İmam hatip okulları, devlet tarafından kurulmasına rağmen devletin uğraşmaktan geri durmadığı okullar olmuştur. Burada okuyan çocuklar, hep ikinci sınıf insan muamelesine tabi tutulmuş, zaman gelmiş ilahiyattan başka bölüme gitmelerine mani olunmuş; zaman gelmiş üniversite imtihanına girmeleri için normal lise mezunu olma şartı aranmış. İmam hatip öğrencileri gitmişler bir de lise diploması almışlar bunun üstüne. Yine zaman gelmiş, üniversiteye girmeleri için önlerine katsayı engeli çıkarılmış, diğer liselerin gerisinde yarışa başlatılmışlar. Yani, devlet hem bu okulları açmış hem de bu okulları problem olarak görmüş.
Kaymakam bizi niye selamlamadı?
Ahmet Tezcan’ın “Sarı” isimli romanı, işte bu serencamı anlatıyor. 1970’li yıllarda, o zaman Ankara’nın ilçesi Kırıkkale’de bir imam hatip okulunda okuyan öğrenciler, her lise gibi 19 Mayıs törenlerine okul olarak katılırlar. Kaymakam, garnizon komutanı, belediye başkanı tören alanını selamlarken, her okulun önüne gelir; mülki amir kaymakam her okulun bayramını kutlar. İmam hatip sırasına gelince, onların bayramını kutlamadan geçer, diğer okulun bayramını kutlar. Bu hareket, okulun ufacık öğrencilerini öyle etkiler ki, hüngür hüngür ağlarlar. Bin hevesle gittikleri törenden boynu bükük dönerler. “Kaymakam, bizi niye selamlamadı?” diye kendilerini yer bitirirler. Hatta içlerinden birisi öyle üzülür ki, gece yatağına işeyecek kadar okullarını dışlayan bu davranışı içselleştirir.
Sonra gelecek yıl yapılacak törende kendilerini okul olarak kabul ettirmek, selamlatmak için kaymakam ve garnizon komutanının karşısına çıkarlar, haklarını savunurlar. Bunun üzerine onlara altından kalkamayacakları bir görev yükler mülki amir. İçlerinden birisi konuşma metni hazırlayacak, diğeri de konuşmayı yapacaktır. Mülki amir zanneder ki, bu köylü çocukları bu görevin altından kalkamayacaklar, hem kendileri hem de okulları rezil olacaktır. Niyetleri budur.
Ve devlet imam hatipli gençleri alnından öper
Ama bu iki genç imam hatip öğrencisi öyle hazırlanırlar ki, birisi güzel bir metin oluşturur; diğeri de Anadolu şivesinden başka konuşamadığı halde, İstanbul şivesini öğrenir. 19 Mayıs töreninde, herkesin meraklı bakışları arasında o güzel metni okur. Tören alanında okunan bu içli metin herkesi hüngür hüngür ağlatır. Kaymakam ve garnizon komutanı da dâhil herkesi… Hatta dışlayan devletin mülki amiri gelir, imam hatip okulu sırasını selamlar ve bu iki delikanlının alnından öper. Devlet ne kadar dışlarsa dışlasın, bu okulda okuyan gençler aslında devletin en samimi savunucusu olmuşlardır. Bunu vurgular, Ahmet Tezcan’ın Sarı’sı.
Ayrıca roman, 70’li yılların savrulmuş sosyalist, komünist gençlerinin devletle mücadelesinden ve o zamanların bir Anadolu ilçesindeki dini ve sosyal hayatından izler aktarır. Bu noktada yetmişli yılların sosyal analizini de yapan Sarı, devlet tarafından dışlanmış insanlardan dışlanma neticesi kimilerinin silaha sarıldığını, kiminin de yazarak, konuşarak kendilerini ispat etmeyi başardığını vurgular.
Ahmet Tezcan’ın Sarı’sı, dışlananların sızılarını anlatan okunası önemli bir roman. Tavsiye edilir.
Sami Büyükkaynak yazdı