Yılın bu zamanlarında mevsim geçişleriyle birlikte insanların duygu durumlarında büyük değişimler yaşanıyor. Bu durum galiba insanoğlu için Yüce Allah'ın yazmış olduğu bir döngü. Dünyanın Güneş’e göre konumu henüz kanıtlanmasa da biz ademoğlunda belli belirsiz duygusal geçişlere, değişikliklere sahne oluyor. Hele ki mevsim sonbahar ise duygusal döngümüz hüzün, teslim olma, kayboluş ya da bedbin bir ruh hâline dönüşebiliyor.
Safderun insanlarda bu atmosfer kişinin retoriğini geliştirse de karamsar mizaca sahip karakterlerde daha melankolik bir ruh hâlinin ortaya çıkmasına sebep olabiliyor. Bu gibi duygusal gelgitlerde insan sığınılacak bir liman arıyor. Kimi zaman bir dostun sıcaklığı güvenli liman olurken kimi zaman da dost ile içilen taze demlenmiş bir çayın dumanı. Bazen de sıcak bir kahvenin acı ve melankolik tadı…
Değişen duygularımıza güzel gelecek, yalnızlığımıza ortak olacak nesne belki de iyi yazılmış bir kitaptır, duygularımızın ilmek ilmek işlendiği... Kimi zaman bir şiirde dostumuza masumane hâlimizle seslenirken buluruz kendimizi, kimi zaman ise bir romanın içinde hoyratça maceradan maceraya koşan bir atlı süvari. Duygularımızı en cevval hâliyle edebi metinlerin yer aldığı bir kitabın sayfalarında buluruz.
Böyle bir duygu yumağının sizi sarıp sarmalayacağı bir kitaptan, bir şiir kitabından bahsedeceğim. Kayıp Dost’a ismiyle, Haziran 2020’de ikinci baskısı yapılan kitap, Dava Adamı Yayınları’ndan çıktı. Müellifi Musab Aydın olan, Kayıp Dost’a adlı şiir kitabı, tam olarak bu duygu yoğunluğunu hissetmemize daha doğrusu yaşadığımız bu duygu yoğunluklarına ortak olmaya aday bir kitap.
Naif duygularla kaleme alınmış, yaşanmışlığın, terk edilmişliğin, yalnızlığın, hüznün ve aşkın en mahcup ve en latif hâliyle işlendiği kitap 75 adet şiirden oluşuyor. Yitip giden umutların, yok oluşların ve aynı zamanda umudun her daim kendini yenileyebilme yeteneğine sahip olduğunu oldukça etkileyici bir anlatımla okuyucuya aktarıldığı bir eser.
Şair, eserinin girişinde yalnızlığın dayanılmaz ağırlığına bir sığınak olarak vahyin sembolü Hira’ya işaret ediyor. Hira'nın gölgesinde dostuna seslenirken aslında kendi iç sesimize eşlik ettiğini fark ediyoruz. Bizi, daha başlarken kendine bağlamaya başladığını görüyoruz.
Yalnızlığımıza seslenirken,
“Suskun çığlıkların
Dayanılmaz uğultusudur bazen
Binlerce insan içinde
İnsana hasret yaşamaktır
Yalnızlık” diye haykırıyor şair.
Kalabalıklar içerisindeki yalnızlığına hapsolmuş günümüz insanının her bireyi gibi kendimizi buluyoruz, bu haykırışlarda. Şairin seslendiği "Kayıp Dost" kaybettiğimiz değerler, dostluklar, mutluluklar ya da duygularımız mıdır? Hüznü, hüzün gibi yaşayamamak mıdır, mutluluğu sevinci sonuna kadar hak ettiği gibi hissetmemek midir? Kayıp Dost’a seslenirken, acaba yitirdiğimiz duygulara mı sesleniriz? Yavan, yozlaşmış hâlini sürekli yaşasak bile yine de özlemini duyduğumuz duygular mıdır kaybettiğimiz dost?
"Ne olursan ol gel diyemem
Seni nasıl bırakmışsam öyle gel
Bırak o büyülü makamı
Koltuğu, unvanı…
Biz sokakların çocuklarıyız
Unutma…" derken şair, acaba o süslü ve makyajlı duyguların artık bize yetmediğini mi söylemiştir? Sokaklarda oynayan çocukların duyguları gibi en sade ama en coşkun hâlini mi özleriz?
"Yanılmaz
Bir yargıç olan vicdan,
İlahi bir fısıltıdır insan ruhuna.
Kapanmayan tek yara vicdan yarasıdır…”
Musab Aydın’ın dediği gibi vicdan nöbetlerimizin müsebbibi bu duygusuz duygular değil midir? İşte bu hâlimize isyan eden şairimiz tüm yaşanmışlığın verdiği tecrübeleri son derece yalın ve bir o kadar da etkileyici bir anlatım tarzıyla kaleme aldığı Kayıp Dost’a adlı çalışmasında okuyucunun yitip giden dostuna, duygularına bir nebze de olsa dokunabilmeyi başardığını düşünüyorum.
"Gidiyorum
Terk ettiğin ruhlarla dolu bu şehirden
Gizledin yüzünü
Bakmadın yaralı gözyaşlarıma
Esaret zincirine
Vurulduğum günden beri
Geziyorum
Dağların ardına baka baka
Arıyorum avuçlarımdaki gizemi…
Yazımızı, Kayıp Dost’a şiirinin son satırlarıyla bitirelim.
"Güzel dost
Sonbaharın hüznü
Gelecek kışın habercisidir
Biliyorsun
Ruhumuzun kopan fırtınasını
Kar kış kıyameti
Olduğu yerde bırak
Bırak
Gözlerimizde kaybolan güneşi
Rüyalarımıza
Serilen baharı al da gel
Bırak
Ayın gölgesi düşsün yüreğine
Dökülen yıldızları
Avucuna al da gel
Ne olursan ol
Gel diyemem
Seni nasıl bıraktıysam öyle gel"
Yitip giden tüm duygularımıza yeniden kavuşmak dileğiyle…
Murat Yiğit