Suyun, Yeşilin ve Değirmenlerin Mekânı: Vâdi-i Meram

'Vadi-i Meram', kadim zamanların hatıralarını bağrında saklayan şirin ve yeşil bir köşenin kitabı olarak karşılıyor bizi. Gülhan Tuba Çelik yazdı.

Suyun, Yeşilin ve Değirmenlerin Mekânı: Vâdi-i Meram

Mayıs 2016’da Çizgi Kitabevi Yayınları’ndan çıkan Vadi-i Meram, kadim zamanların hatıralarını bağrında saklayan şirin ve yeşil bir köşenin kitabı olarak karşılıyor bizi. Değirmenlerden pınarlara, dağlardan efsanelere, futbol kulüplerinden mekteplere, mezarlıklardan düğün geleneklerine, eski evlerden yayla yaşantılarına kadar uzanan 221 sayfalık bu kitap, okurunu geniş bir yelpazede gezintiye çıkarıyor.

“Türbeönü’nde evi, Meram’da bağı olmak” en önemli iki murattı Konya’da. Peki deyimlere kadar yerleşen; İbn Battuta’ya, İbn Bibi’ye, Evliya Çelebi’ye, Ahmet Eflaki’ye varana dek birçok seyyaha kendinden bahsettiren Meram neden bu kadar önemliydi? Loras Dağı’ndan coşup gelen ırmakların binlerce yıldır aka aka meydana getirdiği bu yemyeşil vadi, 15. yy kadı sicillerinden beri Vadi-i Meram olarak anılıyor.

Halen Konya Necmettin Erbakan Üniversitesi Sosyal ve Beşeri Bilimler Fakültesi Tarih bölümünde çalışmakta olan Muammer Ulutürk, köy, kasaba ve mahalle olan bu güzel beldenin geçmişini anlatıyor bize. Onlardan hatıralar saklayan ne bir yazı ne bir değirmen ne bir kilim tezgâhı ne de eski tellalların seslerinin kaldığı bu zamanda, sönmeye yüz tutmuş bir tarihin közlerini yeniden canlandırıyor.

Yeşil bir vadinin su değirmenleri

Selçuklu Konya’sında, şehri dışarıdan kuşatan surların on iki kapısından birinin açıldığı; Osmanlı zamanında, Konya’ya gelen ünlü misafirlerin, devlet adamlarının, şehzade ve sultanların ağırlandığı Meram, Vadi-i Meram kitabındaki yolculuğuna su değirmenlerinden başlıyor. Kökleri Selçuklu zamanlarına kadar uzanan bu değirmenler Vadi-i Meram’ın en belirleyici özelliği olarak karşımıza çıkıyor. Asırlar boyu yörenin un ihtiyacını karşılayan, pek çok kişi için emek ve hizmet kapısı olan, hatta vaktiyle Türkiye’nin birçok yerinde değirmen kuran ustaların çıktığı bu belde, tespit edilen 22 değirmenin banileri, yerleri ve özellikleriyle tek tek ele alınıyor. Kitaptaki bu kısımlar, asırlar boyu devam edegelmiş bir eylemin nasıl da kimse farkına varmadan siliniverdiğini gösteriyor.

Kitapta “su” bahsine oldukça önem verilmiş. Konya’nın bağ ve bahçelerini yaz kış besleyen pınarlar, şehir merkezindeki çeşmelere kadar götürülen tatlı su kaynakları, bahar ayında genç kızların su ve siniyle yaşattığı kaynağı bilinmeyen adetler, 17 km’lik bir vadiyi besleyip sulayan Meram Çayı, ölümle neticelenen taşkınlar; mirab, havala, sıyıncı gibi ark görevlileri bu bahsin etrafında dönen manevi, kültürel ve sosyolojik birikimin yalnızca birkaçı. Bu bölümdeki “gazel suyu”nun hikâyesi ise oldukça ilginç.

Vadi-i Meram, çeşitli belgeler ve bol fotoğraflarla süslenmiş. Her bölümde ilgili birçok görsel bulmak mümkün. Bu şekildeki dizayn ve kitabın samimi, sıcak, akışkan dili okumayı oldukça kolaylaştırarak metinlerden alınan zevki artırıyor. Bir yerel tarih çalışması yahut bir vefa, adına ne derseniz deyin sonuçta bu kitap, “şehrin uğultusundan usanmış ruhumuzun” yüzüne üflenen serin bir meltem olarak okunmayı bekliyor.

Gülhan Tuba Çelik

YORUM EKLE

banner36