Zaman, yaşamın kendisidir. Ve yaşamın yeri yürektir.

Yirminci yüzyılın en önemli Alman edebiyatçılarının başında gelen ve çıkardığı romanlar ile tüm dünyada adını başarılı bir şekilde duyuran Michael Ende tarafından yazılmış olan “Momo”, fantastik çocuk roman kategorisine giren başarılı bir eserdir.

Zaman, yaşamın kendisidir. Ve yaşamın yeri yürektir.

İçerdiği hikâye bakımından çocuklar için hazırlanmış bir eser olarak düşünülse de kitap; her yaştan okuyucu kitlesinin kendisinden bir şeyler bulabileceği bir baş yapıt olarak görülür. İşlediği konu ve fantastik unsurlar sayesinde Momo, milyonlarca okuyucuya ulaşmayı başarmış, kırktan fazla dile çevrilmiş ve Alman Gençlik Edebiyatı Ödülü’nü kazanmıştır.

Momo, eski bir tiyatro harabesinde yaşayan, kimsesiz bir kız çocuğudur. Çevrede yaşayan insanlar tarafından bulunup sahip çıkılmış ve onun için yapılan kulübede yaşamaya başlamıştır. Momo’nun herkesi kendine bağlayan ve kendisiyle ilgilenmelerini sağlayan tuhaf bir özelliği vardır. Küçük çocuk, muhteşem bir dinleyicidir ve gününün çoğunu insanların dertlerini dinleyerek geçirir. Çevredeki insanlar, küçük kıza hem yardım eder hem de dertlerini ona anlatıp kendi başlarına fark edemedikleri çözümü ona anlatırken fark ederler. Bir gün bulundukları bölgeye “Duman adamlar” adında zamandan tasarruf edilmesini sağlamak üzere görevlendirilmiş insanlar gelir. Bu adamlar, köylülere zamandan tasarruf ederek zengin olabileceklerini anlatır. Duman adamların dediklerini kabul eden köylüler artık Momo’ya uğramaz olur. Momo ise bu durumu düzeltip eski günlerine dönebilmek için duman adamlara karşı âdeta savaş ilan eder.

İnsanın zaman ile olan ilişkisini ele alan ve faydalı çıkarımlar sunan “Momo”, yediden yetmişe geniş bir okuyucu kitlesine seslenir. Momo ve yakın arkadaşları Gigi ile Beppo’nun yaşadığı olaylar, gerçek dünyada karşılaşılmayacak ilginçlik ve tuhaflığa sahiptir ancak kitap bu fantastik olaylarla günümüzdeki insanların zamanı yanlış ve bilinçsizce kullandığını açıkça ifade etmeyi başarmıştır. Michael Ende, “Momo” ile günümüz insanının yaşadığı sorunları farklı bir bakış açısıyla anlatmak istemiştir.

Kitapta, zamandan tasarruf edeyim derken kendi hayatını feda edenlerin neler yaşayabileceği okuyuculara net bir şekilde yansıtılmaktadır. Günümüz insanının günlük yaşantısında ve iş hayatında yaptığı gereksiz koşuşturmalara eleştiri getiren bu kitap, insanların hayattaki amaçlarının para yerine mutluluk olması gerektiğini açık bir şekilde vurgulamaktadır.

Momo’nun Hikâyesi

Henüz teknolojinin çok da ileride olmadığı, insanlığın ilk zamanlarında görkemli yapılar ve büyük şehirler vardı. Devlet liderleri, bu şehirlere dev tapınaklar ve geniş saraylar yaptırır, zengin insanlarla birlikte burada yaşarlardı. İnsanların o dönemlerdeki tek eğlence araçları ise tiyatro idi. Çok fazla insanın aynı anda izleyebilmesi için geniş ve büyük tiyatro salonları inşa edilmişti. O dönemlerin üzerinden uzunca bir süre geçti ve artık o dev tapınaklı, geniş ve görkemli saraylara sahip şehirler kalmadı. Eski tiyatrolar, köhneleşti ve birer birer harabeye döndü. İşte Momo isimli küçük kız çocuğunun hikâyesi de bu harabelerden birinde başladı.

Eski zamanlarda, oldukça zengin insanların yaşadığı bu bölgede artık fakir bir halk yaşam sürmekteydi. Bu yerde yaşayan insanlar, kendilerine bile zor baktıkları bir dönemde “Momo” adını verdikleri ufak bir kız çocuğunu buldular. Geçmiş yıllardan kalma tiyatro harabelerinin arasında yaşamaya çalışan bu kız; tuhaf kıyafetli, kıvırcık saçlı, ufak tefek ve sevimli bir şeydi. İnsanlar ilk başta bu kız çocuğuna şüphe ile yaklaştılar çünkü çocuk fazla konuşmuyordu. Ancak zaman geçip de zararsız ve kimsesiz olduğunu fark ettiklerinde ona, yardım etmeye başladılar. Tiyatro harabelerinde barınabilmesi için ona bir kulübe yaptılar ve ellerinden geldiğince ufaklığa yiyecek ya da kıyafet yardımı yapmaya başladılar. Bölge halkı, zamanla bu sevimli çocuğa alışmış ve onu kendi ailelerinden biriymiş gibi benimsemişlerdi.

Bölge sakinleri Momo adını verdikleri bu sevimli çocukta farklı bir özellik olduğunu, kısa sürede anladılar. Momo, diğer çocuklara kıyasla çok iyi bir dinleyiciydi. İnsanları hiç araya girmeden saatlerce dinleyebiliyor, onların sorunlarına kulak verebiliyordu. Çevre halkı, çocuğun bu özelliğini çok sevmişti. Kimin ne problemi varsa gidip Momo’ya anlatıyor, ona anlatırken çözümü kendisinde buluyordu. Çiftler dahi aralarında yaşadıkları problemleri, Momo’ya anlatarak çözmeye başlamıştı. Birbiri ile tartışmış insanlar; aralarındaki buzu, Momo’ya anlattıktan sonra eritebiliyordu. Artık bu çevrede yaşayan insanlar, daha mutlu ve huzurlu hâle gelmişlerdi. Tüm bu huzur ve mutluluğu minicik bir çocuğa borçlulardı. Bu borçlarını, her geldiklerinde çocuğa yemek ve kıyafet getirerek kapatmaya çalışıyorlardı. Ayrıca Momo, insanlarla oyun oynamayı da çok seviyordu. Genç, yaşlı herkes Momo’nun bulduğu ilginç ve eğlenceli oyunlarla tiyatro harabelerinde muhteşem zamanlar geçiriyordu.

Momo’nun en sevdiği arkadaşları, Beppo adında yaşlı bir adam ve Gigi adında genç bir delikanlı idi. Beppo, sokakları daha temiz hâle getirmek amacıyla çalışan bir temizlik hizmetlisiydi. Mesai sonrası küçük çocuğun yanına uğrar, onunla saatlerce vakit geçirir, sohbet ederdi. Yaşlı adam, genellikle kimseyle sohbet etmeyi sevmese de Momo, onun için bir istisnaydı. Gigi ise yaşlı adamın aksine çok fazla konuşurdu. Genç adam, âdeta bu konuda özel bir yeteneğe sahipti. Elinden birçok iş gelirdi ve yaptığı konuşmalarla insanları kendisine iş vermesi konusunda ikna edebilirdi. Gigi, Momo’nun yanında kendini daha iyi hisseder, hayal dünyası hiç olmadığı kadar genişler ve harika hikâyeler bulabilirdi. Bu genç adamın tek bir hayali vardı: Çok zengin olmak. Gigi ve Beppo zıt karakterlere sahip olmalarına rağmen iki sıkı dosttu. Bu ikilinin yanına bir de Momo katıldığında üçünün keyfine diyecek olmazdı.

Zaman Tasarrufu Şirketi

Son zamanlarda ihtiyar Beppo, üstün önsezileri ile köyde işlerin pek de yolunda gitmediğini sezmişti. Bölgede dolaşan tuhaf kıyafetli adamların varlığını herkesten önce o anlamıştı. Kendilerini, “Zaman Tasarruf Şirketi”nin elemanları olarak tanıtan ve duman rengi takım elbiseleri ile sürekli etrafta dolaşan bu adamlar, çevredeki insanlarla zamanları hakkında konuşmalar yapmaktaydı. Bu konuşmalarda, insanlara zamanlarını ne kadar boş geçirdiklerini sayısal veriler kullanarak anlatıyor, bu zamanları değerlendirerek ve verimli kullanarak nasıl zengin olabileceklerini öğretiyorlardı. İnsanların boşa geçen zamanlarını kullanarak zengin olabileceklerini anlatan “Duman adamlar”, onlardan topladıkları zamanlar sayesinde yaşamlarını sürdürüyorlardı. Konuştukları insanlara, komşuları ve hastaları ziyaret etmenin, sinemaya gitmenin, insanlarla iş dışında sohbetler edip eğlenceli aktiviteler yapmanın zararlı olduğunu söyleyerek bu zararlı alışkanlıklar yüzünden zamanlarını boşa harcadıklarını, dolayısıyla zengin olamadıklarını anlatıyorlardı. Zaten fakir olan bu insanlar, zengin olabilecekleri umuduyla duman adamlara inanıyor ve onlara zamanlarını iş için kullanacaklarına dair sözler verip sözleşmeler imzalıyorlardı.

Duman adamların telkinleriyle zamanlarından tasarruf etmeye başlayan fakir insanlar, işlerine daha çok sarılıp çalışarak gerçekten de kazançlarını arttırmayı başarmıştı ancak hayatlarında eksik olan bir şey vardı: Zengin olmaları, onları mutlu etmiyordu. İnsanlar eğlenceli işlere, dost ve ailelerine vakit ayıramayan birer robota dönüşmüştü. Zengin olup rahata ereceğini düşünenler, zengin olmuş ancak rahatlığa bir türlü erişememişlerdi.

Bu durumdan ilk olarak rahatsızlık duyanlar; çocuklar oldu. Çocukların zengin olmak gibi kaygıları yoktu, onlar yalnızca sevdikleri ile eğlenmek ve oyunlar oynamak istiyordu. Çalışan anne ve babalarının yüzlerini dahi göremeyen çocuklar, şimdi mutsuz ve monoton bir hayata sahip olmaktan dolayı çok üzgünlerdi.

Momo ve en yakın arkadaşları Gigi ile Beppo da bu durumdan hiç memnun değildi. Artık insanlar eskiden olduğu gibi onlarla vakit geçirmiyor, konuşup dertleşmek için Momo’ya gelmiyordu. Herkes zengin ve tek tip bir hayatın hayalini kuruyor, böyle bir hayata kavuşmak için gece gündüz çalışıyordu. Üçlü, insanlardaki bu değişimin farkındaydı ve bu durumu düzeltmek için aralarında konuşmalar yapıp çözüm için fikirler bulmaya çalışıyorlardı.

Momo, “İnsanlar bana gelmiyorsa ben insanlara giderim!” düşüncesiyle önceden kendisini sık sık ziyaret eden ancak şimdilerde gelip gitmeyen insanların yanına uğramaya başladı ve onların gereğinden fazla çalıştığına ve eskiye göre daha fazla para kazandığına şahit oldu. Küçük kız, tek tek bütün arkadaşlarına ulaştı ve onlarla sohbet ederek eski hayatlarına dönmelerini tavsiye etti. Şu anki hayatından memnun olmayanlar ve yalnızlaştıklarının farkında olanlar, Momo’nun bu fikrine sıcak bakıp eski hayatlarına dönmek istediler. Ancak bu durumdan hiç de hoşnut olmayacak duman adamlar, bu haberi kısa sürede öğrendi ve Momo ile bir görüşme yaparak onu durdurmaları gerektiğine karar verdiler.

Momo ve Duman Adamlar

Tiyatro harabelerindeki kulübesinin yakınında bir oyuncak gören Momo, merakla yanına giderek oyuncağı inceledi. Bu oyuncak, konuşan bir bebekti ancak sürekli konuştuğu için küçük kız ondan rahatsız olmuştu. Tam o sırada yanına kül renginde bir tene sahip, takım elbiseli bir adam geldi. Adam, bir yandan küçük kıza; çevresindeki insanlarla sohbet ederek onların zamanlarını çaldığını ve onlara zarar verdiğini anlatırken diğer yandan ona lüks eşyalar ve oyuncaklar vererek artık bunlarla vakit geçirmesini ve çevresindeki insanları dinleyerek vakitlerini almaması gerektiğini sıkı sıkı tembihliyordu. Momo ise adamın sevgisiz bir hayat sürdüğünü düşünüyor, ona sorular sorup konuşmasını sağlayarak bu tuhaf adamın amacını anlamaya çalışıyordu. Momo’nun soruları karşısında kendi düşünceleriyle çelişen adam, getirdiği eşyaları da alarak apar topar arabasına bindi ve küçük kızdan hızla uzaklaştı.

Momo, ertesi gün başına gelen bu tuhaf olayı en yakın arkadaşları Gigi ve Beppo’ya anlattı. Üçlü, aralarında konuşarak yaşananlara tepki göstermek için bir yürüyüş düzenlemeye karar verdiler. Yürüyüş vakti geldiğinde Momo, Gigi ve Beppo’nun yanında bu durumdan rahatsız olan çevre halkın çocukları da vardı. her şeyin eskiye dönmesini isteyen binlerce çocuk, ailelerine hep bir ağızdan seslendiler. Yürüyüş sonunda yapılan konuşmada çevre halkının davetli olduğu bir toplantı düzenleyeceklerini ve duman adamların gerçek yüzünü açığa çıkaracaklarını ilan ettiler. Ancak zaman geçip de toplantı vakti geldiğinde toplantıya hiç kimsenin katılmadığını gördüler. Momo, kulübesinin önünde tek başına üzgün bir şekilde oturup olanları anlamaya çalışıyordu.

Görevi gereği sokakları temizleyen çalışan Beppo, mesaisi sırasında görmemesi gereken bir olaya şahit oldu. Momo ile görüşmeye gelen ve küçük kızın söyledikleri karşısında kafası karışan duman adam, diğer duman adamlar tarafından sorgulanıyordu. Sorgulamanın ardından Beppo, hatalı bulunan duman adamın gökyüzüne doğru bir duman gibi yok oluşunu izledi. Bunu hemen Momo’ya haber vermeliydi. Beppo, gördüklerini anlatmak üzere Momo’nun yanına gitmek için var gücüyle bisikletin pedalına asıldı. Momo’nun gayeleri için bir tehlike olduğunu anlayan duman adamlar ise Beppo’dan çok daha önce kulübeye varmış ve Momo’yu aramaya başlamışlardı ancak küçük kız ortalıkta yoktu. Herkes Momo’yu ararken küçük kız kabuğunda “Beni izle” yazan bir kaplumbağanın peşine takılmış ve kente doğru yol almaya başlamıştı. Tuhaf tipli adamlar gittikten sonra kulübeye varan Beppo, Momo’nun orada olmadığını görünce duman adamların onu kaçırdığını düşündü ve gidip Gigi’ye durumu ve gördüğü tuhaf olayı detaylarıyla anlattı.

Momo, duman adamlara yakalanmadan küçük bir kaplumbağanın peşinde tabelasında, “Hiçbir Zaman Sokağı” yazan bir sokağa girdi. Kaplumbağanın kabuğundaki talimatlara uyarak hareket eden Momo kendini, “Hiçbir Yerde Evi” tabelalı bir evin önünde buldu. İçeri girdiğinde ise tuhaf heykellerin ve pek çok saatin bulunduğu bir odayla karşılaştı. Bu sırada Zaman Tasarruf Şirketi’nin çalışanları her yerde küçük kız çocuğunu arıyordu. Şirketin yönetim kurulundaki isimler ise küçük kıza ancak Hora Usta’nın yardım edeceğini düşündüler.

Hora Usta ile Tanışma

Kocaman bir salonun içinde binlerce saatin gövde gösterisine kendini kaptıran Momo, yanına gelen yaşlı adamı son anda fark etti. Bembeyaz saçlara ve kısacık bir boya sahip bu adam, selam verdi ve adının “Hora Usta” olduğunu, söyledi. Anlattığına göre Hora Usta’nın diğer insanlardan çok farklı bir işi, bir görevi vardı. Yaşlı adamın görevi, zamana yön vermekti. Dünyadaki insanların zamanlarını yöneten ve zaman planlaması yapan Hora Usta, asıl anlatmak istediği konuya geçmeden önce kendisinden kısaca bu şekilde bahsetti. Hora Usta’nın yönlendirmesiyle bir kahvaltı masasıyla karşılaşan Momo, uzun zamandır yemek yemediğinin farkına vardı. Küçük çocuk, yemek masasının başına geçti ve gördüğü her yiyeceği âdeta son defa yiyormuşçasına midesine indirmeye başladı. Yemekten sonra Momo, Hora Usta ile zaman konusunda konuştu ve daha önce Hora Usta’dan da yaptığı işten de haberi olmayan küçük kız, onun anlattıklarına çok şaşırdı. Hora Usta, küçük kızı ufak bir gezintiye çıkardı ve zamanın kaynağı olarak adlandırılan yere götürdü. Momo, yaşlı adamın zamanın kaynağı olarak nitelendirdiği yeri görür görmez şok oldu. Daha önce hiçbir yerde görmediği güzellikte çiçeklerin bulunduğu bu yere, âdeta âşık oldu. Dev bir kubbenin altında dakikalarca çiçekleri ve etrafı izleyen ikili daha sonra geldikleri yoldan geri döndüler. Momo, gördüğü inanılmaz güzelliklerin ve yemeğin verdiği tatlı yorgunlukla uyuyakaldı.

Gözlerini açtığında kendisini yeniden tiyatro harabelerinde bulan Momo şaşkındı. Buraya nasıl dönmüş olabilirdi? Yaşadıklarını çok net bir biçimde hatırlıyor ve gerçek olduğunu biliyordu. Etrafına bakındığında Hora Usta’nın en büyük yardımcısı, kendisini ona götüren ve kabuğunda parıltılı yazılar bulunan o kaplumbağayı yine gördü. Momo, ona sorular soruyor kaplumbağa ise soruların cevaplarını kabuğuna yansıtarak küçük kızın merakını gideriyordu. Momo, yaşadığı olayların sanki birkaç saat süren bir zaman diliminde gerçekleştiğini sanıyor olsalar da durum öyle değildi. Hora Usta’nın evinde daldığı uyku, çok uzun sürmüştü.

Momo’nun Yokluğu

Momo’nun yokluğunda geride bıraktığı arkadaşları, çok değişmişti. Küçük kızın en yakınları olan Gigi ve Beppo bile Momo’nun yokluğunda bambaşka insanlara dönüşmüşlerdi. Gigi, duman adamlar ile görüşmüş ve zamanından tasarruf ederek zenginleşmeye başlamıştı. Duman adamlar ile yaptığı zaman tasarrufu anlaşmasından sonra genç adam, hayatında önemli bir yükselme yaşamıştı. Daha önceleri birkaç ziyaretçi çekebilmek adına uydurduğu hikâyeler, artık ona büyük paralar kazandırmaktaydı. Gigi’nin uydurduğu hikâyeler, televizyonlarda yayınlanıyordu ve bu iş onu gerçekten ünlü biri yapmıştı. Artık televizyon kanallarında programlar sunmaya ve hikâyelerini ekranlarda anlatmaya başlayan genç, oldukça popülerdi. Film yıldızları ya da futbolcular kadar üne kavuşan Gigi, bu ünü sayesinde hayal etmediği kadar paraya sahip olmuştu. Yine de tüm bu zenginliklere rağmen Momo’yu unutamamıştı ve en iyi arkadaşı olarak gördüğü küçük kız ile yaşadığı anıları aklından çıkaramıyor, onu çok özlüyordu. Tüm harika hikâyelerini, özellikle Momo yanındayken uydurabilmişti. Momo’nun, kendisinin ilham perisi olduğunu düşünüyor ve ününü ona borçlu olduğunu hissediyordu. Eğer Momo hakkında bir hikâye yazar ve onu tüm dünyaya tanıtırsa belki de ona olan borcunu ödeyebilirdi. Hem Momo’yu tanımak kesinlikle tüm dünyanın hakkıydı. Gigi kararını verdi, Momo hakkında bir hikâye yazacak ve onu televizyon kanallarında yayınlatarak herkesin Momo ile tanışmasını sağlayacaktı. Ancak işler planladığı gibi gitmedi. Momo’nun hikâyesini yazmaya başlayan Gigi, kendisine gelen bir telefonla tehdit edildi. Olur da bu küçük kızın hikâyesini yazar ve Momo’yu başkalarına duyurmaya kalkışırsa elindeki her şeyi kaybedecekti. Gigi, gerçekten korkmuştu ve henüz yazım aşamasındaki bir yazıyı; kimin, nereden öğrendiğini çok merak etti. Çalışmasına devam etmek istiyordu ancak bu şartlar altında mümkün değildi. Kazandığı her şeyi, kaybetmek istemiyordu. Bu işin peşini bırakmaya karar verdi ve konuyu bir daha açılmamak üzere kapattı ancak içindeki boşluk gitgide büyüyordu. Yaptığı hiçbir işten zevk almıyor, sevdiği için değil, her şeyi zorunlu olduğu için yapıyordu. Hayatından nefret etse de genç adam, televizyon programlarına çıkmaktan ve ünlü biri gibi yaşamaktan vazgeçemiyordu.

Temizlik görevlisi ihtiyar Beppo’nun hayatı ise çok daha çetin ve zordu. Günlerce Momo’nun dönmesini beklemişti. Polise, bir adamın duman olup yok olduğunu ve küçük bir kızın peşinde olduklarına dair verdiği ifadelerin sonucunda deli olduğu düşünülmüş ve akıl hastanesine yatırılmıştı. Duman adamların şartlarını kabul etmesi şartıyla hastaneden çıkmıştı. Momo’nun diğer arkadaşları ise bir gün mutlaka geri döneceğini düşünerek kulübesinde toplanıyor ve orada oyunlar oynuyorlardı. Bu duruma sinirlenen duman adamlar, “Çocuk Deposu” adını verdikleri bir merkez kurdular ve buraya etrafta başıboş gezen, oyunlar oynayan çocukları yerleştirdiler. Artık çocukların parklarda dolaşmaları yasaklanmıştı. Anne babalar ise bu duruma karşı çıkacak boş vakti dahi bulamıyorlardı. Duman adamlar ile yaptıkları zaman tasarrufu anlaşmalarından dolayı sürekli olarak bir çalışma hâlindeydiler. Dünyada her şeyden çok değer verdikleri biricik yavruları olan çocuklarının âdeta bir sokak hayvanı gibi toplama alanlarına kaldırılması, onları üzüyordu ancak ellerinden gelen bir şey yoktu. Sokakta eğlenen, neşe ile oynayan her çocuk, duman adamlar tarafından alıkonuldu ve belirledikleri merkezlere götürüldü.

Duman Adamlarla Yapılan Zorunlu Anlaşma

Momo, yaşadığı olaylardan sonra kulübesine geri dönmüştü. Döndüğünde arkadaşlarının onu bekliyor olacağını düşünen küçük kız, kimseyi görememesinin anlamlı bir sebebi olabileceğini düşünüyordu. Günlerce yanına kimse gelmedi, sadece kaplumbağa uğradı. Kaplumbağa, o; Hora Usta’nın evinde iken bölgede yaşanan olayları anlattı. Artık hiçbir çocuğun buraya gelmeyeceğini öğrenen Momo, çok üzüldü. Kulübesine girdiğinde onun için bırakılmış bir mektup olduğunu fark etti. Mektup Gigi’dendi, taşındığını yazmış ve yeni adresini onunla paylaşmıştı. Adresi öğrenen Momo, ertesi gün kaplumbağayı da yanına alıp yola koyuldu. Momo, Gigi’nin yeni evini görünce şaşırdı, genç adam lüks ve oldukça büyük bir villada oturuyordu. İki arkadaş, uzun bir aradan sonra ilk kez karşılaşmış ve hasret gidermişlerdi. Konuşkanlığı ile bilinen Gigi, Momo’yu görür görmez başından geçen olayları anlattı. Nasıl ünlü olduğunu ve ne kadar fazla para kazandığını söyledi. Ancak sohbetin tam ortasında asistanları geldi ve onun çıkmak zorunda olduğunu, bir televizyon programına yetişmesi gerektiğini hatırlattılar. Gigi, durumdan hoşnut olmayarak Momo’nun yanından ayrıldı ve programa yetişmek için aracına bindi. Tüm bu konuşmalar sırasında Momo, Gigi’ye tek bir kelime dahi söyleyememişti. Oradan ayrılıp doğruca kulübesine gitti.

Gigi ile görüşmesinin üzerinde aylar geçen Momo, bu süre boyunca kimseyi görmeden yaşadı. Birkaç günde bir Gigi’nin villasına uğrayıp onu görmek istese de asistanları ve korumalar, buna izin vermediler. Momo, tek başına mücadele verdiği bu savaşı kaybettiğini hissediyordu. Şimdi duman adamların görüşme teklifini kabul etmekten başka çaresi kalmamıştı. Onlarla görüşmek istemiyordu ancak onlarla anlaşmaktan başka da çaresi yoktu. Duman adamlar ile görüşme yapacağı yere geldi. Duman tenli adamlar, Momo’ya kendisine zarar vermek istemediklerini, Hora Usta’ya ulaşmalarında yardımcı olmasını istediklerini söyledi. Momo, kaplumbağadan ve Hora Usta’nın evinden bahsetti, adamlar ise konuşmanın ardından kaplumbağayı bulmak için aramaya koyuldular çünkü onu bulurlarsa Hora Usta’ya giden yolu da bulacaklardı.

Momo, gece duman adamlar ile yaptığı görüşmeden sonra kulübesinde uykuya daldı. Gözlerini yeniden açtığında ise gördükleri karşısında şok olmuştu. Vücudu kaskatı kesilmesine rağmen zorla yürüyerek Hora Usta’nın evine doğru ilerliyordu. Bu sırada önünde de kaplumbağa vardı ve onu takip etmekteydi. Eve giden yolda duman adamları gördü ve korktu. Ancak birden garip bir şey yaşandı ve yolu üzerindeki duman adamlar birdenbire yok oldular. Momo ise sonunda kaplumbağanın talimatları ile Hora Usta’nın evine ulaşmıştı. Evde ilk gördüğü yatağa kendini attı ve huşu içinde uyumaya başladı.

Uyandığında ise başucunda Hora Usta bulunuyordu. Hora Usta’yı görür görmez duman adamlara anlattığı şeylerden dolayı pişman oldu ancak Usta, onların asla bu eve giremeyeceklerini söyleyerek küçük kızı rahatlattı. Aynı zamanda Hora Usta, küçük kıza dünyaya zaman dağıtan kişinin kendisi olduğunu açıkladı. Zaman Tasarrufu Şirketi’nin, insanlardan çaldığı zamanlarla ayakta kaldığını ve çalışanlarının da bu zamanla hayatta olduğunu açıkladı. Küçük kıza yaptığı plandan bahsetti. Bu plan sayesinde her şey eskiye dönecekti. Plana göre Hora Usta, bir saat boyunca uyuyacak ve tüm dünyadaki zaman dağıtımı sonlanacaktı. Bu sırada dünyada zaman olmayacağı için Zaman Tasarrufu Şirketi çalışanları, hayatta kalmak için insanlardan çaldıkları zamanların tutulduğu depoya gidecek, Momo ise depodaki zamanı serbest bırakacak ve hem şirket hem de çalışanları, sonsuza kadar yok olacaktı. Momo, bu planı kabul etti ve ikili planı hemen devreye soktu.

Hora Usta’nın Dahiyane Planı

Hora Usta, derin bir uykuya daldı ve onun uykusu ile zaman akışı tüm dünyada durdu. Dünyadaki tüm insanlar, usta uykuya dalınca cansız bir varlık gibi hareketsizce kaldılar. Duman adamların gözlerindeki perde indi ve Hora Usta’nın evini bastılar. Ancak beklemedikleri bir manzarayla karşılaştılar, Usta uyumuştu ve bu da zamanın durduğu anlamına geliyordu. Hemen zaman deposuna gidip oradan zaman alarak hayatlarına devam etmeleri gerekiyordu. Yola koyulan duman adamlar, Momo’nun arkalarında olduğunu fark etmediler. Küçük kız, yanına yol gösterici kaplumbağayı da almış ve duman adamların peşine takılmıştı. Duman adamlar, en sonunda girişi yasak olan depoya benzer bir yere gelmişlerdi. Çocuk, ne yapacağının bilmez bir hâlde kuytu bir yerden onları seyrediyordu. Usta’nın yardımcısı kaplumbağa ise ona ne yapması gerektiğini kabuğu vasıtasıyla ayrıntılı bir şekilde anlatmaya çalıştı ve kıza zaman çiçeğini kullanması gerektiğini söyledi. Hora Usta’nın evinden aldıkları bu özel çiçek sayesinde planlarını gerçekleştirebileceklerdi. Duman adamlar, bu sırada depoda ne yapmaları gerektiğine dair bir toplantı düzenliyorlardı. Depoda yer alan zaman, oradaki herkese yetecek kadar çok değildi. Bu nedenle aldıkları ortak kararlar doğrultusunda belirledikleri kişilere zaman verilecekti ve diğerleri zamansızlıktan dolayı yok olacaktı. Duman adamlar, sigaraya benzer zaman çubuklarını ağızlarında tüttürerek hayatta kalıyordu. Momo, deponun açık olan kapısını elindeki zaman çiçeği ile kapattığında duman adamlar donakaldı. Çünkü kendileri haricinde kimsenin hareket edemeyeceğini düşünüyorlardı. Ancak küçük kız, karşılarında canlı ve hareketli bir şekilde duruyordu. Olan bitene anlam veremeden küçük kızın elindeki zaman çiçeğini gördüler ve tüm bunları o çiçek sayesinde yaptığını anladılar. Bir anda kovalamaca başladı ve duman adamların hepsi Momo’nun peşine düştü. Küçük kızın peşinden koşarken bazı duman adamlar ağızlarından zaman çubuklarını düşürdüler ve bir anda havaya karışıp yok oldular.

Eskiye Dönüş ve Mutlu Son

Momo, elinde zaman çiçeği ile birlikte ağzında zaman çubuğu olan son duman adamdan kaçıyordu. Küçük kızı takip eden adam, kızın elindeki çiçeği almaktan başka hiçbir şey düşünmeden peşinden koşmaya devam etti. Oldukça hırslandı ve yüksek sesle çiçeği ondan alacağını haykırdığı sırada ağzındaki çubuğu düşürdü. Onun da sonu diğerleri gibi olmuş, dünyadaki son Zaman Tasarrufu Şirketi çalışanı da zamansızlıktan dolayı duman olup havaya karışmıştı.

Momo, birkaç dakika önce peşinden koşan tüm adamların bir anda yok olduklarına şahit olmuştu. Hora Usta ile yaptıkları plan, kusursuz şekilde işlemiş ve artık duman adam diye bir şey kalmamıştı. Momo planın son aşamasını kendisine hatırlatan kaplumbağaya doğru baktı, kaplumbağa ona deponun kapısını açması gerektiğini anlatmaya çalışıyordu. Denilenin yaptı ve deponun kapısını açtı. O anda mucizevi bir şekilde depodaki tüm zamanlar, dünyaya yayıldı. Depodaki zamanlar gittikten sonra kaplumbağa, küçük kıza evine dönmesi talimatını verdi. Momo elindeki zaman çiçeğini kullanarak evine doğru uçtu. Kulübesine vardığında en sevdiği arkadaşı Beppo’yu her zaman temizlik yaptığı yerde gördü. Nihayet insanlar canlanmış ve eski hâllerine dönmüşlerdi. Artık onları, zamanlarını tasarruf etmeleri için zorlayan adamlar yoktu. Eskisi gibi canlarının istediği şekilde vakit geçirebileceklerdi. Tüm bunların bilinciyle Momo, Beppo’ya doğru koştu ve dostuna sıkı sıkı sarıldı.

YORUM EKLE