Ulemayı ve dervişleri aziz tut!

"‘Hükümdar’ ve ‘Siyasetname’, iki ayrı kültürün ürünü olsa da ana fikirleri aynı: Mazluma zulmetme, hak yeme!" Abdullah Said Can yazdı.

Ulemayı ve dervişleri aziz tut!

İki eser var elimizde, aynı amaca hizmet eden ve aynı işin ustası olmuş iki usta ismin kaleminden çıkmış: Siyasetname ve Hükümdar. Tarihte öyle zamanlar olmuş ki her sanatçı, dönemin hâkimine sanatının en ince ayrıntılarını sergiler ve kendilerine takdim ederlermiş. Ressamlar, heykeltraşlar, müzisyenler…

Hepsi de sanatlarının somut örneklerini hediye etmiş krallarına, padişahlarına. Fakat bu iki ismin icra ettiği sanat ne gözle görülür ne de kulak ile işitilirmiş. Onlar, diğer sanatkârlarla kıyaslandığında belki de boş konuşan insanlarmış. Fakat gün gelip bütün dönemin ileri gelenleri gibi hükümdarlarına bir hediye vermek gerektiğinde onlar da sanatlarını konuşturmuş ve biz insanlara yüz yıllar sonra bile her bir kelimesinin altını kalın kalın çizmemizi gerektirecek iki muhteşem eser bırakmışlar. Bu iki sanatkârın, Nizamül-Mülk ve Niccolò Machiavelli’nin ortak birçok noktası var. Onların en önemli özelliği, ikisinin de dönemin hükümdarlarının sağ kolu olması ve sanatlarını kalemleri ile icra etmiş olmaları.

İlgili eserler gücü elinde bulunduran insanlar için bir değerlendirme ve tavsiye niteliği taşıyor. Arka arkaya okuyunca birçok ortak nokta ve farklılık görüyoruz ki bu farklılıklar da bize, gerek dönemin siyasi koşulları, gerekse yönetim biçimleri hakkında önemli anekdotlar veriyor. Eserler farklı coğrafyalarda yazılmış olsa da aslında aynı hakikati bize izah ediyor ve onu tatbik etmemiz gerektiğini vurguluyor. Mazluma zulmeden, hak yiyen, tahtın gerektirdiklerini yapmayan hükümdar; yönettiği halk tarafından bertaraf edilmeye mahkumdur! İşte bu düşünceyi savunarak sizlere bu iki eseri bu haberde anlatmaya gayret edeceğim.Hükümdar

Hükümdar, günümüzün hem kurt hem tilki siyasetçilerine özel

Öncelikle Hükümdar hakkında bir kaç kelam edeyim. Yazar bu eseri kaleme alırken adil bir yönetim biçiminin halkın refah düzeyini arttıracağını, bağımsızlıklarının uzun süre devam edeceğini ve hiç bir dış gücün bu düzeni bozamanacağını düşünür. Hükümdar, bir tavsiye ve değerlendirme kitabıdır. Yazar konu içerisinde görüş ve düşüncelerini açıklarken tarihten birçok öenmli alıntı ve kanıt gösterir. Bu sayede görüşlerini de sağlam bir temele oturtur. Bununla da kalmaz, ‘olur da benim bu söylediklerimin aksi bir durumu karşıma geçip savunacak biri çıkarsa’ diyerek bir sonraki cümlesine başlar ve bütün olasılıklara cevap bulmaya çalışır.

Hükümdar, akıllı bir yönetici tarafından hangi dönemde okunursa okunsun, bir çok ders niteliği taşıyan bir içeriğe sahiptir. Paralı askerlik metodundan tutun da, iktidar yandaşlarının ve şakşakçılarının nasıl kontrol edilip yönetilmesi gerektiğine kadar son derece önemli konularda tespit yapar. Yeri gelir hükümdarın ne çok iyi ne de çok kötü olması gerektiğini savunur, yeri gelir siyaseti kullanarak bir hükümdarın durumuna ve zamanına göre doğru adım atması gerektiğini söyler. Tam burada ufak bir alıntı yapmak istiyorum ki bu kısım benim Hükümdar’ın en beğendiğim kısmıdır: “Hayvan kimliğine bürünmesi gereken bir hükümdar, hayvanlardan tilki ve aslanı yeğlemelidir. Çünkü aslan tuzaklardan, tilki de kurtlardan korunamaz. Bu nedenle tuzaklardan korunmak için tilki, kurtlara karşı koyabilmek için de aslan olmak gerekir.” Machiavelli burada tam bir siyaset ve siyasetçi tanımı yapmıştır. Günümüzde sıkça tartışılan ‘dürüst siyasetçi’ konusunda Machiavelli, farklı bir bakış açısı getirmiş ve yeri geldiğinde dürüst ve güçlü, yeri geldiğinde kurnaz ve akıllı olunması gerektiğini savunmuştur.

Ulemayı aziz tutmak idarecinin üzerine vacip

Siyasetname, Hükümdar ile kıyaslandığında tarz olarak biraz daha farklı. Nizamül-Mülk, eserinin başında öncelikle dönemin hükümdarı Melikşah’a olan övgülerini dile getirir ve fasıl fasıl hükümdarın vazifelerinden bahseder. Yine Hükümdar’da olduğu gibi Siyasetname de içerik oldukça geniştir ve tarih sahnelerinden alıntılarla doludur. Bunun yanında Nizamül-Mülk’ün kitabı bir farklılık gösterir. Padişahın vazifelerini söyledikten sonra hem konunun daha iyi anlaşılması için hem de okuyan kişiyi sıkmamak için bir hikâye anlatır. Hikâyede, anlattığı konuya dair izler bulunur ve gerek sahabelerin hayatlarından, gerekse ayet ve hadislerden örnekler verir. Bu sayede Siyasetname dinî bir içerik de kazanmış olur.

SiyasetnameNizamül-Mülk, şeriatın devlet yönetiminde ne kadar önemli olduğunu kitabın sekizinci faslında açıklar. Ulemaları, zahit ve dervişleri aziz tutmak ve geçim sıkıntılarında onlara yardımcı olmanın padişahların üstüne vacip olduğunu belirtir. Ayrıca padişahın, haftada bir veya iki defa ulemaları huzurunda kabul edip Hakk Teâlâ’nın emirlerini, Kur’an tefsirini, Rasulallah’ın hadislerini, geçmiş adil padişahların hikâyelerini ve peygamber kıssalarını, onların ağzından dinlemesi gerektiği söyler. Bu vazifenin onu dünya işlerinden uzaklaştıracağını ve gönlünü ferahlatacığını da sözlerine ekler. Nizamül-Mülk bu cümleleriyle bize inancın kişi üzerindeki önemini vurgular. Kişi toplumun hangi kesiminden olursa olsun ulemaların sözlerine itibar etmeli ve onlardan feyz almalıdır. Bu duygu kişinin tatması gereken bir lezzettir. Çünkü hem yönetici hem de halk inanç boşluğu yaşandığı takdirde yönetim biçimi bozulur, tatmin duygusu ve minnet azalır, o topraklarda yaşan her insan dünya hayatına kapılıp tek dertleri mal-mülk haline gelir.

Benim şahsi görüşüm şudur ki günümüz Batı toplumları tam da bu sorunla karşı karşıyadır. Hayatlarındaki tek gayenin çalışıp para kazanmak olduğu, hiç bir şekilde ellerinde olana rıza göstermeyip hamd etmeyi düşünmeyen bir toplum... Sizce böyle bir düşünceye sahip olan zihniyet ne kadar ayakta kalabilir? Bundan yüzyıllar evvel insanları kol kuvvetiyle köleleştirenler, şimdilerde hak, hürriyet, özgürlük, hayat sigortası gibi kavramlarla bu işi hallediyorlar. Olaya geniş açıdan baktığımızda değişen tek şeyin sadece yöntem olduğunu görüyoruz. Bana sorarsanız bu durumun en büyük sebebi kişilerin dinî inançlarından uzaklaşmalarıdır. Çünkü dinî inancından uzaklaşan bir kimse sorumluluk gözetmez, hak yemekten korkmaz, ahlaksızlaşır ve sadece kendi menfaatini düşünür. Konuyu biraz dağıttığımın farkındayım, hemen toparlıyorum. Nizamül-Mülk bu eserinde sıkça hükümdarın halka olan sorumluluğundan, adaletli yönetim biçimlerinden ve hükümdarın hem ülkesine hemde kendisine olan vazifelerinden bahseder.

Eserlerin tercümeleri nasıl?

İşte konu edindiğimiz bu iki eser ve bu iki yazar, hayatlarını hükümdarlarına ve milletlerine hizmet ederek geçirmiştir. Bu davranışın da doğru olduğunu ve hiçbir hükümdarın yönettiği halkı ezmeye, onlara zulmetmeye hakkının olmadığı her fırsatta vurgulanır. Okuduğunuzda eserlerin içindeki alıntılar, bakış açıları ve cümleler size çok eski gelebilir. Fakat unutmayınız ki bu eserler dünya üzerinde değişmeyen iki temel gerçek üstüne kurulmuştur. İyi ve kötü yönetim biçimleri.

Ufak bir ayrıntıyı da belirtmek isterim. Tercümeler son derece başarılı. Özellikle Hükümdar’ın dili son derece sade. Adeta bir hikâye okuyormuş gibi kitaba kendinizi kaptırabiliyorsunuz. Fakat buna kıyasla Siyasetname biraz daha ağır. Tercüman dilin sadeleşmesi konusunda son derece hasssas olacak ki işini ince bir çizgi üzerinde devam ettirmiş. Ne çok sade, ne çok ağır...

Abdullah Said Can 

YORUM EKLE
YORUMLAR
Abdullah Salih
Abdullah Salih - 12 yıl Önce

Öncelikle böyle zor bir işin altına girmeyi göze alan metnin yazarını tebrik ediyorum. Ahmet Davutoğlu'da Machiavelli'n bu eserini Kınalızade'nin Ahlak-ı Ali'si ile kıyaslamış ve medeniyet tasavvurunun gelişmişliği açısından "Prens"den çok daha ileri seviyede bir metin olduğuna ve perspektifinin genişliğine de işaret etmiştir. Bu yazının da yeni ufuklar açmasını yapılacak daha kapsamlı çalışmaların bir muharriki olmasını temenni ederim..