Verili dünya dışında da bir hayat var

“Ağaçlar ve Şirketler” adını taşıyan kitap, Osman Bayraktar’ın çoğu “İşte İnsan” ekinde yayınlanmış hayatın profesyonel yönüne ilişkin notlar içeren denemelerden oluşuyor.

Verili dünya dışında da bir hayat var

 

 

İlk yazısını nerede ne zaman yayımlamıştır bilemiyorum, ancak benim tespit edebildiğim kadarıyla Osman Bayraktar’ın ilk yazısı, Yönelişler dergisinin 15. sayısında (Haziran 1982) yayımlanan “Üretimin Kıskacında” adını taşıyor. Bayraktar mezkûr yazısında, tasavvuftan ve felsefeden yararlanarak üretim-insan-kanaat-kapitalizm ilişkilerini değerlendirmiş. Aradan geçen 30 kusur seneye rağmen geçerliğini koruyan ve anlam dünyasını daha bir belirginleştiren ifadelerle dolu Bayraktar’ın yazısı. Bu anlamda Bayraktar, güncelin oltasına takılmadan medeniyet perspektifinden yola çıkarak değerlendiriyor olay ve olguları. Bayraktar’ın farklı bir bakış açısına sahip olduğunu şu satırlar ispata yeterlidir zannederim:

“..Böyle bir kavrayışta [bütün hayatı ibadet olarak yaşamak] belirleyici olan öğe, yönlendirici olan öz, ibadettir. Çalışma ise yine ibadetin sürekliliği bakımından gerekli, aynı özün değişik bir biçimidir. Ki bu çabanın sonucu olan üretim de çeşitli yollardan tasadduka yönlendirilerek özdeki duyarlılık sürekli korunmaktadır. Oysa çalışanın böyle kavranılmadığı, ibadet sürecinden koparılarak ayrı bir değer biçildiği toplumlarda asıl belirleyici unsur, üretim unsuru olmuş, bireyin zamanını nasıl kullanacağına, üretime ne oranda katkıda bulunacağına dair seçme hakkı gitgide kendi inisiyatifinden çıkmıştır.

Şimdilerdeyse iş olayı tüm yeryüzünde hemen bütün insanlığı denetimine alan, bağımsız kişiliğe sahip bir müessese durumuna yükselmiş bulunuyor. Bu nedenledir ki, zayıf toplumlara kolayca hükmetmek isteyen sömürgeciler için o toplumların üretim sürecine katılmaları hayati bir sorundur.” Bayraktar’ın farklı bir bakış açısına sahip olduğunu yazıyı bitirince anlıyoruz.

Bayraktar’ın bugüne değin yayımlanmış üç kitabı var

Bayraktar’ın tespit edebildiğim en eski tarihli ikinci yazısı da “Gönül Yazmaları” adını taşıyor. Yazı, Yönelişler’in Mayıs-Haziran 1983 tarihli 23–24. sayılarında yayımlanmış. Bayraktar bu yazısında mektup konusuna değinmiş. Denemenin iddiasız, sıcak dili, Bayraktar’ın sakin ve derin anlatımıyla birleşmiş bu yazıda. Bayraktar’ın önceki yazısında olduğu gibi bu yazısında da tasavvufun verilerinden yararlandığını görüyoruz.

Bursa İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi’ni bitiren Bayraktar, Balıkesirli. Üniversite yıllarında bugün her biri edebiyat dünyasının önemli birer siması olan Hasan Aycın, Ramazan Dikmen, Necip Tosun, Cemal Şakar gibi şahıslarla bir arada bulunmuş. Balıkesir ekolü de deniliyor bu ekibe.

Osman Bayraktar, medeniyet perspektifli, diriliş merkezli yazılar yazmayı sürdürüyor. Hâlihazırda Yedi İklim dergisinin sunuş yazılarını da yazan Bayraktar, Yedi İklim dergisinin kurucuları arasında yer aldı. 1987 yılında yayım hayatına başlayan ve 1989’da 24. sayısıyla ilk dönemini sonlandıran dergi, 1991 yılında yeniden başladı yayınına. Bayraktar 87’den bu yana Yedi İklim dergisinin mutfağında bulundu. Denemeler, makaleler, incelemeler yazmayı sürdüren Bayraktar, son dönemde hikâyeciler üzerine yazılar yazıyor.

Bayraktar’ın bugüne değin yayımlanmış üç kitabı var elimizde. Bunlardan ilki İzlek adını taşıyor. 1997 yılında Yedi İklim Yayınları tarafından basılan kitap bir makaleler toplamından müteşekkil. Bayraktar’ın Yedi İklim’de ve daha öncesinde çeşitli dergilerde yazdığı yazıları içeriyor İzlek. Şu sıralar baskısı kalmamış kitabı, ilk baskısı 2010 yılında yapılan Yol Hakkı takip etti. Yol Hakkı, adından da belli olacağı üzere Bayraktar’ın yaptığı yolculuklardan izler, işaretler, izlenimler, düşünceler ve duygular taşıyor. İki bölümden oluşan kitabın birinci bölümünde Bayraktar’ın çeşitli ülkelere yaptığı seyahat notları var. Kitabın ikinci bölümünde ise Bayraktar’ın umre yolculuğu üzerine yazdığı yazıları bulmak mümkün. Hemen hepsi daha önce Yedi İklim dergisinde yayımlanan bu yazılardan özellikle umreye dair olanlar, umre ve hac yolculuğuna çıkacak olanların muhakkak bir kere olsun elden, gözden ve gönülden geçirmesi gereken makalelerden oluşuyor.

Bayraktar’ın son kitabı ise 2012 yılında varlık kazanmış. Bir dönem Turkuaz Yayın Grubu’nda yöneticilik yapan Bayraktar, formasyonunun birikimlerini Sabah gazetesinin “İşte İnsan” adlı ekinde değerlendiriyordu haftada bir Pazar günleri. İşte elimde tuttuğum ve Ağaçlar ve Şirketler adını taşıyan kitap, Bayraktar’ın çoğu “İşte İnsan” ekinde yayınlanmış hayatın profesyonel yönüne ilişkin notlar içeren denemelerden oluşuyor.

‘İş’in ‘insan’ı esir aldığını belirtiyor ve farklı bir bakış açısına ihtiyacımız olduğunu dillendiriyordu

Yazar, kitabına “Ağaçlar ve Şirketler” adını vermiş. Kitap isimleri önemlidir. Aslında sadece kitap değil, her nevi varlığın ismi önemlidir. İnancımıza göre isimler Allah tarafından öğretilmiştir Hz. Âdem’e. Bu yüzden isim müsemmayı davet eder, denir. Osman Bayraktar kitabına acaba neden böylesi bir isim vermiş? Öncelikle bu ismin kitapta yer alan bir yazıdan seçildiğini belirtelim. Mezkûr yazıda Bayraktar şirketleri ağaçlara benzetiyor. Kimi ağaçların mazisinin yüzyıllara dayandığını, kiminin on yıllık, kiminin elli yıllık ömür sürebildiğini söyleyerek örneklendiriyor. Ülkemizde yer alan uzun soluklu şirketleri uzun soluklu ağaçlara benzetiyor. Kökü sağlam olan ağaçlar sellere, fırtınalara karşı dayanıklıdırlar; kökleri derinlere ulaşmamış ağaçlar ise sele kütük olurlar. Şirketlerin de mazileriyle ağaçların kökleri arasında irtibat kuran Bayraktar, ekonomik krizlerde şirketin köklerinin sağlam olmasının onu ayakta tutan en önemli etken olduğunu belirtmiş.

Kitaptaki yazıları okuduğumda, Bayraktar’ın 1982’de yazdığı o yazıyı hatırladım, Bayraktar o yazısında da işten bahsediyor ve ‘iş’in ‘insan’ı esir aldığını belirtiyor ve farklı bir bakış açısına ihtiyacımız olduğunu dillendiriyordu. Bayraktar, Ağaçlar ve Şirketler’deki yazılarında da verili dünyanın imkânları dışında da bir hayat ve imkânlar olduğunu iş dünyasına hatırlatıyor. Bu anlamda, Ağaçlar ve Şirketler’i okuyup bitirince Bayraktar’ın ilk yazısı arasında bir bağ kurdum. Ardından da şu cümleyi sarf ettim: Nasıl olur da bir insan aradan geçen 30 yıla rağmen bakış açısında büyük bir değişiklik yaşamaz? Bu elbette ilk kazandığınız bakış açısının netliği, salimliği ve selimliği ile ilgilidir. Bayraktar da yazıya ilk başladığı yıllarda elde ettiği diriliş eri bakış açısını o günden bugüne koruyor, muhafaza ediyor. Allah sa’yini arttırsın diyoruz.

Kitaptaki makalelerin çoğu 2–3 sayfadan oluşuyor. Birer köşe yazısı formunda kaleme alınmış olan yazılarda, bir edebiyatçının duyarlılığını ve birikimini de görebiliyoruz. Çoğu iktisadî alana, işe dair olan bu yazılarda, eskimeyene atıf yapılıyor. Bayraktar’ın yazılarında Dostoyevski, Tolstoy, Cervantes, Yahya Kemal, Nasreddin Hoca, Ahmet Uluçay beraberdir, kol koladır. Bu da bize bu memlekette edebiyatçı olmanın öneminin ve sorumluluğunun ne kadar büyük olduğunu gösteriyor.

İktisadi Girişim ve İş Ahlakı Derneği’nin 13. kitabı olarak yayımlanan kitabı temin etmek biraz zor gözüküyor okur için. Böylesi kitapların dolaşıma girmesi önemli. Dernek tarafından, gazeteden başka bir şey okumayan üyelerine ücretsiz bir şekilde dağıtılacak kitaplar, hakiki okurlarının gözünden kaçıyor böylece. Okur böylesi kitapları ancak ikinci ele düşünce görüyor ve buluyor. Umarız aynı durum Ağaçlar ve Şirketler’in başına gelmez.

 

İsmail Demirel, ‘amatörlük her zaman taze ve zindedir’ diyerek okudu

YORUM EKLE