İnsan olma sırrına erebilmek için geçici kaynaklar arayan insanoğlu, aslında elinin altındaki en büyük kaynağı görmezden gelip de kendine batı kaynaklı kişisel gelişim aldatmacalarını teselli olarak görmeye çalışmıştır. Oysa Kur’an ve sünnet, insanın hayatını düzene sokan, ona insan olma erdemini kazandıran yegâne kaynaktır.
Huzuru bulmak kolaydır
Kişisel gelişim kitapları insanlara huzursuzluğu gösterir ve huzura ulaşmanın yolunun da yine insanın kendinde olduğuna vurgu yapar. “Güç kendi içinizde” diyerek insanın kendi kendine tedavi olmasını salık vererek onu dünyanın ortasında biraz daha bireysel olmaya yönlendirir. Fakat kendine kaynak arayanlar için Kur’an’ın ayetleri ve peygamberin sünnetleri en büyük rehberdir. M. Hamza Haydari’nin Çelik Yayınları arasında çıkan İnsan Ne Yaptığına Şahittir adlı kitabı insana, yaşadığı sıkıntılı anlarında rehber olacak ayet, hadis ve sünnetlerle bir nevi şifa kaynağı olmaya çalışıyor.
Kuran’ı anlayarak okumak, anlamaya çalışmak aslında üzerinde pek durulmayan hassas bir nokta. Bir ömür elinden Kur’an’ı düşürmeyenler bile “Acaba Allah bizlere ne diyor?” diyerek Kur’an’ın mesajını anlamaya gayret etmeden Kur’an’ı ‘yüzünden okumayı’ sürdürmüşlerdir. Oysa Kur’an’ı anlamaktır esas olan. Bir rehber olarak Kur’an’ı seçip onun istediği gibi yaşamaya gayret etmektir.
Ve sünnet. Güzel davranış örnekleri arayanlar için en güzel rehber Peygamber Efendimiz. Onun gibi yaşamaya çalışmak bile, bunun için gayret göstermek bile insanın huzura ulaşmasının bir anahtarını sunuyor bizlere. Attığımız adımda Peygamberimizi örnek alsak, başka bir rehbere ihtiyacımız kalmaz. Peygamberimizi örnek almak Kur’an’ı rehber edinmektir. Çünkü Peygamber Efendimiz Kur’an ahlakıyla bezenmiş bir kalbe sahiptir.
İnsan Ne Yaptığına Şahittir adlı kitap işte günümüz insanın kaçırdığı huzur ortamına ulaşması için neler yapabileceğini Kur’an ve sünnet ışığında anlatan faydalı bir çalışma olmuş.
Beş adımda huzura ulaşmak mümkün
M. Hamza Haydari, kitabında günümüz insanının en fazla problem olarak gördüğü beş meseleyi ele alarak bunların çözüm yollarını ayet, hadis ve sünnetlerden örneklerle ayrıntılı olarak açıklıyor. Nedir ele alınan bu problemler; öfke, kin tutma, hased etme, korkma, stres.
Günlük hayatın koşuşturması içinde insanlar artık daha anlayışsız ve tahammülsüz oldular. Her şeyin sebebi olarak gösterilen günübirlik telaşların arkasına sığınarak kendilerine bile vakit ayıramadan öfke, telaş ve bunalım dolu bir yola doğru sürüklenmeye devam ediyorlar. Kendilerine çare olarak gördükleri psikologlar ya da kişisel gelişim telkinleri de ne yazık ki olayı bazen daha da çıkılmaz bir sürece sokmanın ötesine geçemiyor.
M. Hamza Haydari, insanların yaşadıkları ve içine düştükleri bu problemlerin öncelikle sebeplerini ortaya koruyor, daha sonra da örnek metin ve olaylarla bunlardan kurtulma yollarını işaret ediyor.
Günümüz toplumu tam anlamıyla bir öfke toplumu haline gelmeye başladı. Her gün televizyonlarda gördüğümüz öfke patlamalarının nelere sebep olduğuna şahit oluyoruz. Evde, sokakta, hastanede, okulda yaşanan öfke çıkışları, sonuçta toplumu derinden yaralayan bir olayla sonuçlanarak insanlarda derin izler bırakabiliyor. Yazar, öfke konusunu işlerken Furkan Suresi’nden bir ayetle konuya giriş yapıyor: “O Allah’ın kulları ki yeryüzünde tevazu ile yürürler, cahiller laf attıklarında selam deyip geçip giderler.” Bundan güzel üslup mu olur? Bırakın gerçek hayatı, sanal âlem denen dünyada bile birbirine sataşan, söz savaşına giren, kalpleri kıran insanlar yapacakları en doğru davranışı Kur’an’da bulacaklardır: “Yollarına devam etmek.”
Aynı şekilde öfke konusunda işlenen bir hadis de günümüz meselelerine yaklaşımımızda bize rehber olacaktır. Kendisinden nasihat isteyen bir adama Peygamber Efendimiz üst üste üç defa “öflekenme” der, “Çünkü öfke her fenalığın ilk tohumudur.”
Birbirini anlayarak ve dinleyerek yaşamayı öğrenmeli insanlar. Toplumdaki en büyük problem olarak yazar bu iletişimsizliği görmekte. Birbirini dinlemeyen ve iletişim kurma yollarını aramayan insanlar, vesvesenin, korkunun ve stresin ortasında bulurlar kendilerini. Bu da her gün biraz daha yalnızlaşan insanın çıkmazlarda kalmasına sebep olur. Birbirimizi dinleyerek, Kur’an ve sünnet ışığında yaşamayı kendimize rehber edinerek huzurlu bir toplum olabilmemiz yine bizim elimizde. Dert de derman da bizde. Yeter ki çare aramasını bilelim.
Mustafa Uçurum yazdı