Yağmurdan cümleler kurmuş Ahmet Mercan

Ahmet Mercan adının yanına yazılan her sıfat onu daha iyi tanımamızı sağlayan yol göstericilerdir. 'Üç Noktalı Yağmur' adlı kitap da onun öykücü yanının en güzel örneği. Mustafa Uçurum yazdı.

Yağmurdan cümleler kurmuş Ahmet Mercan

Damla damla düşer yağmur. Adı berekettir, huzurdur, esenliktir. İçimizin kırıklarını onaran bir şifadır. Yağmur düşünce toprağa, birden bire canlanır dört bir yan.

Ahmet Mercan’ın 2003 yılında çıkan “Üç Noktalı Yağmur” kitabını okurken yağmurun sesine daha bir kulak kesilme gereğini hissettim. Üç noktanın içine sonsuz güzellikler sığabilir, dünyanın rengi yağmurla kendini bulabilir. Çünkü biliriz ki “yağmur cama vuracakken cana vurursa…” candan özge candır o zaman yağmur.

Şairlerin yazdığı nesirlerin şiire yaslı bir yanının olması kaçınılmazdır. Bu yüzdendir ki şairler şiir gibi denemelere ve öykülere imza atarlar. Onların yazdığı her cümle, gücünü şiirin sonsuz bereketinden alır. Bu, okuduğumuz her cümle için bir zenginliktir.

Ahmet Mercan’ın isminin yanına yazılabilecek birçok sıfat vardır ama onu en iyi tanımlayan şairliğidir. Onun şiirlerinin ümmeti kucaklayan sesi, şehri ferahlatan esenliği, gönle şifa bir seslenişi vardır. Yeni baskısı Çıra Yayınları tarafından yapılan “Üç Noktalı Yağmur” kitabını okurken de bir şiirin içli sesi cümleler arasında çınlayıp durmakta.

Gökyüzünün en güzel habercisi yağmur

Ahmet Mercan, sözün özüne inanan bir edebiyat adamı. Konuşurken de, cümlelerini ve dizelerini oluştururken de az sözle çok ve etkili ifadelerin ardına düşüyor. “Üç Noktalı Yağmur” öyküsü, yağmurun içli sesinin okuyucuyu kuşattığı bir öykü. Mercan, kurduğu her cümle ile adeta yağmuru çağırıyor. “yağmur nasıl da vurur cama / bulutlar anne kadar duygulu – toprak yaramaz çocuk kadar oynak”

Yağmur” ve “şehir” öykülerde karşımıza sık sık çıkıyor. Şehir ki insanın bazen zindanı, bazen göğe açılan penceresi. Yağmurun bir haberci olduğunu anlatıyor Mercan. Kalbe haber, şehre haber, toprağa haber.

Gökten haber gelsin yeter ki… Onun içini bütün güzelliklerle doldurur insan. Sonsuz bir üç nokta var elinde. Damla damla içine düşen. “dönüp durmuş üç nokta / buzdan aleve / alevden buza”

Dünya iki soluk

Yaşama dair sözü olan bir edebiyat adamı Ahmet Mercan. Söyleyecek sözü olan kişi de her fırsatta içinden geçenleri bir yolunu bulup muhatabına aktarmak ister. Üç Noktalı Yağmur’daki öyküler de aslında duyarlı bir yüreğin iç geçirmeleri gibi okunacak hissiyata sahip. Ahmet Mercan, sadece olayları aktarmakla kalmıyor, bilinçli bir kuşanmayla mesajını da veriyor. Dünyanın gelip geçiciliği ve hayatın iki soluk arasında geçtiği bir gerçekken kalpleri incitmemek gerek. “Hayır” diyerek haykırıyor “Çitilerken Zamanın Yakasını” öyküsünde Ahmet Mercan, kalbinde duyarlılıkla, tüm dünyaya. “Savaşa hayır, saldırıya-doymayan işkembeye- manyaklaşan tutkuya- gökyüzüne çevrilmeyen yüreğe- füze üreten beyine hayır”

Büyük şehirden bunalıyor insan, bu gerçek. İçinin bir yerlerinde sürekli köyüne dönme arzusu çırpınıp duruyor. Ahmet Mercan da kahramanı olduğu “Memlekete Gitme Denemesi”nde şehrin gürültüsünden kaçışını anlatıyor, hem de “Serçedes”le. Umutla, heyecanla ve biraz da nükteyle anlatıyor bu gidişi. Serçe’siyle memlekete gidince birini görür arabanın yanında. Arabanın farlarını okşayıp seven birini. “Serçedes, gurban olim sene, ögünde ölim.” deyişini izler bir geçmiş zaman filmi gibi.

Sonra köye girer arabasıyla. Arabasını gören yengesi sitem eder; “İstanbul’da büyük işler yapır, yazar ağabeyimiz diyirik, sen aha bu arabayınan mı geldin? Bi daha bu arabayınan gelme.”

Hüzün, sevinç, hayatın gülümseyen çehresi ve Ahmet Mercan. Bu öykü kitabı aslında onun bir yaşam özeti gibi. Damla damla gönlümüze düşürdüğü dizelerin öyküde ete kemiğe bürünmüş hali. Hâlâ yazıyor ve bizi iyi düşler kurmaya sevk ediyor. Hem de “Memlekete Gitme Denemesi” adlı öykünün son cümlesinde dediği gibi “eyi yazmaya” çalışarak.

Mustafa Uçurum yazdı

YORUM EKLE

banner36