İlmî çalışmalarının yanısıra, tasavvufi, edebi ve kültürel çalışmalarıyla da gönüller fetheden merhum Mahmud Esad Coşan hoca, ömrünün önemli bir bölümünü yurtdışında geçirmiş ve çalışmalarıyla gittiği bölgeleri kendisine yaşanabilir bir hale getirebilmiş önemli bir zattır.
“Yeryüzü insana mescit kılınmıştır” hatırlatmasının en güzel örneklerinden biri olan Esad hoca, çalışmalarını, faaliyetlerini gittiği her yerde devam ettirebilmiş, yılgınlık ve bıkkınlık gibi kelimeleri ne zihninden ne gönlünden geçirmiştir. Bizzat katıldığı vakıf çalışmalarının yanısıra kaleme aldığı onlarca eserinde de bunu doğrudan ya da dolaylı olarak ifade etmiştir.
Onun kitabında yılgınlık ve bıkkınlık yok!
“Başmakaleler” serisinin ikinci kitabı olan ve Kadın ve Aile dergisinde 1985-1998 yılları arasında yayınlanmış başmakalelerinden oluşan “Başmakaleler 2” adlı eseri de, Esad hocanın zihin dünyası ile gönül dünyasının ne derece birlikte hareket ettiğini gösteren bir eser olarak öne çıkıyor. Kitap, insanı onaran, gayrete getiren, yılgınlıktan ve bıkkınlıktan koruyan üslubuyla hocaefendiyi okumuyor da dinliyormuşçasına bir haz ve huzur veren makalelerden oluşuyor. Kitap, içeriği, ele aldığı konular ve muhatab kitlesi olarak sadece kadınlara hitap ediyormuş gibi algılanmamalıdır. Öyle ki birkaç makale okuduktan sonra bunun böyle olmadığı zaten görülüp anlaşılıyor, içerdiği konular itibariyle tüm Müslümanları muhatab alan bir eser olduğu gün gibi açık bir hal alıyor.
Müslümanın derdiyle dertlenip sevinciyle sevinen bir âlim
Esad Coşan hoca, o yıllarda yaşanan güncel olaylar ekseninde zaman zaman derdini zaman zaman coşkusunu akıcı bir üslupla ifade ediyor. Her makalesinde derdi olan Müslümanlarla dertlendiğini, sevinci olan Müslümanlarla sevindiğini görmekteyiz. Israrla ve şiddetle Müslümanların birlik halinde olmalarını temenni ve tavsiye eden Esad hoca, İslam ülkeleri arasında ayrılıklardan şikâyet etmektedir. Müslümanlara hizmeti birincil hedefleri arasında tutmakta ve iş işten geçmeden önlem alınarak bir an önce hizmete başlanması gerektiğini savunmaktadır. Bu konuda da özellikle yurt dışında Müslümanlığın yeni yayıldığı ya da dini İslam olmayan ülkelerde çokça ihtiyaç olduğunu, oralarda güzel hizmetler yapılabileceğini bildirmekte, kendisi aracılığıyla yapılan hizmet faaliyetlerine de değinmektedir.
Esad Coşan hocanın yazdıklarına baktığımız zaman, o yıllardaki güncel olayların günümüzdeki olaylarla benzerlik hatta aynılık taşıdığına da şahitlik etmekteyiz. Birçok kereler yazılarında ülke gündeminden uzak kalmamış, o dönemin güncel konuları olan ve günümüzde de güncelliğini koruyan terör olayları, oluşturulmaya ya da alevlendirilmeye çalışılan Alevi-Sünni çatışması, ülkenin bölünmesi için çabalayan şer odakları gibi konular üzerinde durmuş, bu olaylar karşısında nasıl bir tutum alınması gerektiğini nev-i şahsına münhasır üslubu ile dile getirmiştir.
Unuttuğumuz hasletleri güzelce hatırlatıyor
Müslümanın yapması gereken ibadetin sadece namaz ve oruç ile sınırlandırılamayacağına da değinen Esad hoca, bu günlerde unutulmuş olan tefekkür, yerinde ve yeterince konuşma, ilim talep etme, Müslümana hizmet etmenin de bir ibadet olduğunu bir makalesinde anlatıyor ve makalesini şu hadis-i şerif ile bitiriyor: “Şu beş şey ibadettendir. Az yemek, (namaz kılmasa bile) mescitte oturup beklemek, Kâbe’yi seyretmek, (okumasa bile) Kur’an-ı Kerim’e nazar eylemek, (sevgi ve saygıyla) âlimin yüzüne bakmak.”
Tavsiyelerine her Müslümanın ihtiyacı olan Esad hocanın bu güzel eserinin bir diğer güzel yanı da her makaleyi dua ile bitirmesi olmuş. Bu vesile ile biz de her duasına bol bol âmin deme fırsatını bulmuş oluyoruz.
Sultan Er dualar ve âminlerle okudu, yazdı