Ahmet Hamdi Tanpınar’ın Huzur’u özgün bir roman olmasının yanı sıra edebiyatımızdaki psikolojik etkisiyle, zaman zaman yükselen gerilimiyle, mekânıyla, zamanıyla ve karakterleriyle her zaman incelenmeye değer bir kitap hiç şüphesiz. Geçtiğimiz günlerde Irmak Zileli, romanın ana karakteri Mümtaz üzerinden harikulade bir okuma yaparak romanın psikolojik boyutuyla bizleri yeniden yüzleştirdi.
Yüzleştiğimiz bu yerde aslında bizler varız. Geçmişimiz, çocukluğumuz… Yani yakamızı hiçbir zaman bırakmayacak ‘o’ zamanlar. Yazıyı okuduktan sonra yeniden kitabı elime aldım ve bir de yazının gözünden okumak istedim. Zileli’nin üzerinde durduğu açıdan ve yeniden yakaladığım cümlelerin altını bir kez daha çizdim. Yaşadığım etki yüksek bir psikolojik-gerilim filmi izlemişim gibiydi. Eh, bu gerilimi atmanın yolu da paylaşmaktan geçiyordu.
O hâlde buyurun Mümtaz’a, çevresine, duygularına… Yani bize…
***
1. “Mademki o artık benim için her şeydir, o halde bütün kâinatımla ona taşınacağım!”
2. “Fakat bütün bunların üstünde asıl Mümtaz’ı çıldırtan şey, o garip utangaçlığı, hiçbir günahın ve hazzın gideremediği ruh bekâretiydi.”
3. “Kendi kendisini aşka veriş şekli, hazza sakin bir limanda bekleyen gemi gibi hazırlanmış yüzünün mahmur İstanbul sabahlarını hatırlatan örtülüşleri, yaşanan zamanın ötesinden gelir gibi tebessümler, hepsi ayrı ayrı lezzetlerdi ki tattıkça hayran oluyor, bir insandaki bu sonsuzluğa, zamanın birdenbire değişen adeta birbiri peşinden gelen ebediyetler gibi ağırlaşan ritmine şaşıyordu. Daha o günden en büyük sırrı sadelikte olan kadına karşı içinde garip, her türlü duygunun üstünde bir tapınma hissi başladı.”
4. “Ona göre Nuran, hayatın öz kaynağı, bütün gerçeklerin annesiydi. Onun için sevgilisine en fazla doyduğu zamanlarda bile ona aç görünür, düşüncesi ondan bir lahza ayrılmaz, ona gömüldükçe tamamlığına ererdi.”
5. “Bir bakışla Mümtaz’ı giydirir, soyar, bazen Allah’ından başka hiç kimsesi olmayan bir fakir ve garip kişi, bazen kaderin efendisi yapardı.”
6. “Andan ana değişen Nuranlar, genç adamın hem lezzeti, hem de azabı olur.”
7. “Tabiatın bize her taraftan ‘Ne diye ayrıldın, sefil ıstırapların oyuncağı oldun, gel, bana dön, terkibime karış, her şeyi unutur, eşyanın rahat ve mesut uykusunu uyursun’ dediği saatti. Mümtaz bu saati ta belkemiklerine varıncaya kadar duyar ve manasını pek anlamadığı bu davete koşmamak için küçücük varlığı katılaşır, kendi üstüne kapanırdı.”
8. “Niçin bugünü yaşamıyorsun Mümtaz? Neden ya mazidesin, ya istikbaldesin. Bu saat de var.”
9. “Âşığına kızması hayatın sadeliğini bozduğu içindi.”
10. “Vücutlarımız, birbirimize en kolay vereceğimiz şeydir; asıl mesele, hayatımızı verebilmektir. Baştan aşağı bir aşkın olabilmek, bir aynanın içine iki kişi girip, oradan tek bir ruh olarak çıkmaktır.”
11. “Istırap günlük ekmeğimizdir; ondan kaçan insanlığı en zayıf tarafından vurmuş olur, ona en büyük ihanet ıstıraptan kaçmaktır. Bir çırpıda insanlığın tarihini değiştirebilir misin? Sefaleti kaldırsan, bir yığın hürriyet versen, yine ölüm, hastalık, imkânsızlıklar, ruh didişmeleri kalır. O hâlde ıstırap karşısında kaçmak kaleyi içinden yıkmaktır.”
12. “Sen benden vazgeçmezsen her şeyin çaresi bulunur.”
13. “Düşünce, sanat, yaşama aşkı, hepsi sende toplandı. Hepsi, senin hüviyetinde birleşti. Senin dışında düşünememek hastalığına müptelâyım.”
14. “Elbisem çok eski olsun... Fakat bahçemde en iyi güller yetişsin.”
15. “Kendi kendime biz gurbetin insanlarıyız diyorum. Mesafelerin terbiye ettiği insanlar.”
16. “Bana dokunma Mümtaz, dedi. Bütün felaketim, herkesin bana yüklenmesinden geliyor. İcap ederse kendi başına kalabileceğini düşün… Kendi başına yaşayamayanlar beni böyle harap ediyor…”
17. “Mesuliyetini taşıyacağın fikrin adamı ol! Onu kendi uzviyetinde bir ağaç gibi yetiştir. Onun etrafında bir bahçıvan gibi sabırlı ve dikkatli çalış!”
18. “Kendi ölümümüzle bütün meseleler hallediliyor; fakat sevdiklerimizin yanımızdan gitmesiyle insan temelinden yıkılıyor.”
19. “At kalbini girdaba, açıl engine ruh ol.”
20. “İnsanlar da kuyuya benzer. İçlerinde boğulabiliriz.”
Ahmet Hamdi Tanpınar, Huzur, Dergah Yayınları
Yağız Gönüler hazırladı