“Hayatına gaye bulmak ihtiyacını duyan tek canlı varlık insandır.” Bu açık ve net cümlenin geçtiği bir yazıyla başlıyor Prof. Dr. Yılmaz Özakpınar hocanın Kültür ve Medeniyet Üzerine Denemeler adlı kitabı. Farklı tarihlerde kaleme alınmış yazı ve bildirilerden oluşan kitabın sonunda bir de söyleşi bulunuyor.
Yıllarını üniversitede talebe yetiştirmeye vermiş bir akademisyen olarak üniversitenin amaçları konusunda değerli tespitler yer alıyor kitapta. “Üniversitenin Varlık Gayesi” adlı ilk deneme hem hocalara hem de talebelere önemli hatırlatmalar ve uyarılarda bulunuyor. Öğrencisiyle ve hocasıyla üniversitenin gayesinin hakikati aramak olduğunu belirten hoca, üniversite ruhunun yakalanması için bunun bir gereklilik olduğunu belirtir.
Öğretim üyesinin kürsünün arkasında, öğrencilerin kürsünün öbür tarafındaki sıralarda olması, öğrencilerin kalabalıklığı dolayısıyla başvurulan bir düzenlemedir. Bu düzenleme, üniversitede zihinsel işin ve ruhsal çabanın gereği değildir. Öğretim üyesinin bilgilerinin öğrencinin bilgilerinden fazla olması, üniversitenin gayesi bakımından ikisinin zihinsel konumlarında bir farklılık yapmaz. Öğrenci, birtakım düşünme tekniklerini ve bilgileri öğrenmek için öğretim üyesinin birikiminden ve deneyimlerinden yararlanır. Fakat hakikati arama yolunda düşünme bakımından öğrenci öğretim üyesiyle aynı saftadır. Bahsettiğimiz üniversite ruhu budur ve üniversite, bu ruhla bir topluluk olur.
İlk ve hakiki medeniyet kaynağı Allah’ın terbiyesidir
Kendi medeniyet tezini ortaya koyan ve kitaptaki yazıların neredeyse tamamını bu teze dayandıran Yılmaz Özakpınar, meseleler karşısında müslümanca bir tavırla nasıl durulması gerektiğinin güzel bir örneğini sunuyor. “İlk ve hakiki medeniyet kaynağı Allah’ın terbiyesidir” diyen Özakpınar hoca, ilk insan ve ilk peygamber Hazreti Âdem ile de bu medeniyetin başladığını söylüyor. Din dediğimiz olgunun bu terbiye olduğunu ve bu terbiyenin en son ve tamamlanmış şeklinin de İslam dini olduğunu belirtiyor:
“Bu din, insan aklını iman esaslarına bağlamak suretiyle insanın kendi aklıyla bilemeyeceği konularda sapıtmasına engel olur; adalet ve iyilik temeli üzerinde, insan ruhunu tatmin eden ve insanın biyolojik ihtiyaçlarını toplum huzurunu bozmadan gideren bir sosyal düzenleme getirir. Bu bakış açısından, medeniyeti, insanı biyolojik bencilliğinden ve kendi aklının başıboşluğundan kurtaran bir ruhsal ve toplumsal yükseliş olarak tasarımlıyorum. Medeniyetin ruhsal temeli bir inanç, toplumsal temeli ise o inançtan kaynaklanan bir ahlâk nizamıdır. İşte böyle bir medeniyet tasarımıyla, insanlığın ilk ve hakiki medeniyetinin Allah’ın dini olduğunu söylüyorum.”
Meseleler karşısında müslümanca bir tavır
Yılmaz Özakpınar, kitabında biraraya getirdiği yazılarında, ezbere yapılan bir Batı muhalefetiyle değil, düşünceye ve düşünmeye dayalı İslâmî bir duruş sergilemesiyle hem ufuk açıyor hem de okurunu bu doğrultuda gayrete getiriyor.
Medeniyet konusunun yanısıra “milliyetçilik” ve “milli kültür” kavramlarını da sıklıkla işleyen Özakpınar hocanın konuları ele alışı, açıklayışı, bir mantık zeminine oturtması bu kavramlarla ilgili genelgeçer kabulleri sarsarken önyargıların kırılmasına da katkıda bulunacaktır kanaatimizce. Kültüründen uzaklaştırılmış, diline yabancılaşmış, inançlarından mahrum bırakılmış bir toplulukta milliyetçiliğin ve milli kültürün yanlış anlaşılması ve yanlış anlamlandırılması kaçınılmazdır. Yılmaz Özakpınar hocanın yaklaşımı ve konuları ele alışında gösterdiği hassasiyeti, bu meseleler üzerine düşünülürken bir model olabilecek niteliktedir.
Büyük ve değerli fikirlerin ölçütü yanılmazlık değil, verimliliktir
Düşünce üretmeye dayalı bu eleştirel duruş Türkiye’de yetişmiş bazı münevverlerin eserleri ve çabaları üzerine de yoğunlaşıyor yer yer. Başta yakın dostu Erol Güngör olmak üzere, Ziya Gökalp, Osman Turan, Mümtaz Turhan gibi önemli isimlerin çabalarına ve eserlerine yönelik yazılmış yazılarda, Özakpınar hocanın meseleleri ele alışındaki farklılığını ve eleştirel tavrını görebilmekteyiz. İsmi zikredilen münevverlerden farklı sonuçlara ulaşmış olsa da, Türkiye’nin Batılılaşması meselesi üzerinde bilimsel zeminde düşünebilmeyi de yine bu isimlere borçlu olduğunu belirterek kadirşinaslığını gösteriyor.
Türkiye’nin Batılılaşması meselesi üzerine kafa yoran, eser veren, ismi zikredilen münevverlerin ortaya attıkları tezler, fikirler, öneriler Yılmaz Özakpınar hocanın meselelere İslamî bir perspektiften bakışı ve yorumlayışı ile değerlendiriliyor. Yapılan itirazlar ve getirilen karşı öneriler de yine bu hassasiyet ve incelikle ortaya konuyor.
O, benim gözümde hep at üstünde meseleden meseleye koşan bir süvari gibi canlanıyor
Kitaptaki yazılardan hareketle Erol Güngör’e ayrıca bir parantez açmamız gerekir. Eserleri, mücadelesi, samimiyeti, ilham verici kişiliği ve dostluğu ayrıntılarıyla ele alınıyor kitapta. Bu yakın dostluğun birer vesikası şeklindeki yazılarda genç yaşta vefat eden merhum Erol Güngör’ün ilmî ve fikrî yaşantısının derinliklerine inme imkanı da buluyoruz. Özakpınar hoca tüm bunlarla beraber Erol Güngör’ün büyük eserini yazamadan vefat ettiğini belirtiyor:
“Erol Güngör müstesna bir zihinsel terkipti. Onda Ahmet Hamdi Tanpınar’ın sanatçı ruhu, Yahya Kemal Beyatlı’nın tarih duygusu, Mümtaz Turhan’ın bilim zihniyeti ve Anadolu velilerinin ilhamı vardı.
Bir gün aniden bir kuş gibi uçuvereceğini, Hakk’a yürüyeceğini aklına getiriyor muydu? Yazılarındaki o telâş neydi? Ben Erol’u masa başında yazarken hiç düşünemiyorum. O, benim gözümde hep at üstünde meseleden meseleye koşan bir süvari gibi canlanıyor. Vaktin dar olduğunu mu hissediyordu? Erol, eserleriyle, fikirleriyle, bana verdiği ilhamla ruhumda koşmaya devam ediyor. Öldüğünü biliyorum; ama ruhumda onu canlı, taptaze, sıcak ve sevimli bakarken görüyorum. Ruhu şad olsun.”
Kavramların kavranmasında yeni bir düşünsel boyut
Farklı dönemlerde yazılmış kültür ve medeniyet konulu yazıların yanında, eğitim, hoşgörü, meselelere eleştirel bakış ve bilimsel yaklaşma, din-bilim ilişkisi, pozitif bilimler ve milliyetçilik, Türkiye’de aydın meselesi ve üniversitelerin varlık amacı üzerine kıymetli görüşlerini görmekteyiz Yılmaz Özakpınar hocanın.
Yine yukarıda isimleri zikredilen münevverlerin bu konular etrafında ortaya koydukları eserler Özakpınar hocanın derin ve estetik değerlendirmeleriyle kitapta ele alınıyor, yapılan itirazlar ve ortaya konan öneriler aynı derinlik ve estetik kaygılarla oluşturularak okuruyla buluşuyor.
Yılmaz Özakpınar, Kültür ve Medeniyet Üzerine Denemeler, Ötüken Neşriyat
Yavuz Ertürk