْمُرُونَ بِالْمُنْكَرِوَيَنْهَوْنَ عَنِ الْمَعْرُوفِ وَيَقْبِضُونَ اَيْدِيَهُمْۜ نَسُوا اللّٰهَ فَنَسِيَهُمْۜ اِنَّ الْمُنَافِق۪ينَ هُمُ الْفَاسِقُونَ

Münafık erkekler ve münafık kadınlar (sizden değil), birbirlerindendir. Onlar kötülüğü emreder, iyilikten alıkor ve cimrilik ederler. Onlar Allah'ı unuttular. Allah da onları unuttu! Çünkü münafıklar fâsıkların kendileridir.” (Tevbe/67)

Ayetin “Çünkü münafıklar fâsıkların kendileridir” bölümünde geçen fâsıklar, şeriatın sınırları dışına çıkanlar demektir.

Muhammed Esed bu kelimeyle ilgili özetle şu açıklamaları yapmıştır:

لَوْيَجِدُونَ مَلْجَـًٔا اَوْ مَغَارَاتٍ اَوْ مُدَّخَلًا لَوَلَّوْا اِلَيْهِ وَهُمْ يَجْمَحُونَ

Eğer sığınacak bir yer yahut (barınabilecek) mağaralar veya (sokulabilecek) bir delik bulsalardı, koşarak o tarafa yönelip giderlerdi.” (Tevbe/57)

İkiyüzlülüğün temelinde korku yatar

Bu ayet, nifak ve ikiyüzlülüğün temelinde en derin, en köklü saik olarak korkunun yer aldığını gösteriyor. Ahlâken bağlanma korkusu, taahhüt altına girme korkusu, mevcut toplumsal çevreden açıkça kopmanın yol açacağı yoksunluk korkusu vb. Toplumsal statü ve saygınlık için duydukları alt edilmesi zor, bayağı, ahlâk dışı tutkuları içinde münâfıklar Allah'ı aldatmaya çalışırlar. Oysa aldanan kendileridir. Onlar Allah'a karşı umursamaz davranırlar, bu yüzden Allah da onları gözden çıkarır (9: 67). Bu bakımdan belirtmek yerinde olacaktır ki, daha uygun bir karşılık bulunamadığı için ikiyüzlü (hypocrite) sözcüğüyle çevirdiğimiz Arapça münâfık terimi, hem çevresindekileri bilerek aldatmaya çalışan -deyim yerindeyse- bilinçli mürailer için, hem de zihin karışıklığı, ruhsal sıkıntı ya da irade eksikliği yüzünden kendi kendilerini aldatma zaafı içindeki kararsız insanlar için kullanılır. Bu terim deyimsel olarak, nefak isminden türetilmiştir. Nefak da, girişi dışında, bir de çıkışı olan ve özellikle tarla faresi, kertenkele ve benzeri hayvanların kolaylıkla girip çıkabilecekleri veya kendilerini kovalayanları atlatabilecekleri karmaşık yuvaları gösteren nefak isminden türetilmiştir.

Münâfık terimi, mecazî olarak da ikiyüzlü olan, hayatını içinde bulunduğu şartlarda kendisine pratik faydalar sağlayacak vaadlere göre düzenleyerek manevî ve sosyal yükümlülüklerinden her zaman kolayca sıyrılma yolları arayan bir kişilik yapısını anlatır. Böyle bir karaktere sahip olan kişi, genellikle, ahlaken olduğundan daha iyi görünmeye çalıştığından münâfık sıfatı, yaklaşık olarak “ikiyüzlü" (hypocrite) şeklinde çevrilebilir. Ancak şu farklılığın da gözden kaçırılmaması gerekir: Bu Batı kökenli terim (hypocrite) başkalarını kandırmayı amaçlayan bilinçli bir gizlenmeyi ifade ettiği halde, Arapçadaki münâfık terimi, Kur’ân'da da zaman zaman rastlandığı gibi inançlarında ve ahlaki sorumluluklarında zayıf veya kararsız olan ve yalnızca kendisini kandıran kişileri anlatır. [6]

İslam’ı içten yıkmanın yollarını arar

Ali Ünal, bu kelimeyle ilgili olarak şu noktalara dikkat çekmiştir:

Nifak; yolun bir kapısından girip öbür kapısından çıkmak demektir. Fakat bu giriş ve çıkış normal bir giriş-çıkış olmayıp, adeta kimseye görünmemek, kimse tarafından bilinmek istemeden, gizli gizli yeraltı deliklerinde dolaşmak, bu deliklerin bir kapısından girip, öbür kapısından çıkmak, delik içinde tüm sırlarını muhafaza etmek ve dilediğini yapmak mefhumlarını çağrıştırmaktadır.

Münafığın halini ifade eden nifak kelimesi sülasi (üç harfli kök) fiilden gelirken münafık kelimesi karşılıklılık ifade eden müfâale babından gelir. Bu da münafığın gerek kendine, gerek Allah'a ve gerekse başkalarına karşı ikili bir pozisyonda, giriş çıkışlar içinde olduğunu çarpıcı bir biçimde ortaya koyar.

Münafık İslam'da arayıp da bulamadığı dünyalığı elde etmek için sürekli fırsat kollar. İslam’ı içten yıkmanın yollarını arar, çeşitli kılıklara bürünür, her fırsattan yararlanmaya bakar. O, karanlık izbelerin adamıdır, dıştan son derece temiz ve iyi görünür, gayet güzel konuşur, sözü dinlenir. Yapısı itibariyle de görkemlidir.

Münafığın kendisi yolda yalpalayıp durur, nereye gideceğini bilemez, içi haset ve gizli planlarla doludur. Bu bakımdan rahat uyku bile uyuyamaz. Mallarıyla, evladıyla, giyimiyle, konuşmasıyla kendisini göstermek ve onur kazanmak ister. Tam bir yalancıdır. İzbe karanlıklarda ufak bir ışıkla yol alır, bu da sönüverince kalakalır. Son derece korkak ve ürkektir. Müminler bir şey konuşsa hemen kendi aleyhine konuşulduğunu sanır. Durumunun ortaya çıkma endişesi ile titrer.

Ölümden çok korkar. Yazın sıcak günlerinde gölgeliklerde, bahçelerde, pınar başlarında, kışın soğuk günlerinde ise ateşin karşısında, sıcak odalarda, eşleriyle birlikte oturup durmayı sever. Zevk ve sefa içinde ömür geçirir.

Haysiyetli bir hayat yaşamaya güç yetiremediklerinden içinde bulundukları durumu en iyi durum kabul ederler. Dünya hayatı biricik amaçlarıdır. Bu yüzden hiç cihada çıkmak istemezler. Rahatlarını, eğlencelerini bırakıp namaza kalkmak zor gelir.

Münafığın alameti üçtür: “Yalan söyler, söz verdiğinde sözünü tutmaz, kendisine verilen emanete ihanet eder.” (Hadisi şerif) [7]

Kur’ân’da geldiği anlamlar:

  1. İnfak etmek:

اَلَّذ۪ينَيُؤْمِنُونَ بِالْغَيْبِ وَيُق۪يمُونَ الصَّلٰوةَ وَمِمَّا رَزَقْنَاهُمْ يُنْفِقُونَۙ

Onlar gayba inanırlar, namaz kılarlar, kendilerine verdiğimiz mallardan Allah yolunda harcarlar.” (Bakara/3)

  1. Nifak:

اِذَا جَٓاءَكَ الْمُنَافِقُونَ قَالُوا نَشْهَدُ اِنَّكَ لَرَسُولُ اللّٰهِۢ وَاللّٰهُ يَعْلَمُاِنَّكَ لَرَسُولُهُۜ وَاللّٰهُ يَشْهَدُ اِنَّ الْمُنَافِق۪ينَ لَكَاذِبُونَۚ

Münafıklar sana geldiklerinde: Şahitlik ederiz ki sen Allah'ın Peygamberisin, derler. Allah da bilir ki sen elbette, O'nun Peygamberisin. Allah, münafıkların kesinlikle yalancı olduklarını bilmektedir.” (Münâfikûn/1)

  1. Tünel:

وَاِنْ كَانَ كَبُرَ عَلَيْكَ اِعْرَاضُهُمْ فَاِنِ اسْتَطَعْتَاَنْ تَبْتَغِيَ نَفَقًا فِي الْاَرْضِ اَوْ سُلَّمًا فِي السَّمَٓاءِ فَتَأْتِيَهُمْ بِاٰيَةٍۜوَلَوْ شَٓاءَ اللّٰهُ لَجَمَعَهُمْ عَلَى الْهُدٰى فَلَا تَكُونَنَّ مِنَ الْجَاهِل۪ينَ

Eğer onların yüz çevirmesi sana ağır geldi ise, yapabilirsen yerin içine inebileceğin bir tünel ya da göğe çıkabileceğin bir merdiven ara ki onlara bir mucize getiresin! Allah dileseydi, elbette onları hidayet üzerinde toplayıp birleştirirdi, o halde sakın cahillerden olma!” (En’âm/35) [8]

 

[1] Fatma Serap Karamollaoğlu, Türkçe Konuşanlar İçin Kur’ân’ı Anlayarak Okuma Rehberi 1, İstanbul, İşaret Yayınları, 2017, S. 289.

[2] Serdar Mutçalı, Dağarcık, İstanbul, Dağarcık Yayınları, 1995, s. 906.

[3] Corpus.quran.com internet sitesi.

[4] Hasan el-Mustafavî, et-Tahkîk, Merkez Neşr Âsâr Allâme el-Mustafavî, c. 12 s. 229-232.

[5] Râğıb el-İsfehânî, Müfredât, Çev. Abdulbaki Güneş, Mehmet Yolcu, 1. Baskı, İstanbul, Çıra Yayınları, 2006, c. 2, s. 733-735.

[6] Muhammed Esed, Kur’ân Kavramları, İstanbul İşaret Yayınları, 2016, s. 258-260.

[7] Ali Ünal, Kur’ân’da Temel Kavramlar, İstanbul, Kırkambar Yayınları, 1998, s. 353-360.

[8] Mehmet Okuyan, Kur’ân-ı Kerîm’de Çok Anlamlılık, İstanbul, Düşün Yayıncılık, 2013, s. 607.

- - - - -