Bir elektrik mühendisi, yüz bin kitabın önsözünü okumuşsa, daha fazlasının kapağını, künyesini aklında tutuyorsa,
Hurdacıya, eskiciye, ikinci el kitapçıya, sahafa, her gün sevgilisine elinde çiçekle gider gibi bir heyecanla gidiyorsa,
Kitaplar evinden taşmış, yeni bir ev satın almış, oradan da taşmış, “şu ev iyi bir kütüphane olur” diye meskenine yakın muhitte yeni bir ev bakınıyorsa,
Çöp yığınlarının yanından geçerken bile matbu bir şey gördüğünde içi cız ediyor, heyecanlanıyorsa,
Kıymetli pul, para, bakır eşya koleksiyonu kitap koleksiyonunun yanında gölgede kalmışsa,
Toplamak ve biriktirmenin nitelikle bağdaşırsa bir anlamı olacağını erken idrak etmişse,
Üstelik her kitaptan ne olur ne olmaz diye iki nüsha, varsa imzalısıyla birlikte üç nüsha edinmeden o işi tamamlanmamış görüyorsa,
Kitapların üzerindeki damgalardan, mühürlerden, imzalardan, okuma notlarından, işaretlerden, el yazılarından, o kitabın kime ait olduğunun izini sürüyorsa,
Aldığı her eski kitabın sayfalarını karıştırıyor, kitaplar arasından çıkan çiçekten saç teline, telefon kartından aşk mektubuna onlarca küçük “şey”den ilginç hayat hikâyelerine tuhaf bir ürpertiyle tanık oluyorsa,
Sütten ağzı yandığı için ödünç kitap verme ve alma sayfasını açmıyorsa,
Kendisinde olan ve olmayan kitapların hangi özel ve resmi kütüphanelerde olduğunu adı gibi biliyorsa,
Kitap toplamayı oyun haline getirenler arasında pek çok özelliğiyle iyi bir oyuncu haline gelmiş ancak doğallığını kaybetmemişse,
Bu adam Talat Öncü’dür.
Bir gün sizi arayıp…
Onu ilk Ahmet Özcan’ın düzenlediği müzayedede tanıdım. Almak istediği gibi kitaplarda bayrağı indirmiyordu. Fiyat yükseliyor, bayrak havada. Ta ki kitap kendinde kalana kadar…
Sık saçları dirayet alameti.
Gözleri henüz tarif edilmemiş mercek harikası…
Yüzü Konya Ovası… Sarıya ve kızıla yakın bereketli ekin tarlası.
Sesi heyecan ambarı…
En çok da kaşları! Onun en belirleyici vasfı. Özgün bir tasarım. Birkaç tel geniş alnına doğru dikine gidiyor ya, asıl inat, ısrar, kararlılık o dikine gidişte…
Bir gün sizi arayıp, filan kitabınızda filan yazınızı okudum, bayıldım, elinize yüreğinize sağlık diye iltifat ederse şaşırmayın, iltifat değil içtenliktir.
E, roman da okur, romanı yazılmadı henüz.
Mehmet Aycı yazdı