Tarih-i Seyyah Evliya Efendi

“Baharın habercisi çiçekler açmaya, İstanbul sokaklarından misk dökülmüşçesine kokular yükselmeye başlamıştır. 10 Muharrem 1020’de (25 Mart 1611) Saray-ı Âmire Kuyumcubaşısı Derviş Mehmed Zillî Efendi’nin bir oğlu olmuştur. Tam ve gerçek adı bilinmemekle beraber tüm dünya onu Seyahatname’nin yazarı Evliya Çelebi olarak tanımaktadır.” Zeynep Sultan Sınırlı yazdı.

Tarih-i Seyyah Evliya Efendi

Kendisinin hayatına dair bildiklerimiz seyahat hatıralarını da yazmış olduğu on ciltlik muazzam eserine dayanır. Lakabının hocası İmam Evliya Mehmed Efendi’ye nispetle kullanıldığı düşünülmektedir. Yaklaşık elli yılda bütün Osmanlı topraklarını ve Avrupa’daki bazı şehirleri gezerek o güne kadar benzeri bulunmayan büyük bir seyahatname kaleme almıştır. Evliya Çelebi, tüm hayatını adadığı yolculuklarını anlattığı Seyahatname ile âdeta bütünleşmiştir.

75-76 yaşlarında (v.1096/1685) son olarak gittiği ve on yıl yaşadığı Mısır’da vefat ettiğine dair genel bir kabul vardır. İstanbul’da başlayan macera dolu eserinde, bugünün sınırlarıyla bakıldığında 47 ülke 257 şehir anlatan Evliya Çelebi çok iyi bir eğitim görmüştür. Kendisi Seyahatname’de, doğduğu esnada evlerinde 70 kadar ulemâ ve meşayih bulunduğunu aktarır. Babasının Sultan Ahmed devrinde Kabe’nin oluklarını bizzat imal ederek surre emanetiyle Hicaz’a götürdüğünü, Sultan Ahmed Camii’nin tezyinat işlerinde çalıştığını ve Sultan Ahmed’in takdirini kazandığını aktarır. Annesinin ise Abaza asıllı olup bu dönemde saraya getirildiğini ve sonra babasıyla evlendirildiğini yazar. Şeyhülislam’ın medresesinde yedi yıl okuyan Evliya hıfza çalışmış, babasından hattatlık öğrenmiş ardından da Enderun’da tahsilini sürdürmüştür. Musikî, nahiv ve tecvid dersleri de alan usta yazar belki de hiç tahmin etmediği şekilde kendisini oldukça donanımlı bir seyyah olmaya hazırlamıştır. Uzun yolculuklara çıkmış bulunan babasından ve babasının arkadaşlarından dinlediği sohbetlerin kendisine ilham verdiği düşünülmekle beraber geniş bir hayal dünyasına sahip olması, seyahate karşı bir merak içinde olduğunu da göstermektedir.

Evvela şehr-i İstanbul

Evliya Çelebi ilk olarak doğup büyüdüğü şehr-i İstanbul’u karış karış gezmiştir. Eserini ise hayatının son yıllarını geçirdiği Mısır’da kaleme almış ve 1742 yılında Mısır’dan İstanbul’a Hacı Beşir Ağa’ya göndertmiştir. Eser, Hacı Beşir Ağa tarafından çoğalttırılmıştır. Eserin yazıldığı şehir olan Mısır tıpkı maceranın başladığı İstanbul gibi hem kadim hem de büyük bir şehirdir ki bu eşsiz rotanın son durağı olmaya mazhar olmuştur. Matbu edildiği ortam bakımından da içinde nice sırlar barındıran çok özel bir eserdir.

Seyahatname, onuncu ciltte aniden bitmektedir. Evliya Çelebi’nin vefat yeri ve tarihi hakkında kesin bir bilgiye rastlanmamıştır. Bazı araştırmacılar Mısır’dan İstanbul’a döndükten sonra vefat ederek aile kabristanına defnedildiğini iddia ederlerken M. Cavid Baysun, Evliya Çelebi’nin ikinci Viyana Kuşatması’nı idrak ettiğini ve muhtemelen 1684 yılında hayatta olduğunu yazmıştır. Evliya Çelebi’nin eseri dışında seyahatlerine ilişkin iki belge ve dört duvar yazısı tespit edilebilmiştir.

Seyahatname’den anlaşıldığı kadarıyla kendisi hoş vakit geçirmeyi seven zevk sahibi bir zattı. Ayrıca edip, şair, hattat, nakkaş ve musikişinastı. Bina duvarlarına “Evliya ruhiyçün el-Fatiha” yazarak gezdiği yerlerde kendisinden bir iz bırakma hevesini tevazu sahibi kişiliği ile latifeli bir şekilde ifade eden Evliya Çelebi, seyahatlerinin ve eseri kaleme almasının sebebini 1040 senesi Muharrem ayının aşure gecesi (19 Ağustos 1630) gördüğü bir rüyaya bağlamaktadır. Rüyada Peygamber Efendimizi kalabalık bir cemaatle birlikte görür ve heyecana kapılıp Resul-i Ekrem’in elini öperken yanlışlıkla “Seyahat ya Resulallah” der. Peygamber tebessüm eder ve kendisine şefaati, seyahati ve ziyareti müjdeler ve cemaatte bulunan Sa’d b. Ebu Vakkas’da gördüklerini yazması temennisinde bulunur. Evliya Çelebi Şeyh Abdullah Dede’ye bu rüyayı tabir ettirir ve bunun üzerine İstanbul’u tahrir eylemeye başlar.

Eserin telif edildiği asıl adı ise Tarih-i Seyyah Evliya Efendi’dir. 1630’lu yıllarda İstanbul’un karış karış tasviriyle başlayan eser Osmanlı’nın geniş bir coğrafik panoraması gibidir ve müellifin seyahatlerinin kronolojik sıralamasına göre düzenlenmiştir. İstanbul’un ardından Bursa’nın anlatılması ve Kahire’den önce Mekke’nin anlatılması esasında kitabın bir simetri oluşturularak yazıldığını gösterir.

Genel hatlarıyla eserden bahsedecek olursak II. cilt Karadeniz, Gürcistan ve Doğu Anadolu; III. cilt Orta Anadolu, Suriye, Filistin, Balkanlar; IV. cilt Doğu ve Güneydoğu Anadolu, İran; V. cilt İran, Balkanlar ve Trakya; VI. cilt Sırbistan, Macaristan, Romanya; VII. cilt Almanya (/Avusturya), Macaristan, Kırım, Dağıstan, Kafkasya; VIII. cilt Kırım, Yunanistan ve Arnavutluk’la, IX. cilt ise hac yolculuğuyla ve son ciltte Mısır anlatımıyla ilgilidir.

Seyyah yüzlerce şehir, kasaba ve binlerce köy gezmiştir. Eserinde anlattığı yerleri bütüncül bir bakış açısıyla kültürel yapısını oluşturan hemen hemen her şeyiyle aktarmaya gayret etmiştir. Sosyolojik ve siyasî birçok tespitte bulunmuştur. Dönemin yazı dili ile konuşma dilini büyük bir ustalıkla birleştirmiştir. Seyahatname’de fizikî bilgiler, şehir anlatımları, mahallî kültürlerin anlatımları, şiirler ve hikâyeler dışında seyyah bizlere katıldığı savaşları üst düzey bir ayrıntı ile sunmuştur. Eserin tarihî yönü o dönemi samimî bir niyetle okuma ihtiyacımızı karşılayabilmesi bakımından çok kıymetlidir. Seyahatname’yi okumak hiç değilse incelemek, bu emeğe ve mirasa sahip çıktığımıza dair ufak da olsa bir belirtidir.

Üzerine yapılmış araştırmalar ve yazılmış tezlerin sayısı bugün hala yetersiz olan Seyahatname derin bir kültürel mirasımızdır. 17. yüzyılı değerlendirirken o döneme Evliya Çelebi’nin gözlerinden bakmak ve bu eseri kütüphanemizde bulundurmak kesinlikle bizlere çok şey kazandıracaktır.

Zeynep Sultan Sınırlı

Fatih Sultan Mehmet Vakıf Üniversitesi • BİLİM TARİHİ

YORUM EKLE