Bilindiği üzere Cenâb-ı Peygamber Efendimiz’i medhi şanında söylenen manzumelere nât-ı şerîf denilir. Bizim edebiyatımızda sayısız mükemmel müstesna örnekleri vardır. Hemen her Hâk şairi birkaç nât-ı şerîf söylemiştir. Zaten geleneğimizde söze ve yazıya Besmele, Hamdele ve Salvele ile başlanır.

1760-1850 yılları arasında yaşamış mürettep divan sahibi, Abdülkâdir Geylâni Hazretleri’nin kutlu yolunun büyük takipçilerinden Bor’lu Ahmed Kuddusî Hazretleri de birçok nât-ı şerîf söyleyip yazmış ve bazıları da bestelenmiştir. Biz de gelen üç aylar münasebetiyle hazretin üç nât-ı şerifini kısa izahlarla teberrüken kaydediyoruz:

Gürûh-ı enbiyâ içre Muhammed ulu sultândır

Semâ vû kâ’inât üzre Muhammed şems-i tâbândır

Hz. Muhammed a.s. bütün enbiyanın (nebilerin) ulu sultanıdır yani önderidir. O gökleri ve kâinatı aydınlatan ve ısıtan parlayan güneştir

Muhammed seyyidü’s-sâdât Muhammed nûr-i Hak bizzât

Muhammed sâhibü’l-âyât, Muhammed ehli bürhândır

Cenâb-ı Peygamber seyyidlerin yücesi efendisi, Hâk nurunun kendisidir. O Kur’anı kerim ayetlerinin tebliğcisi ve yaşayışı ile onların güzelliğinin delili ve klavuzudur.

Muhammeddür nebiyullah, Muhammedür safîyullah

Muhammeddür necîyullah, Muhammed abdür-Rahmândır

Hz. Muhammed Cenâb-ı Allah’ın nebisidir ve Hz. Âdem gibi sâfi bir kuldur. Çünkü safiyullah sıfatı Hz. Âdem’in de sıfatıdır. Kezâ Hz. Nuh a.s.’a ait olan necîyullah (Allah’ın sırdaşı) sıfatının da sahibidir. Allah’ın rahman (bütün mahlûkatı şamil rahmet) sıfatının da sahibidir. Yani bütün ulul’azim peygamberlerin sıfatlarını da taşıyan bir nebiyy-i zişân’dır.

Muhammed bâ’is-i eflâk Muhammed mürşid-i süllâk

Muhammed ârif-i zerrâk Muhammed kân-ı  irfândır

Cenâb-ı Resûlullah kâinatın yaradılış sebebi maneviyat yolcularının mürşididir. Cenâb-ı Hâk “levlâke levlâk, lemâ halâktu’l eflâk” kelamı ile Hz. Muhammed’in kâinatın yaradılış sebebi olduğunu bildirmektedir. Ayrıca irfan hazinesi olduğunu ve bütün inceliklere ârif olanların önderi olduğunu beyan etmektedir. 

Muhammed fâtih û miftâh Muhammed müncî vû mısbâh

Muhammed ebû’l-ervâh Muhammed cânlara cândır

Hz. Muhammed yol ve kapı açıcıdır. Aynı zamanda kurtarıcı (necat sebebi) ve aydınlatıcı kandildir. Bütün ruhların babası (ilk yaratılan ruh ve nur) olup gönül ehlinin canlarına cânândır.

Muhammedle bilünür Hakk Muhammedle bulunur Hakk

Muhammedle görünür, Hakk Muhammed Yâr-ı Yezdân’dır

“İlim, Allah’ı bilmek Allah’ı bulmaktır” diye tarif edilmiştir. Bunun da klavuzu Risalet-penah efendimizdir. Kezâ cemalullâh müşahadesi de onun vasıtasıyla ve onun eğitimi sayesinde mümkün olurmuş. Çünkü o, Allah’ın yâri, dostu tercümanıdır.

Muhammed âşık û ma’şûk Muhammedle bu halk mezrûk

Muhammed bâ’is-i mahlûk Muhammed kutb-ı eyvandır

Hz. Muhammed Cenâb-ı Hakk’a hem âşık hem de onun mâşuku, sevgilisidir. Ve bu halk onun sayesinde, onun yüzü suyu hürmetine rızıklanır. Mahlukatın yaradılış sebebi O’dur. Ve kainat sarayının kutbu, zirvesidir.

Muhammed ümmete rehber Muhammed sâhib-i kevser

Muhammed şâfî’-i mahşer Muhammed kâmil insandır

Cenâb-ı Resûlullah bütün insanlığın rehberidir. Çünkü ona inananlar ümmet-i icabet (kabul etmiş) diğerleri ümmet-i davet (İslamı kabulü beklenenler) olup o bütün insanlığın muhtaç olduğu önderdir. O mahşer günü şefaati beklenen kâmil insandır.

Muhammedle toğar envâr Muhammedle turur bâzâr

Muhammedle sevilür Yâr Muhammed ‘aynel-a’yândır

Bütün nurların kaynağı O’dur. Yeryüzünün düzeni onun sayesindedir. Bütün güzeller, sevgililer onun sayesinde sevilir. Çünkü muhabbet-i Resûlullah muhabbetin menbaıdır. O görebilen gözler için nihan değil aşikârdır.

Muhammed mürşid-i ekber Muhammed ulu Peygamber

Muhammed cümleye server, Muhammed şâh-ı şâhândır

Hz. Muhammed bütün mürşitlerin reisi, irşat ve idare edicisi bir ulu peygamberdir. Hem de bütün şâhların, dünya yöneticilerinin şâhı olarak, mevcudatın ulusudur.

Muhammedle yağar yağmur, Muhammed cihan ma’mûr

Muhammed nâsır û mansûr Muhammed ehl-i Kur’ândır

O âlemlere rahmet olduğundan, yeryüzüne yağmur onun sayesinde yağar, cihanın imarı da onun sebebiyledir. Hem muhtaçlara yardımcı hem Hak ehlini muzaffer eden hem de Kur’anı Kerim’i yaşayışıyla da tefsir talim ve tatbik eden zât-ı şeriftir.

Muhammedle toğar ay gün, Muhammedle akar seyhûn

Muhammedle kamu memnun Muhammed fahr-ı ekvândır

Ay ve güneşin muntazam harekâtı, doğuşu batışı ve nehirlerin devamlı akışı onun sayesindedir. Hz. Resûlullah hak ve adalete razı herkesi memnun edicidir. Ve kâinatın kendisiyle, güzel zatı ve sıfatlarıyla iftihar ettiği, övündüğüdür.

Muhammedle nizâm-ı mülk Muhammedle kıyâm-ımülk

Muhammedle devâm-ı mülk Muhammed mülke hâkândır

Dünyanın nizamı, intizamı ve ayakta durup varlığını sürdürmesi Şah-ı Resûl Efendimiz sayesindedir. O bütün âlemin âdil yöneticisi, hâkânıdır.

Muhammedle okur diller, Muhammedle coşar seller

Muhammedle eser yeller, Muhammed böyle bir Hândır

Mahlukatın lisanları ve gönülleri onun nuru ve muhabbetiyle okur anlar. Seller o sayede akar, rüzgarlar o sayede eser. Muhammed aleyhisselam böyle bir Hândır.

Muhammed mahzen-i esrâr Muhammed Matlâü’l-envâr

Muhammed şâfî-i bîmâr Muhammed derde dermândır

O her türlü sırrın muhafaza edildiği ve nurların tulû ettiği, doğduğu menbadır, kaynaktır. Cenâb-ı Resûlullâh Efendimiz bütün hastaların, dertlilerin şifa sebebi ve her türlü derde dermandır.

Muhammed rahmet-i Rahmân Muhammed sâkî-yi atşân

Muhammed mahrem-i irfân, Muhammed dost-ı cânândır

Fahr-ı âlem efendimiz, Rahman olan Allah’ın âlemlere rahmet olarak gönderdiği ve manevi susuzluk çeken iştiyak sahiplerine sâkidir, susuzluktan kurtarıcıdır. O âriflerin sırdaşı ve Allah ile dostlarının cânânı yani sevgilisidir.

Muhammed sâhib-i mi’râc, Muhammedle doyar her aç

Bu Kuddûsî ana muhtaç, Muhammed ehl-i ihsandır

O miraca teşrif etmiş Cenâb-ı Hâk’la mülaki olmuştur. Onu anlayan ve tabi olanlar maddi manevi her türlü açlıktan kurtulurlar. Çünkü o ihsan lütuf ve kerem sahibidir. Bu Kuddusi de herkes gibi onun muhtacıdır. Buna can u dilden inanır.

***

Nebîler serveriniñ himmet-i bâlâsını aldım

Ki bir gice menâmımda rical meydânına geldim

Resûl-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm efendimizden yüce himmetler aldım. Bir gece rüyamda erler meydanında idim.

Hisâbsız pehlivanlarla tolu meydânı göricek

Büyük olmag-ıla kametleri hayran olub kaldım

Meydanı pehlivanlar doldurmuş, uzun boylarını görünce hayran olup kaldım

Kayış kisvetli baş açık ayak yalın tolanurlar

Mehâbetli şecâ'atli kamusına nazar kıldım

Kisvetleri kayıştan baş açık yalın ayak dolanırlar. Nazar edince yiğitlikleri heybetleri ve cesaretleri çok etkileyici idi. 

Biri didi baña kim gel senin ile güleşelim

Didim ben bir za'îf âciz hakîrem sararub soldum

Onlardan biri gel seninle güreşelim dedi. Dedim ki ben zayıf âciz hakîr bir kulam seninle nasıl güreşebilirim deyip sararıp soldum.

Ne haddim var benim güleşmeye dirken senin ile

Sarıldı baña ol ben de tutub anı yire çaldım

Seninle güreşmek benim ne haddime derken o bana sarıldı. Ben de tutup onu yere çaldım.

Kamusı didiler böyle tutuşub cümlesin yıkdım

Aceb sır bu deyü fikr eyleyüb dehşet ile toldum

Hepsi böyle dediler, tutup hepsini yıktım ancak bunda bir sır var diye düşünüp korku içinde kaldım. Anlamaya çalışıyordum

Resûl-i muhterem bir köşkde oturmış bakar bize

O meydân sahibi ol oldığın fehm eyleyüb bildim

Baktım ki, Peygamber-i zîşân Efendimiz meydanın bir köşesindeki köşkte oturup bize bakıyor. O zaman o güreş meydanını tertipleyenin o olduğunu anlayıp bildim.

Uyanub uykudan ol dem Hudâya hamd ü şükr itdim

Zelîl nâçâr kul iken kuvvet-i kudsiyye hem buldum

O an uykudan uyanıp Allah’a hamd ve şükrettim. Çünki, değersiz çaresiz bir kul iken bana kuvvet-i kudsiye (velilere lütfedilen özel kuvvet) ihsan edilmişti. Burada “kuvve-i kudsi’den” bahseden Erzincanî Salih Baba’nın (v. 1915) bir beytini de şerh mahiyetinde kaydedelim Kuvve-i kudsi’den edip imdadı /Bize haber verdi Zât-ı sıfatı / Ol zaman anladık sırr-ı Ahmed’i/ Katre iken bahr-i umman eyledi” Yani mürşidinin sahip olduğu kuvve-i kudsiye ile salihlere yardım ederek Cenâb-ı Hakk’ın sıfatlarını bildirdiğini ve o zaman Resûllullâh efendimizin sırlarını tam anladıklarını, damlanın deryaya ulaştığını söylüyor.

Habîbine salât-ile selâm hem âline itdim

Ki anın himmetiyle dâ'imâ ağlar iken güldüm

Cenâb-ı Hakk’ın sevgili habibine ve onun âli’ne ehl-i beytine selam ve salat (dua) ettim. Risalet-penah efendimizin himmetiyle daima ağlar iken güldüm.

Dimiş Mevlâm ki Kuddûsîde yok ise de isti’dâd

O miskin bendeme fazlım ile ben dest-gîr oldum

Kuddusî’de istidâd, kabiliyet yok ise de, Hz. Mevlâ o sükûn bulmuş kuluma ben fazl u lütfumla elinden tutup ikramda bulundum demiş.

***

Sun ey Vehhâb bana fazlınla tolu tolu ekdâh

Olayım on sekiz bin âlemin fahrini meddâh

Ey kullarına hibe ve lütuf sahibi Rabbim. Bana hak etmediğim halde aşk ve mana şerbetinden kadehler dolusu ikram et ki, o onsekiz bin âlemin iftiharı olan peygamber efendimizi bu fazlınla güzelce medhedeyim.

Bana vir kâbiliyyet kim o şâhın medhin idem

Gönül şehrinde yanub şu'le virsün kevne misbâh

Bana kabiliyet ihsan eder isen o Sultan-ı Resûl’ü methederim. Gönlümde muhabbet şulesi yandırır isen umarım ki bu kandil ile mükevvenat, bütün âlem aydınlanır.

Resulün ol habîbin hem nebîler serveridür

Ana her kim ki îmân eyledi ol buldı iflâh

Hz. Muhammed Mustafa Efendimiz a.s. senin resûlün ve sevgilindir, hem de nebilerin en önde olanıdır. Ona iman edip tabi olanlar felah bulup kurtulur.

Sivâ endîşesi gönlüm evini kıldı vîrân

Bu vîrânı o dostın hürmetine eyle ıslâh

İnsana doğru yolu unutturan masiva yani aldatıcı şeyler gönlümüzü harab eder. Yarabbi o viran gönlümüzü Cenâb-ı Resûlullâh hürmetine iyileştir, temizle.

Sebeb oldur vücûdına bu mevcûdâtın ol şâh

Anıniçün halk olundı bu kamu ervâh u eşbâh

Çünkü, bütün varlıkların yaradılış ve devamının sebebi Resûlullâh Efendimizdir. Onun hürmetine bütün ruhlar ve bedenler yaratılmıştır.

Açar her bâb-ı makfûlı ider hal müşkilâtı

Ki fâtih eyledin anı virüb destine miftâh

Nebiyy-i zişân her kapalı kapıyı açar, her müşkilatı da halleder. Çünkü ona doğru yolları açtırdın ve kapalı kapıların anahtarını verdin. Yol ve kapılar açıcı kıldın.

Vesîle itdiler cümle nebîler bun deminde

Kamuya nef'i şâmildür ider mahzûnı ifrâh

Bütün nebiler bunaldıkları sıkıldıkları zamanlarda onu vesile-vasıta kılarak Allah’tan yardım istediler. Fahr-ı âlem efendimizin herkese faydası ve desteği vardır. Ve bütün mahzunları, mahrumları, mağdurları, mazlumları o ferahlatır.

Diler senden bu Kuddûsî anın meddâhlığını

Muvaffak eyle anı ey Ganî vü Hayy ü Fettâh

Yarabbi bu Kuddusî de senden Resûlullâh Efendimiz'i medhedebilmek, kadrini ifade ve ilan edebilmek için yardım ister. Bu isteğimde beni muvaffak eyle, ey Ganî, zengin, lütfu bol, beni duyan yol ve kapılar açan Rabbim.

Erzurumlu İbrahim Hakkı Hz.’nin Vesileyi bildinse/Mustafa’yı buldunsa/Hakk’a vasıl oldunsa/ Hakk’ı zevkin süregör” nutk-u şerifinde ifade ettiği manaya vakıf olan Kuddusî Baba gibi büyükler Resûlullâh Efendimiz’in izinden, peşinden ayrılmamayı tavsiye ve telkin etmektedirler. Şefaat ve himmetleri hazır olsun.

Arzu Bosnevi